El-Mecid

By | 16 Temmuz 2014

kuran

El-MecidEl-Mecid Şanı yüce, keremi ve ihsanı bol olan demektir.

Hayatta öyle şeyler oluyor ki şaşırıp kalıyorsunuz. Aklınız kavrayamıyor, adeta donuveriyor. Deprem, ay tutulması, volkan patlaması gibi büyük olaylar girmeyin. Dönüp bir çevrenize bakın. Kısa bir süre önce parmağınızda küçük bir kesik olmuştu. Şimdi izi bile kalmadı. Bazen bir şey söylemek istersiniz dilinizin ucuna kadar gelir bir türlü hatırlayamayız. Bir süre sonra aniden aklımıza geliverir. Yerinizden bile kıpırdamadan yatıyorsunuz, ama rüyanızda tüm âlemi gezip dolaşıyorsunuz. Sonra sabahleyin ailenize rüyanızdaki eylem, düşünce ve duygularınızdan bahsediyorsunuz. Piknik yaparken, çevrenizdeki bitki ve hayvancıkları gözlemleyin. Düşünceler arasında kayıp gidersiniz. Bütün bunlar gibi yüzlerce olay bizi hayretleri hayranlıklar içinde bırakır.

“Dediler ki; “Allah’ın işine mi şaşırıyorsunuz? Allah’ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinizdedir…”Hud suresi- 73

Kur’an-ı Kerim’de geçmişte olmuş, gelecekte olacak öyle haberlerden bahsedilir ki, insana sadece tabi olmak kalıyor. İnsan bu kudret ve izzet sahibi olan Allah’a teslim olmayacak da zillete mi düşecek? Ashabı Kehf olayını bilirsiniz. Bir grup inanan Allah’a olan sadakatini göstermek için her türlü şiddete razı oluyorlar. Onlar peygamber olmadıkları halde Kur’an-ı Kerim’de örnek insanlar olarak gösteriliyor. Ve 310 sene uyumaları da ayrıca insanı hayrette bırakan bir olay. Bir hasta uzun süre yani yaklaşık 3–4 hafta yatakta yatsa o kişide yavaş yavaş kas problemleri, akabinde yatak yaraları oluşmaya başlar. İnsanın hayatı ortalama 70–80 yıl iken, 8–10 saatten fazla uyuduğumuzda baş ağrısı, halsizlik çekerken, ayrıca günde 3 vakit yiyip içerken onlar, tam 310 sene hiçbir şey olmaksızın, yemeden, içmeden aralıksız olarak uyuyorlar. Bu olayı düşündüğümüzde Yüce Allah’ın sıfatlarının ne kadar kapsayıcı, kâmil, sınırsız ve yüce olduğunu anlarız.

Hz. İbrahim’in (a.s) yaratılış ile ilgili Yüce Allah’a soru sorması da dikkat çeken bir konudur. Hz. İbrahim(as) yaratma mucizesinde donakalanlardan biri.

“İbrahim de bir zaman “Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!’demişti. Allah “inanmadın mı? dedi. (İbrahim) “hayır inandım fakat kalbim kuvvet bulsun diye(görmek istiyorum)dedi. “O halde kuşlardan dördünü tut, onları kendine çek(iyice incele)sonra (kesip)her dağın başına onlardan birer parça koy. Sonra onları çağır, koşarak sana gelecekler. Bil ki, Allah daima galip ve hikmet sahibidir.”dedi.”Bakara suresi–260

Yüce Allah’ın büyüklüğüne ve süphan oluşuna şaşakalan birisi daha; Hz.Üzeyr(a.s)…

“Yahut şu kimse gibisini (görmedin mi) ki, duvarları, çatıları üstüne yığılmış(alt-üst olmuş) ıssız bir kasabaya uğramıştı. “Allah, bunu böyle öldükten sonra nasıl diriltecek?”demişti. Allah da kendisini yüz sene öldürüp sonra diriltti. “ Ne kadar kaldın?”dedi. “Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldım”dedi. (Allah); “hayır” dedi. “yüzyıl kaldın. Yiyecek ve içeceğine bak, bozulmamış. Eşeğine bak, seni insanlar için bir ibret kılalım diye (bunları böyle yaptık) Kemiklere bak, nasıl onları birbiri üstüne koyuyor, sonra onlara et giydiriyoruz! “Bu işler açıkça belli olunca; “Allah’ın her şeye kadir olduğunu biliyorum”dedi.” Bakara suresi- 259

Miraç hadisesi de çok muhteşem bir olaydır. Resulullah Efendimiz(s.a.v) bir gece bu âlemden çok farklı, akıl almaz. Âlemlere yolculuk yapıyor. Âlemlerin Rabbi, onu huzuruna davet ediyor. Resulün Yüce Allah’a muhabbet ve itaati, Rabbimizin de O’na değer ve sevgisi bu gece ile bir kez daha gözler önüne seriliyor.

“Eksiklikten uzaktır O (Allah) ki geceleyin kulunu Mescid-i Haram’dan çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksa’ya yürüttü. O’na ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (böyle yaptık).Gerçekten O, işiten, bilendir.”İsra suresi–1

Gelecekte olacak haberlere ne demeli?

“ Güneş dürüldüğü zaman, yıldızlar kararıp döküldüğü zaman, dağlar yürütüldüğü zaman, on aylık gebe develer (meydana gelen olayın dehşetinden ötürü ihmal edilip)başıboş bırakıldığı zaman, vahşi hayvanlar bir araya toplandığı zaman, denizler kaynatıldığı zaman, nefisler çiftleştiği zaman ve sorulduğu zaman o diri diri toprağa gömülen kıza, “hangi günahı yüzünden öldürüldü”diye.  Amel defterleri açılıp yayıldığı zaman, gökyüzü sıyrılıp açıldığı zaman, cehennem alevlendirildiği zaman, Cennet yaklaştırıldığı zaman, her can ne yapıp getirdiğini bilir. Yoo, yemin ederim ki o geri kalıp gizlenenlere, geri dönüp ışık verenlere, akıp gidenlere, dönüp saklananlara, sırtını dönen geceye, soluk almaya başlayan sabaha, (andolsun bunlara) ki o, değerli bir elçinin(Cebrail’in) sözüdür. (O elçi) güçlüdür, Arş sahibi (Allah) katında yücedir.” Tekvir suresi- 1–20

Çevremizde az mı ayet var? Gece- gündüz, ölenler-doğanlar, canlılar- cansızlar… Her şeyi her gün görüyoruz diye bize sıradan geliyor. Bir şeyi fark etmek için sıra dışı mı olması gerekiyor? Hayır, tefekkür edersek, biraz dikkat ederek, aklımızı olaylar ve varlıklar üzerinde yoğunlaştırırsak Yüce Allah’ın yüceliğini, ikramını, lütfunu, şefkatini, sevgisini, kudretini, ilmini, rahmetini fark ederiz. Yüce Allah bizim içi her şeyi yarattı. Değer verdi, sevdi,  yetki verdi, güvendi, alan verdi, araç-gereç verdi, irade verdi, duygu verdi, mühlet verdi… Yüce Allah, Mecid oluşuyla da insanı kuşattı. Dilerse ve isterse her şeyi yapmaya gücü yeten olarak, bizlere rahmet ve mağfiret verir. O, bir şeyleri yapmıyorsa dilemediğindendir. Hiçbir şey Allah’ı etkileyemez, engel olamaz. Kuralları koyan ve kaldıran O’dur. İsterse Hz. Âdem topraktan, isterse Hz. İsa gibi babasız, isterse bizim gibi anne ve babalı olarak dünyaya getirir.

Ölüme mahkûm bir hastanın iyileştiğini, ummadığınız bir insanın hidayet oluşu, zeki olmayan bir öğrencinin sınavı kazandığını görebilirsiniz. Bunlar Yüce Allah’ın ihsanıdır. Mecid olan Allah için hiçbir sınırlandırma olmadığı gibi, Yüce Allah’ın ihsanı hikmetle, rahmetle, sevgi ile beraber gelir.

Rabbinizin Mecid sıfatının tecellilerini üzerinize biraz daha çekmek istemez misiniz? Siz Yüce Allah’ı yüceltmeye devam ettikçe O’nun yanında daha çok değer kazanmaya başlarsınız. Siz Yüce Allah’ı yüceltmekle Yüce Allah yücelmez. O zaten yücedir. Ama O’nu yüceltmekle siz de O’nun yüceliğine inanmış ve tasdiklemiş olduğunu göstermiş oluyorsunuz. Peki, Yüce Allah nasıl yüceltilir? Günde bin defa Lailaheillallah demekle Allah yüceltilmiş olur mu? Bu sadece kendine telkin verme işlemi olur.

“Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı ne yücedir!” Rahman suresi–78

Yüce Allah’ı yüceltmek, O’nu dinlemekle olur. Kalbini, gözlerini ve kulaklarını aç ve dikkatlice O’nu bir dinle. Yüce Allah sana ne buyuruyor, kendini sana nasıl tanıtıyor? O zaman Rabbinin sana olan davetini duyarsın. O2nu tanımaya başlarsın, seversin, bağlanırsın. Sadakatini ve sevgini göstermenin yollarını ararsın. İşte bu yola girmen, O’na eğilmen, teslim olman, O’nun yüceliğini kabullenmişsin demektir. İnsanlardan bazılarının  “Allah’u ekber” deyip Allah’ın sözlerini nasıl da duymadıklarını, kasıla kasıla hükümlerini çiğnediklerini görürsünüz. Müslüman olduklarını söyledikleri halde Yüce Allah’a tabi değillerdir. Hâlbuki Allah’a teslim olan insan, artık her yönden teslim olmalıdır. “O ne derse, o olacaktır” demelidir. Her açıdan hamd etmeyen insan, Yüce Allah’ı nasıl ikna eder teslim olduğuna?

“ Çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmaya, acze düşüp de, yardımcıya ihtiyacı olmayan Allah’a hamd olsun de ve O’nu gereği gibi tekbir et.” İsra suresi- 111.

Bu şekilde Yüce Allah’ı tesbih edeceğiz ki, Yüce Allah da bizlere ebedi olarak ihsan etsin, değer versin, sevsin, razı olsun… Sen noksanlığına rağmen kulluğunu yap, O’da Süphan, Kudüs, Azim, Kerim, Mecid sıfatlarıyla sana cevap versin.

Parolamız; Allah’u Teala’nın her sıfatının yanında El- Mecid olduğuna da iman ettik.

La Mecide illallah!