Vasiyet Nedir ve Malın Ne Kadarı Vasiyet Edilebilir?

By | 4 Şubat 2015

vasiyet-nedir-ve-malin-ne-kadari-vasiyet-edilebilirVasiyet edilecek miktar kişinin malının üçte birini geçmemelidir. Bir kimse malının tamamını mirasçılarını düşünmeden vasiyet edemez. Bu meseleye hadis-i şerifte de işaret buyurulmuştur.

Vasiyet, bugün sosyal hayata mal olmuş İslâmî bir kurumdur. Me- sele dinî bir mahiyete sahip olduğu için, onun ancak İslâm hukukunun tespit ve tayin ettiği çerçevede bakmak gerekir. Makul ve gerçekçi olan da budur.
Kelime mânâsı, “emir”, “bir işi birine ısmarlama” demek olan vasiyetin dinî ıstılâhımızdaki tarifi de şöyledir: Bir malı veya bir menfaati öldükten sonra geçerli olmak üzere başkasına vermek, karşılıksız bağışlamaktır.

Vasiyet daha ziyade hali vakti yerinde olan, ekonomik durumu müsait bulunanlar tarafından yapılagelen bir şeydir. Bu yönüyle de vasiyet daha ziyade farz ve vacibin dışında kalan ve sırf sevabı için yapılan bir iştir.

Yani, servetinin bir kısmını mirasçılarına bırakır. Bir kısmını da fakirlere, kimsesizlere, yetimlere ve hayır kurumlarına ayrılmasını vasiyet eder. Böylece dünyaya gözünü kapadıktan sonra da mânevi bir kazanç kapısını açmış olur.
Vasiyet edilecek miktar kişinin malının üçte birini geçmemelidir. Bir kimse malının tamamını mirasçılarını düşünmeden vasiyet edemez. Bu meseleye bir hadis-i şerifte işaret buyurularak şöyle denir:
“Şüphesiz, Cenâb-ı Hak amellerinizi arttırmak için mallarınızın üçte birini vefatınız zamanında size tasadduk etti, vasiyet etme yetkisi verdi.”

Sahabe-i kiramdan Sa’d bin Ebî Vakkas malının tamamını vasiyet etmek istemişti. Ancak Peygamberimiz (a.s.m.) bu teklifini kabul etmemiş ve ancak servetinin üçte birini vasiyet edebileceğini hatırlatmış ve şöyle buyurmuştu:
“Üçte biri olur. O da çok ya! Zira senin malından verdiğin şey sadakadır. Çoluk çocuğuna verdiğin mal da sadakadır. Hanımının senin malından yediği miktar da sadakadır. Aileni hayırla bırakman, onları başkalarına el açarken bırakmandan daha hayırlıdır.”

Vasiyetin diğer bir şekli de, ölmek üzere olan bir Müslümanm sağlığında iken yapamadığı bazı ibadetlerini hayatta kalanlarca yapmalan için ricada bulunması demektir.

Bir insan ibadetlerine, dinî görevlerine ne kadar dikkat ederse etsin, yine de birtakım eksikleri, noksanlıkları bulunur. İşte bu çeşit eksikleri vasiyet yoluyla gidermeye çalışır.

Bunlardan bir kısmı doğrudan kul hakkını ilgilendiren şeylerdir. Meselâ insan, kendisine bırakılmış olan emanetlerin kime ait olduğunu, nereye, kime, nasıl verilmesi gerektiği hususunda; veyahut senedi bulunmayan borçların ödenmesi için vasiyette bulunur. Böylece kul hakkından kurtulma yolunu aramış olur.

Bunun dışında bir de, sağlığında tutamadığı oruçların, yerine getiremediği adak ve keffaretlerin “fidye”lerinin verilmesini vasiyet eder. Hac farz olduğu halde gidememişse yerine birisinin gönderilmesini söyler, vermediği zekâtların çıkarılıp verilmesini beyan eder.

Bu şekilde ibadetle ilgili eksikliklerini giderir. Böyle vasiyetler insanın ebedî hayata daha rahat gitmesini temin eden hususlardır