Zülkarneyn’in Hikayesi

By | 11 Mart 2015

zulkarneynin-hikayesi    Vehb (R. Aleyh) der ki:
— Zülkarneyn Rûm’dan idi. Bazı sözlere göre Yemen Meliklerin-den Tebaba’dan olup adı SUABD idi. Hak Teâlâ kendisine inayet ettiği zaman salih bir kimse idi. Hak Teâlâ ona:
— Seni dilleri türlü türlü olan bir kavme, dine davet için göndere-ceğim. Onlar dört kavimdir: Biri Doğudadır, adı Nasîk, biri Batıdadır, adı Mensek’tir, biri Güneydedir, ona Hâvil derler, biri Kuzeydedir, ona Kaavil derler. Onların ortasında iki kavim vardır, biri Cin- nîlerdir, biri de Ademlerdir.
Zülkarneyn dedi ki:
— Hangi kuvvetle o kavimlerle cenk edeyim, hangi dillerle onlara söyleyeyim?
Hak Teâlâ Hazretleri:
— Nuru ve karanlığı sana baş eğdirdim. Önünden Nur yürüsün, ardınca Karanlık yürüsün. Sana itaat etsinler! buyurdu. Ama din bilginleri Zülkarneyn’in peygamberliğinde fikir ayrılığına düşmüşlerdi. Kimileri:
— Padişahtır, adaletli ve dosdoğru bir kimsedir. Ona Zülkarneyn denilmesinin sebebi, alnında iki boynuzu vardı. Birisi alnının sağında, birisi alnının solunda idi, derler.G)
Peygamberimiz (S.A.V.)’e sordular:
— Zülkarneyn peygamber midir, peygamber değil midir?
O da:
— Padişahtır. Yeryüzünü dolaştı, durdu! dedi. Böylece Zülkarneyn (A.S.) peygamber değildir deyip, bunun da hakkında Lokman (A.S. gibi tartışmalar yapılmamalı. (Hak Sübhânehu ve Teâlâ Hazretler, bilir) demeli.
Mücahit (R. Anh) der ki:
— Yeryüzüne tamam dört kişi halife oldu. İkisi mü’mindir, iki kâfirdir. İlk iki mü’minden biri Süleyman (A.S.), birisi de İskenderdir. Kâfir olan ikisinden birisi Nemrut, birisi de Buhtunnasıhdır
Nakledilir ki, Nûh (A.S.)’ın üç oğlu vardı. Birinin adı Sâm, ki Arablann ve Acemlerin atasıdır. Birinin adı Hâm, Habeş’in ve Zencifin  atası idi. Birinin adı da Yafes idi, Türk’ün ve Sakalebe’nin atası Rûm’un ve Ye’cuc ve Me’cuc’ün de atası idi. Bu “cuc” sözü «ateş – alım» anlamına gelir. Bundan dolayı bunlar ziyan vermekte od’a, ¿:e;e benzerler.
Huzeyfe (R.Anh) demiştir ki:
— Ye’cuc bir kavimdir. Me’cuc de bir kavimdir. Ve bir bölüğü dört .ız bin bölüktür. Bunlar Ahirzaman günlerinde çıkarlar. Dünyayı ısıp yıkmak isterler. Mekke’ye, Medine’ye, Kudüs’e ve Tûrisinâ’ya.
En sonunda Hak Teâlâ onları helak edecektir. Leşlerini denize dökülecek ve imân ehli şâd olacaktır.
Nakledilmiştir ki Zülkarneyn Doğu’ya vardığı zaman orada bir savım:
— Bu Ye’cuc kavmi elinden halimiz güçleşti. Bize medet eyle! dediler. O zaman Zülkarneyn:
— Demir ve tunç ve bunlar gibi madenleri getirin! dedi. Onlar da getirdiler. İki dağın arası (ki üç yüz mildi) su çıkıncaya kadar kazdırıldı, ağaçları diktirtti. O çukura doldurdular. Ondan sonra o çukurlara ıımir parçaları döktüler, kömür döktüler, Zülkarneyn:
— Körükleyin, dedi. Onlar da körük vurdular, demir eridi, ateş gibi oldu. Ondan sonra bakır getirdiler, bir dağ gibi yığdılar, elli arşın vardı, yüceliği üç yüz arşındı, uzunluğu üç yüz mildi. Zülkarneyn AS.) bu surette demirden ve bakırdan bir set meydana getirdi.
Ye’cuc ve Me’cuc Kıyamete yakın Deccal’dan sonra ortaya çıkacaklar ve cihanı harabeye çevireceklerdir. Ve İsâ (A.S.)’ı muhasara altılı alacaklardır. İsâ (A.S.) dua edecek ve Hak Teâlâ onları helak edecektir.
Zülkarneyn (A.S.) o şeddi yapınca oradan karanlığa, Batı’ya girdi. Karanlıktan çıktığı zaman Zor adındaki bir şehre vardı. Kendisinin ölümü yaklaştığı zaman bir kişi Zülkarneyn (A.S.)’a sordu:
— Babanı mı çok seversin, yoksa üstadını mı?
Zülkarneyn (A.S.):
— Üstadımı çok severim, çünkü babam, fâni hayatıma, yalancı dünyadaki yaşamama sebeptir. Fakat benim Baki hayatıma üstadım sebebtir! diye cevap verdi.
Ölürken Zülkarneyn (A.S.) şöyle vasiyet etti:
— Benim sağ elimi lâhidimden, tabutumdan dışarı çıkarın, elime bir altın top verin, ama boş olsun. Bu, şuna işarettir: “Ben cihanı elime bir top gibi aldım.” Sol elimi de dışarı çıkarın, ama boş olsun. Bu da şuna işarettir: “Ben her ne kadar cihan’a hükmetti isem de en sonunda eli boş olarak gittim.”
Zülkarneyn anasına vasiyet eyleyip dedi ki:
— Ana, benim için ağlamayasın. Eğer ağlarsan bir kişiye ağlayasın. O da cihanda tek kişisi olmayandır.
Yâni (Ana benim için ağlama) demek istedi. Kimileri:
— Zülkarneyn otuz bir yaşında öldü, derler. Kimileri bin yediyüz yaşında öldüğünü söylemişlerdir. Kimileri de otuz altı yaşında öldü, on yedi yıl Beylik etti ve Zor şehrinde ölerek oraya gömüldüğünü beyan etmişlerdir.