Ashabın İmanı ve Miraç

By | 20 Aralık 2013

miraç

İlk Duyuşta İman

Yüce Peygamberimizin yüce ashabı, Allah ve Rasulü’nden gelen her emre, habere hemen iman ederdi ve hemen tatbik ederdi. Peygambe­rimize ilk vahiy geldikten on bir sene sonra “İsrâ ve Miraç” hadisesi meydana geldi. Peygambe­rimiz sabah müşriklere durumu anlattı. Onlar peygamberimizle alay ettiler; hiç böyle birşey olur muydu? En az 1700 km olan bu Mekke-Ku- düs’e bir gecede gidip gelebilecek miydi? Bu, hiç mümkün müydü?

Fakat Allah Rasulü’nün mübarek arkadaş­ları hiç şüphe etmemişlerdi. Derhal inanmışlardı. Peygamberimizin ashabının imanı zirvede idi. İş­te “İsrâ ve Miraç” Peygamberimizin en mühim hadisesi idi. Müşriklere göre ise tamamen hayal mahsulü idi. Müşrikler, bu Miraç hadisesi İslam’ın biteceğine inanmışlardı. Ebu Bekir, İslam’dan vazgeçerse herkesin vazgeçeceğini zannediyor­lardı. Hemen Ebu Bekir’e gittiler. O’na: Demedik mi sana? O’nun peşinden gitme, bizim aylarca gidip geldiğimiz Kudüs’e bir gecede gitmiş. Akıl, mantık bunu kabul eder mi?

Hz. Ebu Bekir şöyle dedi:

“Siz bunu O’nun mübarek ağzından işittiniz mi?”

Onlar dediler:

“Evet, evet. O’nun ağzından duyduk.” Hz. Ebu Bekir şöyle buyurdu:

“Muhakkak olmuştur. O ne derse doğruyu söy­ler.” O’nun ağzından asla yalan çıkmaz.

Müşriklerin cüce kafaları bu iman zirvesini bir türlü anlamıyordu.

İşte bu iman abidesi için Allah Rasulü şöyle buyurmuştu:

“Bütün ümmetimin imanı terazinin bir kefesine konsa, diğer kefesine Ebu Bekir’in imanı konsa, yine Ebu Bekir’in imanı ağır gelir.”

Ve diğer müslümanlar da tereddütsüz iman ettiler. Bu defa müşrikler, Peygamberimize geldi­ler, sen Kudüs’e gittim, Süleyman’ın mabedini gördüm diyorsun, Süleyman’ın mabedini anlat; kaç kapısı, kaç penceresi var? Bize anlat dediler.

Peygamberimiz, Kudüs’e Süleyman’ın ma­bedine kapıları pencereleri soymak için gitme­mişti. Fakat, Allah O’nun önüne manevî televiz­yon koydu. Ne sordularsa tek tek cevap verdi. Müşrikler, Şam tarafına bir kervanımız gitti, gidip gelirken karşılaştınız mı? Diye sordular.

Allah Rasulü şöyle buyurdu:

“Falanca yerde istirahat ediyorlardı. Filan şa­hıs devesini kaybetmiş onu arıyordu.”

Kervanları gelince sordular, aynen olmuştu. Sonsuzluk Peygamberinin her dediği aynen ol­muştu. Sonsuzluk Peygamberi’nin her dediği ay­nen çıktı, mü’min inandı. Müşrik küfrü üzere de­vam etti.

Bu “İsrâ ve Miraç” hadisesine “rüya”da ol­muş veya “Yüce makam” gibi diyenlerin mantı­ğına şaşarım. Hiç rüya, yüce makam gibi hayali gidiş geliş olsa müşrikler inkar eder miydi? Her­kes rüyada her yere bir dakikada gider, gelir her mekana, her uzak yere.

Bir Kısmına İman, Bir Kısmına İnanmamak Olur mu?

Bazı kimseler, biz modern müslümanız; Kur’an’ın bir kısmına inanırız, bir kısmına inanma­yız derler. Böyle ayırma asla olmaz. Veyahut “Biz modern müslümanız, modern hayata uyan ayet­leri kabul ederiz. Uymayanları kabul etmeyiz” derler. Böyle bir ayırım asla yapılmaz.

Bir insan, Kur’an’ın bütün ayetlerine inan­madıkça müslüman olamaz; hatta bütün ayet­lere inansa da sadece tek bir ayete inanmasa yine müslüman olamaz işte bu konuda (Kur’an)’ da Allah’ın emri açıktır.

“Allah ve Peygamberi’ni inkar edenler ve Allah ile Peygamberi’ni birbirinden ayırmak isteyenler bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız diyenler. İşte bunlar gerçekten kafir olanlardır.”

Bazı kimseler de, biz Kur’an ayetlerinin hepsine inanırız. Ancak manalarında değişik yo­rumlar olur; biz bu yorumun birisine, bazılarına inanmayız, derler. Şunun iyi bilinmesi lazımdır ki, Kur’an’da sarih ayetler, yoruma tabi değildir, ma­nası açıktır. Açık manaları da yanlış tefsir etmek küfre götürür.

Allah Rasulü (sav) şöyle buyurur:

“Kim Kur’an’ı kendi reyine (görüşüne) göre tefsir ederse kafir olur.”

Allah Rasulü (sav)’nün bu mübarek hadisini bugünün sözde ilim adamları, profesörleri olan kimselerin dikkatine sunarız. Allah’ın kelamı oyuncak değildir. Yüce İslam dini, şöhrete, mad­dî menfaate alet edilmemelidir. Allah’ın dini in­sanların oyuncağı değildir.