Sabit ibnu’d-Dahhâk (radıyallâhu anh)’dan rivâyet edildiğine göre Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
“İslam dininden başka bir din üzerine yalan yere yemin eden kimse, dediği gibidir.”
(Buhârî, Cenaiz 84, Eymân 7; Müslim, İman 176 (110); Ebu Dâvud, Eymân 7 (3257); Tirmizî, Eymân 16 (1543); Nesâî, Eymân 7; İbn Mâce, Keffârât3 (2098); Ahmed b. Hanbel, 4/33, 34, 43)
Büreyde (radıyallâhu anh)’dan rivâyet edildiğine göre Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Yemin edip de ‘Ben, İslam’dan beriyim’ diyen kişi, eğer yalancı ise dediği gibidir. Doğru sözlü ise asla İslam’a salim olarak dönmeyecektir.”
(Ebu Dâvud, Eyman 7 (3258); Nesâî, Eyman 8; İbn Mâce, Keffarat 3 (2100); Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/416)
(Bu yeminden maksat; “Şöyle edersem kafir olayım, Yahudi olayım türü yeminlerdir. Bu tür yeminler, tehdit ve azab bakımından mübalağaya işaret etmektedir.
Böyle yemin eden kimsenin, bu yeminiyle, Yahudi olacağı yada İslam’dan beri olacağı değildir. Sanki Yahudi gibi bir cezaya müstehak olacak demektir.
İbn Hacer (ö. 852/1447) de, hadisteki “o dediği gibi olur” sözünden maksadın; tehdit ve azabda mübalağaya delalet etmesinin yada kişinin o dinden olduğuna hükmedilmemesinin muhtemel olduğunu söyler.
İslam’dan başka bir dine yemin ettikten sonra yeminin sahih veya yalandan olmasının bir farkı yoktur. Hadiste yalancı olarak diye kayıtlanması; bir kaydı vukûîdir, yani çoğunlukla böyle yeminler yalan yere yapıldığı içindir.
İbn Battal’a göre ise “o kimse dediği gibidir” sözünden maksat; o kimse yalancıdır. Kafir değildir. Bu sözle İslam’dan çıkıp yemin ettiği dine girmez. Çünkü bu kimse, bu şeylere inanarak söylemedi. Dolayısıyla kafir değil, yalancı olur.
İbn Hacer (ö. 852/1447) ve Münzirî (ö. 656/1258)’de, bu tür sözlerle yemin eden kimsenin, Yahudi ve kâfir olmayacağı doğrultusundadır.
Bu tür sözler, şeriat örfünde yemin sayılır mı, sayılmaz mı? Bu sözlerin yerine getirilmemesi halinde kefaret gerekir mi, gerekmez mi meselesi ihtilaflıdır.
İbnü’l-Cevzî (ö. 597/1200)’ye göre; küfür olan dinlerden birine yemin eden kişi, kâfire benzer.
İmam Şâfiî (ö. 204/819) ile İmam Mâlik (ö. 179/795)’e göre; bu tür sözler yemin olmayıp bu tür bir sözde durmamak kefareti gerektirmez.
İmam Ebu Hanîfe (ö. 150/767), İmam Ahmed (Ö.241/795), Nehaı, (ö. 95/713), Evzâî (ö. 157/774), Sevrî (ö. 161/777) ise bu tür sözlerin yemin mahiyetinde olup rozulması halinde kefaretin gerekli olduğu görüşündedirler. Örneğin, Allah zıhar yapana kefareti emretmiştir. Çünkü zıhar, günah ve yalan bir sözdür. Anılan sözlerle emin etmek de günahtır. Bundan dolayı kefaret gerekir.
Bir kimsenin malik olmadığı bir şeyi adaması; İmam Şafii’ye göre bu şart ister renel olsun ve ister özel olsun bir şey lazım gelmez