Yardım ve Aracılık Yapmanın Sünnetleri

By | 11 Şubat 2015

Yardım ve Aracılık Yapmanın SünnetleriYardım ve Aracılık Yapmanın Sünnetleri

Ayeti kerime: “Kim iyi bir işe (Allah’ın kanununa uygun olarak) ara­cılık ederse, onun da o işten bir nasibi olur…” (Nisa 85)

Ebu Musa el-Eşari -Allah ondan razı olsun- şöyle demiş­tir. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e sıkıntı içinde olan birileri geldiği zaman yanındakilere döner ve: “Bu adama yardım ediniz, sevap kazanırsınız. Allah peygamberinin dili üzerine yani o peygamberinin duası ve şefaati üzerine ne di­lerse onu yerine getirecektir.” (Buhari, Zekat 21, Müslim, Birr 145)

İbni Abbas, -Allah onlardan razı olsun- Berire ile kocası arasında geçen olaya dair şunları söyledi: Peygamber sallalla­hu aleyhi vesellem Berire’ye:”Tekrar kocana dönsen ne iyi olur” buyurdu. Berire:

– Ya Rasûlallah böyle yapmamı bana emrediyor musu­nuz? Diye sordu. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ise:

“Hayır, sadece aracılık yapıyorum” buyurdu. Bunun üze­rine Berire: Benim ona ihtiyacım yoktur, beni mazur görünüz, dedi. (Buhari, Talak 16)

İNSANLARIN ARASINI BULMA

“Yardımlaşmayı; iyi ve yararlı davranışları ve insan­ların arasını düzeltmeyi öngören, bunları gerçekleştirme­ye çalışan kimselerin yaptığı toplantılar dışında gizli top­lanmaların pek çoğunda hayır yoktur.” (Nisa 114)

“Karşılıklı anlaşma en iyi yoldur….” (Nisa 128)

öyleyse Allahtan korkunuz ve aranızı düzeltin (ara­nızda ki kardeşlik bağlarını canlı tutun)…” (Enfal 1)

“Bütün mü’minler kardeştir. O halde her ne zaman araları açılırsa kardeşlerinizin arasını düzeltin…” (Hucu- rat 10)

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-‘den rivayete göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “İnsa­nın her bir eklemi için güneşin her çıkış gününde bir sadaka gerekir. Adâletle İki kişinin arasını bulmak bir sadakadır. Bir kimsenin bineğine binmesine yardımcı olmak veya yükünün binitine yüklenmesine yardımcı olmak da bir sadakadır. Güzel söz söylemek de bir sadakadır. Namaza giderken attığın her adım da bir sadakadır. Gelip geçenleri rahatsız eden şeyleri yoldan alıp atmakda bir sadakadır.” (Buhari, Sulh 11. Müslim, Zekat 56)

Ümmü Gülsüm binti Ukbe İbni Ebu Muayt -Allah ondan razı olsun-, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’i şöyle buyu­rurken dinledim, dedi:

“İnsanların arasını bulmak için hayırlı haber götüren veya hayırlı söz söyleyen kimse yalancı sayılmaz.” (Buhari, Sulh 2. Müslim, Birr 101)

Hz. Aişe -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Rasu­lullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün kapısının önünde birbiriyle kavga eden iki kişinin bağırdıklarını duydu. Borçlu kimse alacaklısından alacağının bir kısmını bağışlamasını ve kendisine uygun davranmasını istiyordu. Alacaklı ise:’ Valla­hi yapmam.” diyordu.

Onların yanma çıkan Rasulullah sallallahu aleyhi vesel­lem: “Nerede o dinin iyilik kabul ettiği bir şeyi yapmayacağım diye yemin eden.” diye sordu. Alacaklı da:

‘Buradayım Ey Allah’ın Rasulu, o nasıl istiyorsa öyle ol­sun’, dedi. (Buhari, Sulh 10. Müslim, Müsakat 19)

Ebul Abbas Sehl İbni Sa’d es Saîdi -Allah ondan razı ol­sun- şöyle demiştir:

Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Amr ibni Avf oğul­ları arasında bir kavga çıktığını duydu. Aralarını bulmak için bir grup sahabiyle beraber oraya gitti. Onları barıştırmakla meşgul iken ikindi namazı vakti gelmişti. Bu arada Bilal, Ebubekir -Allah onlardan razı olsun-’e gelerek: Rasulullah sallal­lahu aleyhi vesellem gelemedi, namaz vakti de girdi, imam olup namazı kıldırır mısın? Diye sordu. Hz. Ebubekir’de: Peki, istersen kılalım, dedi. Bilal ezan okudu, Ebubekir de öne geçip tekbir aldı. Müslümanlar da ona uydular. Derken Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem çıkageldi, safların arasından öne geçti. Bunun üzerine cemaatte el çırpmaya başladılar. Ebube­kir namaz kılarken başını çevirip sağa sola bakmazdı. El çırp­ma işi çoğalınca bir de baktı ki Rasulullah yanında görüverdi. Rasulullah, yerinde dur diye işaret etti. Ebubekir de ellerini kaldırarak Allah’a hamdedip arka safa girinceye kadar geri gitti. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem öne geçerek nama­zı kıldırdı ve şöyle buyurdu:

“Ey insanlar size ne oldu ki el çırpmaya başladınız. El çırpmak kadınlara mahsustur. Namazda bir durumla karşıla­şan kimse Subhanallah desin. Çünkü teşbihi işiten imam dik­kat eder ve ona göre durumu düzeltir” Ebubekir’e dönerek.

“Ey Ebubekir, sana yerinde kal diye işaret ettiğim halde niçin namazı kıldırmadın?” diye sordu. Hz. Ebubekir:

-Ebu Kuhafe’nin oğluna Rasulullah sallallahu aleyhi ve­sellem’in önüne geçip namaz kıldırmak yakışmazdı, diye ce­vap verdi. (Buhari, Ezan 48. Müslim, Salat 102)

KİMSESİZ YETİM VE ZAYIFLARI KORUYUP GÖZETMEK

Mü’minlere kol kanat ger, alçakgönüllü ol ve onla­rı koru.” (Hıcr 88)

“Ve Rabbinin hoşnutluğunu umarak sabah akşam O’na yalvarıp yakaranlarla birlikte sen de sabret. Dünya hayatının cazibesine kapılarak gözlerini onlardan ayır­ma” (Kehf28)

“O halde yetime haksızlık yapma ve yüzünü ekşitme, yardım isteyeni de hangi çeşit olursa olsun boş çevirme…” (93 Duha 9-10)

“Gördün mü şu dini veya ahiretteki ceza ve mükafatı

yaları sayam. İşte o tip kimseler yetimi itip kakarlar. Fakir ve muhtaçları doyurmaya çalışmadığı bir yana başkaları­na bu iş için ön ayak bile olmazlar.” (Maun 1-3)

Sa’d ibni Ebi Vakkas -Allah ondan razı olsun- şöyle de­miştir: “Biz altı kişi Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanında oturuyorduk. Bu durumu gören müşrikler: Şunları yanından kov bize karşı saygısızlık etmeye kalkışmasınlar, dediler. Orada benden başka Abdullah ibni Mes’ud, Hüzeyl kabilesinden biri, Bilal ve şu anda isimlerini veremeyeceğim iki kişi daha vardı. Nihayet Rasulullah’ın kalbinden Kureyş büyüklerinin kalblerini İslam’a ısındırmak için bizleri huzu­rundan uzaklaştırmak geçmişti ki Allah hemen Enam suresi 52. ayetini indiriverdi: “Rabbinin hoşnutluğunu umarak sa­bah ve akşam ona yalvarıp yakaranları kovma.” (Müslim, Fezailüssahabe 46)

Beyat-ür Rıdvan’a katılan sahabilerden Ebu Hübeyre Aiz ibni Amr el Müzeni -Allah ondan razı olsun-‘den rivayet edildiğine göre bir gün Ebu Süfyan, Selman-ı Farisi, Suheyb-i Rumi, Bilal-i Habeşi’nin bulunduğu bir grup müslümanın ya­nından geçti. Onu gören bu zayıf ve fakir müslümanlar:

-Allah’ın kılıçları Allah düşmanından hakkını alamamış­tır, dediler. Bunu duyan Hz. Ebubekir -Allah ondan razı olsun- bu sözü Kureyş’in büyüğüne ve efendisine mi söylüyorsunuz, dedi. Sonra da Rasulullah’ın yanma vararak olayı anlattı. 0 zaman Peygamber sallallahu aleyhi vesellem:

-Ey Ebubekir! Bu sözünle belki de onları gücendirdin. Eğer onları gücendirdiysen Rabbim da gücendirmiş ve gaza­bını çekmiş oldun,” buyurdu.

Hz. Ebubekir hemen o yoksul müslümanların yanına ge­lerek: -Kardeşlerim, sizi gücendirip kırdım mı? Diye sordu. Onlar da: Hayır, bizi gücendirmedin, Allah seni bağışlasın ey kardeşimiz, dediler. (Müslim, Fezailüssahabe 170) yurdu ve işaret parmağıyla orta parmağını biraz açarak işaret etti. (Buhari, Talak 25)

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-‘den bildirildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuş­lardır: “Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi gözetip kollayan kimseyle ben cennette şöyle yanyana bulunacağız.”

Hadisi bize aktaran Malik bin Enes Hz. Peygamber sal­lallahu aleyhi vesellem’in yaptığı gibi işaret parmağıyle orta parmağını gösterdi. (Müslim, Zühd 42)

Yine Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-‘den bildirildi­ğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyur­muşlardır: “Bir iki lokma ve bir iki hurmayla kapılardan sa­vuşturulan kimse yoksul değildir. Asıl yoksul muhtaç olduğu halde iffetinden dolayı dilenmeyen kimsedir.” (Buhari, tefsiru Sure-i Bakara 48, Müslim, Zekat 102)

Buhari ve Müslim’in diğer bir rivayetlerinde ise şöyledir:

“Kapı kapı dolaşıp birkaç lokma birkaç hurma ile savuş­turulan kimse yoksul değildir. Belki hakiki yoksul kendisini geçindirebilecek mala sahip olmayan, muhtaç olduğu bilinip de kendisine sadaka verilmeyen ve kimseden bir şey dilen­meyen kimsedir.” (Buhari, Zekat 53, Müslim, Zekat 101)

Yine Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-’den bildiril­diğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle bu­yurdu: “Dul kadınlarla muhtaç ve yoksulların işlerine yardım eden kimse Allah yolunda cihad eden gibi sevap kazanır.”

Ravi: “O kimse bıkmadan gece ibadet eden, iftar etme­den gündüzleri oruç tutan kimse gibidir, buyurduklarını zan­nediyorum.” dedi.

Yine Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-‘den bildiril­diğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyur­du: “Yemeklerin (davetlerin) en şerlisi fakirlerden esirgenip zenginlerin çağrıldığı düğün yemekleridir. Mazeretsiz ve canı istemediği için düğün yemeğine gitmeyen kimse Allah ve Pey­gamberine isyan etmiş sayılır.” Müslim, Nikah 110)

Yine Buhari ve Müslim’in diğer bir rivayetinde Ebu Hüreyre’den şöyle bildirilmiştir: “Zenginlerin davet edilip fakirlerin çağrılmadığı düğün yemeği ne fena bir yemektir.” (Buhari, Nikah 72, Müslim, Nikah 107)

Enes ibni Malik -Allah ondan razı olsun-‘den aktarıldığı­na göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Her kim iki kız çocuğuna ergenlik çağına gelinceye kadar İslâmî eğitimle eğitir ve yetiştirirse, kıyamet günü ben ve o kimse şöylece yanyana bulunuruz,” buyurmuşlar ve parmak­larını birbirine bitiştirmişlerdir. (Müslim, Birr 149)

Hz. Aişe -Allah ondan razı olsun-’nin şöyle dediği rivayet olunmuştur: Bir gün beraberinde iki kız çocuğu olduğu halde bir kadın gelmiş birşeyler istiyordu. Yanımda da tek hurma­dan başka bir şey yoktu. Onu kadına verdim. Kendisi hiç tat­madan çocukları arasında bölüştürüp kalkıp gitti. Bu sırada Peygamber sallallahu aleyhi vesellem yanımıza geldi. Olup bitenleri haber verince şöyle buyurdu: “Her kime Allah kız çocuklarından verir de o da onlara iyi davranarak İslâmî bir terbiye ile yetiştirirse o kız çocukları o kimse için cehenneme karşı perde olurlar.” (Buhari, Zekat 10. Müslim, Birr 147)

Hz. Aişe -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Sırtına iki çocuğunu yüklemiş bir kadın bir şeyler istemek üzere çı­kageldi. Ona üç hurma verdim. O da çocuklarına birer hurma verdi, öteki hurmayı da kendisi yemek üzere ağzına götür­müştü ki çocuklar onu da istediler. Kadın hurmayı ikiye böldü ve onlara verdi.

Kadının bu davranışına hayran kaldım ve olup biteni Ra­sulullah sallallahu aleyhi vesellem’e anlattım. O da şöyle bu­yurdu: “Muhakkak ki Allah bu şefkat ve acıması sebebiyle o kadına cennetini vermiş veya bu sebeple onu cehennemden kurtarmıştır.” (Müslim, Birr 148)

Sa’d ibni Ebu Vakkas’ın oğlu Mus’ab -Allah onlardan razı olsun- şöyle demiştir: Babam Sa’d şecaat ve başka sebeplerle kendisinin üstün olduğunu düşünürmüş. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuş:

“Allah size yardım edip rızık veriyorsa aranızdaki zayıf­lar sebebiyle değil midir.”

Ebu’d Derda Uveymir -Allah ondan razı olsun- şöyle de­miştir: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’i şöyle buyu­rurken işittim:

“Fakirleri kollayıp gözetiniz. Aranızdaki zayıflar sayesin­de Allah’tan yardım görüp rızıklanırsınız.” (Ebu Davud, Cihad 710)