Ashabın İmanı ve İran’ın Fethi

By | 20 Aralık 2013

ashabi_kiram

Allah Rasulü’nün mübarek arkadaşları O’nun İran’ın fethedileceği haberine hemen inandılar, en küçük şüphe duymadılar. Ve Allah Rasulü’nün vefatından sonra Hz. Ömer devrinde buraları fethettiler.

Büyük İstiklal ve İslam şairinin buyurduğu gibi “25 sene yirmi beş bin sene gibi feyyaz oldu, fe­yizli oldu.” İşte Allah Rasulü’nün bu vaadine iman eden madde de çok az olan müslümanlar, Şam, Irak’ı fethettikten sonra İran’a dayandı. İran ise o zaman iki büyük devletten biri (İran ve Roma im­paratorluğu) İran 200 bin kişilik ordusu, o gün, bugünün tankını temsil eden filler karşısında bir avuç müslüman. Müslüman elçisi, kumandanın yanına çıkar, başı açık, ayağı yalın, üstünde sa­dece bir entarisi ve kılıcı var. Eğilerek kuman­danın yanına çıkmasını isterler.

O: Ben ancak Allah önünde eğilirim; başkası­nın önünde asla eğilmem. Bu gürültüyü duyan ku­mandan istediği gibi gelsin emrini verir.

İran Ordu Kumandanı sorar:

“Siz pis, vahşi yabanî Araplar ne diye efen­dilerinize karşı geldiniz? Aç mı kaldınız, susuz mu kaldınız? Siz kim devlet kurmak kim. Aç, çıplak kalmışsanız, size erzak verelim defolun gidin. Dedi.

“Elçi: Evet doğru söylüyorsun; biz açtık, su­suzduk, çıplaktık, vahşi idik, medeniyetten, dev­letten nasibimiz yok idi. Ancak Allah bize acıdı. Muhammed (sav) vasıtası ile İslam dinini gön­derdi. İslam’ın nuru ile Arap yarımadasını baştan sonuna kadar yıkadık, gelin siz de Müslüman olun, bizim kardeşimiz olun, İslam’ın nurundan siz de nasibinizi alın. Dedi:

“İran kumandanı. İslam’ı kabul etmesek ne olacak?” dedi.

Hz. Ömer’in elçisi: “O zaman bizim hakimi­yetimizi kabul edin. Cizye verin, biz de sizin ır­zınızı, namusunuzu, malınızı, canınızı koruyalım” dedi.

İran kumandanı: “Bunu da kabul etmiyo­ruz.”

Elçi: “O zaman aramızdaki hakem kılıçtır”

dedi.

İran kumandanı: “Şu benim orduma kuv­vetime bak, bir de senin orduna, haline bak. Bu­nu nasıl başaracaksınız?” dedi. Elçi şöyle der:

“Peygamberimiz (sav) Hendek kazılırken İran’ı alacağımızı bize haber verdi. Dünyanın ordusu da karşımıza gelsin. Vallahi yine biz buraları fethede­ceğiz. Allah Rasulü asla yalan söylemez, verdiği ha­ber mutlaka gerçekleşir.”

İran ordu komutanı, bu muhteşem iman abidesinin ne olduğunu, bücür anlayışı ile idrak edemediği için “Şuna bir torba toprak verin git­sin” dedi. İmanın zirvesinde olan elçi, toprağı sır­tına vurarak Müslümanların yanına döndü. Ne gördün? Diye sordukları zaman; İran’ı fethettim, toprağı işte sırtımda dedi. O’nun toprak verme­sini hayra yordu. İran’ın bütün kuvvetleri, küçük İslam ordusunun karşısında eriyip gitti. Bu muh­teşem iman karşısında ne dayanır?