El-Hakk

By | 16 Temmuz 2014

feraceler

El-Hakk

El-Hakk

Varlığından hiç şüphe duyulmayan ve gerçek olan demektir. 
Adamın biri size güneşi yalanlasa, siz o adama gülersiniz. Ya da suyu, havayı, toprağı yalanlasa “böyle bir şey yoktur veya tanımıyorum, bilmiyorum dese şaşırırsınız. İşte güneşin varlığından şüphe etmediğiniz, hakikatine inandığınız gibi hatta daha şiddetli şekilde onu var eden ve ona o özellikleri veren yaratıcısı Allah’a inanmalısınız. Her varlığın varlığına nasıl inanıyorsan, o varlığı var edene, kudret ve ilminin hak olduğuna inanmalısın. Varlıkların ifadelerini çözümleyebilenler, perde arkasındaki Hakkı da apaçık anlayıp görebilirler. 
Örneğin suyun yapısını düşünün. Formüle indirip hayatımızdaki rolünü düşününce, suyun varlığı onu var edenin sıfatlarını apaçık belgeler. Nasıl oluyor da biri yakıcı biri yanıcı iki madde bir araya geliyor ve ferahlatan susuzluğu gideren suya dönüşüyor? İşte burada, O zatın yaratma gücüne, iradesine, ilmine, şefkatine, her şeyden haberdar olduğuna, Rezzaklığına bir delil olur… Su bir ayet(delil) olur önümüzde. İnsana baktığımız zaman da, insanı var edenin sıfatları tüm benliğimizde kendini tanıtır. O halde varlıklar gerçekte arkasında olanı yansıtıyor demektir. 
“İşte bu. Şüphesiz Allah, tek Hak’tır. (Her şey O’nunla varlık kazanır)ve O, ölüleri diriltir ve O, her şeyi yapabilir.” Hacc suresi-6. 
Her varlık, bir varlıkken ve kendine has özellikleri taşırken; Yüce Allah tüm sınırlı, geçicilik ve eksikliklerden uzak sıfatları taşır. Bu nedenle Yüce Allah’ın her söylediği de Hak’tır. İnsanlar yanılabilir, yanlış yorumlayabilir, çarpıtabilir, unutabilir ama Yüce Allah yalnızca ve yazlınca Hakkı( gerçeği) bildirir. O, ne dese doğru olan odur. 
“Buyurdu ki; (Hakk)Gerçek( benim adımdır) ve ben gerçeği söylerim.” Sad suresi-84. 
İnsan, gerçeği asıl kaynağından alırsa, Hakka ulaşır. Her varlığın yaratanı, tanıtanı ve sorumluluk vereni Yüce Allah olduğuna göre, Allah’tan ve O’nun emirlerinde daha gerçek başka bir şey olamaz. İnsan Rabbinin sözüne Hakk olarak inanırsa, Yüce Allah ifadelerinde kendini tanıttığı için, O’nun sıfatlarını, isimlerini ve fiillerini de şüphesiz hak olarak öğrenmiş olur. Yüce Allah’ın işaret ettiklerinin de gerçek olduğuna inanır. Kitaplarına ve peygamberlerine sarılır. 
Her varlık değişikliğe uğrar. Büyüme, gelişme, yaşlanma vs. çeşitli aşamalar gösterir. Ama Yüce Allah için böyle bir şey söz konusu değildir. O’nun zatında ve hiçbir sıfatında değişiklik yoktur. Çünkü O, Hakk’tır. Hakk da asla değişmez. O her zaman kudretinde, sevgisinde, bilgisinde, hâkimiyetinde, hesaba çekmesinde her sıfatında her daim aynıdır. Azim’dir, Aziz’dir, Ekber’dir, Aliyy’dir. 
“Bu böyledir. Çünkü Allah Hakk’tır. (Varlığı kendinden gerçek olan gerçek Zat, yalnız O’dur.) O’ndan başka yalvardıkları ise batıldır(aslı olmayan yalan şeylerdir) İşte çok yüce, çok büyük olan, Allah’tır.” Hacc suresi-62. İnsanların O’ndan başka ilah edindikleri ise zaman içerisinde tarihe gömülmüşlerdir. Ra, Firavun, Nemrut, Lenin, Stalin, Putlar, kabirler vs. ilah konumuna soktukları her şey batıldan başka bir şey ifade etmedi. 
“Bu böyledir. Çünkü Allah, Hakk’tır. O’ndan başka yalvardıkları batıldır. Gerçekten yüce ve büyük olan yalnız Allah’tır.” Lokman suresi-30. o halde insan, Hakkı Allah’a değil e yarattıklarına isnad ederse büyük bir zulme düşmüş olur. İnsan bir dönüp geçmişe baksa neler göreceğini anlar. Bunlardan ders çıkarmayıp hala bu hatalarda dolaşanlar var. Hakikati başka yerlerde arayıp duruyorlar. Hâlbuki insanı ve tüm varlıkları yaratan ve öldürenin kim olduğunu sanıyorlar. İslam dininden başka tüm dinler(yaşam tarzı haline getirilmiş tüm düşünce, akımlar, inanışlar) zaman içerisinde nasıl da değiştiklerini görüyorsunuz. Oysa İslam Hz. Âdem’den (a.s) bugüne kadar ve hatta kıyamet kopuncaya kadar her zaman aynı esaslar bildirilmiştir. Hatta ahiret hayatı bile bu temel üzeredir. Tüm peygamberlerin ve tüm kitapların aynı tebliğatı yapması bize o hakikatin bir kez daha Hakk olduğunu göstermez mi? O değişmez tek Hakk’tır. O Hakk’tan yüz çevirmek cezayı da hak ettiklerini göstermez mi? 

“O gün Allah, onlara hak ettikleri cezalarını tam verir ve onlar bilirler ki, Allah apaçık Hakk’tır.” Nur suresi- 25. ahiret hayatı, inanmayanlara yanılgılarını hatırlatacaktır. İnanmayanlar yalan ve zan ile oyalanadursunlar. Ahiret gününde inandıkları yalan ve zanlar onlardan kaybolup uzaklaşacaktır. O gün pişman olmaktansa bugün pişman olup, gerçeğin peşine düşenler, asıl Hakk olanın Allah olduğunu öğrenirler. Allah’a asla hiç kimsenin ortak olamayacağını bilirler. 

Kâinattaki tüm ilimler, Yüce Allah’ın varlıklara yüklediğidir. Fizik, astronomi, biyoloji, kimya, matematik vs. Bunlarda Yüce Allah’ın bildirmediği ve yüklemediği bir bilgileri varmış gibi, delillere dayanmadan kendilerinin çıkardıkları ilim, ilim değildir, Hakk değildir. Sadece zandır. 

Müminler ise Hakk ile batılı ayırırlar. Yüce Allah onlara imanlarının karşılığı olarak o basireti verir. Hakka dayanan insan sırat-ı müstakim üzeredir. Asla yolda kalanlardan olmaz. Rabbimiz Yüce Allah Hakk’tır. Sıfatları, fiilleri, isimleri de gerçeğin ta kendisidir. Yüce Allah kendisini bize tanıtarak bizlerin Hakk’tan başka şeylere yönelmememizi öğütlemiştir. 

“Allah, sana indirdiğini kendi bilgisiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de (buna) şahitlik ederler. Allah’ın şahitliği de (bir şeyin gerçekliği için) kâfidir.” Nisa suresi-166. bildirdiği tüm kitaplar ve Resuller de Hakk’tır. Kâinata yüklediği her bilgi de Hakk’tır. Ölüm, kabir hayatı, mahşer günü, Cennet, Cehennem de haktır. Artık Rabbimize dayanan Hakk üzeredir, Hakk’a dayanmıştır. Dayanmayanlar ise er ya da geç neyin Hakk olduğunu öğreneceklerdir. Artık o da onların düşüneceği bir mesele. 

Bazı insanlar da inandıklarını söylerler. Fakat hayatları o hak üzere sürekliliklerini ve kararlılıklarını göstermez. Hâlbuki Allah’ı Hakk bir hedef olarak görenler hayatlarının her alanında o gerçeğe göre davranırlar. Yani hem yüce Allah’ı gerçek Hakk olarak kabul et, hem de O’nun dediklerine göre yaşamazsa bu o insanın yeterince o hakikate inanmadığını gösterir. 

“Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkâr ettikleri, Rabbiniz Allah’a inandığınızdan dolayı Elçiyi ve sizi çıkardıkları halde siz onlara sevgi ulaştırıyorsunuz. Eğer benim yolumda savaşmak ve benim rızamı kazanmak için çıktınızsa, içinizde onlara karşı sevgi (mi) gizliyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz her şeyi bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur.” Mümtehine suresi-1. 

Allah’ı Hakk olarak görenler, kararlılıkları ile bunu göstermelidirler. Yoksa yaşama dökülmeyen bir teslimiyet Allah’ı yeterince Hakk olarak görmediğinizi gösterir. Hayatınızın şekli, hakkı nasıl gördüğünüzü gösterir. Bu nedenle ne üzerinde olduğunuza dikkat etmelisiniz. Gerçekten Hakk üzere misiniz? Hakk olan ilmi, Hakk olan şifayı, Hakk olan hayatı, Hakk olan hesabı, Hakk olan hükmü, Hakk olan kudreti, Hakk olan sevgiyi, Allah’u Teala’da görüyorsanız, Hakk yol üzeresiniz demektir. 

Allah’ı Hakk olarak görüp, şifayı başkalarından, sevgiyi küfürden, hükmü batıl liderlerden, ilmi zanlardan alıyorsanız, yeterince Hakk olan Allah’ı görmemişsiniz demektir. Aksine Allah’a inanarak şirk işliyorsunuzdur. Allah muhafaza etsin. 
Parolamız; Yüce Allah’ın her sıfatının yanında El-Hakk olduğuna iman ettik. 
La Hakke illallah!