Yağmur Namazı

By | 1 Nisan 2015

yagmur-namazi    Yağmur namazı uygulanagelen bir sünnettir. Devlet başkanı, bayram namazlarında olduğu gibi bu namazı kılmaya kuşluk vakti çıkar. Bu na­maz bütün özellikleri, kılınma yeri ve hükümleri bakımından bayram na­mazı gibidir.

Bu namazı kılmak için maddî bütün pisliklerden arınmak müstehabdır. Ancak güzel koku sürünülmez. Çünkü bu namaz esası itibarıyla boyun bükme ve ihtiyacını arz etme halidir. Bundan dolayı bu namaza, üzgün, boynu bükük, yalvarma ve yakarma halinde ve eski elbiselerle çıkılması müstehabdır. Ayrıca yaşlı erkek ve kadınlar, çocuklar, sakat ve hastalar da götürülür. Başkalarının hakkını yemiş ve onlara zulmetmiş olanlar bütün bu hakları sahiplerine iade edip helâllik aldıktan sonra gitmelidirler. Allâh’a karşı olan zekât, adak ve keffâret borçlarını da ödemelidirler. Çok sadaka vermeli ve çok oruç tutmalıdırlar ve tövbelerini yenilemelidirler. Ayrıca ölünceye dek yeniden ve yeniden tövbe etmeyi alışkanlık haline getirmelidirler. Rablerinin gözü önünde büyük ya da küçük hiçbir günah işlememeli, yalnız başlarına iken O’ndan haya etmelidirler. Çünkü onun görüp bilmediği hiçbir yer yoktur. Ne göklerde, ne de yerde hiçbir şey ona gizli kalmaz. Başkaları için sır olan hiçbir şey O’na sır değildir.

Ayrıca diinyaperest olmayan ve dört dörtlük bir yaşantıya sahip olan insanları (zahid ve salihleri), ilim ve fazilet sahiplerini de Rablerine yakarırken vesile kılmalıdırlar. Çünkü nakledildiğine göre Ömer İbnü’l-Hattâb, yağmur namazına/duasına çıkınca Hz. Abbâs’ın elini tutarak “Allâhım, işte peygamberinin amcası! Kapına geldik ve senin dualanmızı kabul etmen için onu sana vesile kıldık. Bize onun hatırına yağmur ver” demiştir. Bu olayı nakleden kişi, şöyle demiştir: “Onlar yağmur duasını ettikten sonra şehre henüz dönmeden yağmur yağmaya başladı.”
Çünkü yağmur yağmaması insanoğlunun işlediği günahlarlardan kaynaklanan uğursuzluğun bir neticesi ve cezasıdır. Bundan dolayı kâfir ölüp kabre konduktan sonra sorgu melekleri gelerek ona rabbinin ve peygamberinin kim ve dininin ne olduğunu sorarlar. O cevap veremeyince sopayla ona vunırlar. Hissettiği acı sebebiyle öyle bir çığlık atar ki bu çığlığı cinler ve insanlar dışındaki bülün canlılar duyarlar. Boğazına bıçak dayanmış ve kesilmeyi bekleyen koyuna varıncaya kadar bütün canlılar ona lânet ederek şöyle derler: “Allâh bu adama lânet etsin. Yağmur bunun yüzünden bizden esirgeniyordu.” İşte şu ayet-i kerimede anlatılan şey budur:
“Onlara Allâh lânet eder, diğer bütün varlıklarda lânet ederler. ”

Kişinin karakteri ve davranışlan bozuk olunca bu bozukluktan diğer bütün canlılar olumsuz etkilenir. Karakter ve davranışları düzgün olduğunda ise bu da herkese olumlu olarak yansır. Bozulması, rabbine isyan ettiği için; düzelmesi ise ona itaat ettiği içindir.
Devlet başkanı veya onun görevlendirdiği kişi ezansız ve kametsiz olarak iki rekât namaz kıldırır. Birinci rekâtta iftitah tekbirine ek olarak altı tekbir alır; ikinci rekâtta ise secdeden ayağa kalkarken alınan intikal tekbiri haricinde beş tekbir alır. Nitekim bunu bayram namazında da söylemiştik. Her iki tekbir arasında da Allâh’ı aynı şekilde zikreder. Namaz tamamlandıktan sonra onlara bir hutbe irad eder. Hutbeyi namazdan önce irad ederse (Ahmed b. Hanbel’den gelen bir görüşe göre) bu da olur. Ahmed b. Hanbel’den, imamın hutbeyi önce veya sonra yapmak arasında muhayyer olduğu görüşü de nakledilmiştir. Ondan nakledilen bir diğer görüş ise yağmur namazında hutbe okunmayacağı yolundadır.

İmam hutbede imkânı ölçüsünde nasihat eder. Hutbeye bayram hutbesindeki gibi tekbirle başlar, Allâh Rasûlü’ne sıkça salavât getirir ve hut-bede şu ayet-i kerimeyi okur:

“Onlara şöyle dedim: Gelin, artık rabbinizden bağışlanma dileyin. Çünkü o çok bağışlayıcıdır. O da size gökten bolluk ve bereket kaynağı yağmurlar yağdırsın. ”
Hutbeyi tamamlayınca kıbleye yönelir. Ridasını ters çevirerek sağ omzundaki kısmını sol omzuna, sol omzundaki kısmını da sağ omzuna alır; ama elbisesinin altını üstüne getirmez. Diğer insanlar da böyle yaparlar ve ailelerinin yanına dönünceye kadar elbiselerini bu halde bırakırlar ve eve döndüklerinde onu da diğer elbiseleri ile birlikte çıkarırlar. Kıtlığın sona ermesi (ve kötü gidişin tersine dönmesi) beklentisinin bir simgesi olarak böyle yaparlar. Ayrıca sünnetteki uygulama da böyle aktarılmıştır. Şöyle ki Abbâd b. Temim, amcasından şöyle nakletmiştir:
Allâh Rasûlü (s.a.v.) insanlarla birlikte yağmur duasına çıktı. Onlara iki rekât namaz kıldırdı ve her iki rekâtta da sesli okudu. Ridasını ters çevirip kıbleye yönelerek dua etti ve yağmur yağmasını istedi.

Sonra devlet başkanı, ellerini açarak kıbleye yönelir ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) şu duasını eder:
“Allâh’ım!Bize can kurtaran, içimize sinen, bereketli, hoş, sırılsıklam eden, her tarafı kaplayan ve aralıksız yağan bir yağmur ver. Yağmur yağdır ve bizi ümitsizliğe düşürme. Allâhım! Rahmet yağmuru yağdır, ürünlere zarar veren, her tarafı yıkan, canlıları boğan bir tufan gönderme. Allâhım! Bu bölgede yaşayan insanlar ve canlıların büyük sıkıntıları var ve bu sıkıntılarını bir tek sana arz ediyorlar. Allâhım! Ekinleri bitir, hayvanlarımıza süt ver, gökyüzünün bereketinden bize yağmur yağdır ve yeryüzünün bereketlerinden ürünler nasip et. Allâhım! Sıkıntımızı ve açlığımızı bizden kaldır, senden başka kimsenin savamayacağı bela ve musibetleri bizden sav. Allâhım! Senden bağışlanma diliyoruz. Sen bağışlayansın. Bize gökyüzünden rahmet ve bereket kaynağı yağmurlar yağdır. ”
Şu duayı da ekler:

“Allâhım! Sen bize dua etmemizi emrettin ve kabul edeceğini vaad ettin. İşte emrettiğin gibi Sana el açtık, dua ediyoruz. Sen de vaad ettiğin gibi dualarımızı kabul et.”

Devlet başkanı (imam), hutbe sırasında kıbleye yönelip hutbesini kıbleye dönük olarak tamamlar ve ardından dua eder” diyenler de olmuştur. Ancak en güzeli yukarıda söylediğimiz gibi, hutbeyi tamamladıktan sonra kıbleye yönelmesidir. Çünkü hutbe, öğüt vermek, insanları günahlardan sakındırmak ve uyanda bulunmak demektir. Bu amaç ise yapılan konuş mayı insanlann güzelce anlayabilmesi ve kalplerinin etkilenmesi için insanlara dönük olarak yapıldığı zaman gerçekleşir. Devlet başkanı, namaz kıldınrken insanların önünde durduğu için hutbe sırasında kıbleye yönelecek olursa cemaati arkasına almış olur (bu durumda ise hutbeden beklenen amaç gerçekleşmez).