Üç Meleğin Hz. İbrahim’in Evine Gelişi

By | 3 Mart 2015

uc-melegin-hz-ibrahimin-evine-gelisi Bu üç melek ilk önce Hazret-i İbrahim’in obasına konuk geldiler. Üçü de gayet güzel delikanlı kılığındaydı.
Hz. İbrahim, günün sıcak bir zamanında çadırının kapısında oturmuştu. Dinleniyordu. Gözlerini yavaşça kaldırdı. İşte karşısında üç konuk duruyordu. Üçü de birbirinden genç, üçü de birbirinden güzel ve yakışıklı idi. İhtiyar peygamber, onları görünce, çadırının kapısından ileri fırladı. Yere kadar eğildi.
Cebrail, Mikâil, İsrafil (A.S.)’ların gelişini Âlemlerin Rabbi Kudan’da şöyle bildirir:
«Şanım hakkı için, (Melek) elçilerimiz İbrahim’e müjdeye geldiler ve ona selâm verdiler. O da onların selâmını aldı.» (Hûd sûresi, âyet: 69)
Hz. İbrahim bu konukların evine gelmesinden büyük bir sevinç duymuştu. Çünkü, on beş gündenberi evinin kapısı vurulmamış, evine gelen misafirler gelmez olmuştu.
Bu hal kendisini çok kötü düşüncelere salmıştı. Bunun için üç konuğa:
— Ey efendilerim! dedi. Eğer sizden bir lütfa erdimse kerem edip ben kulunuzun yanından geçip gitmeyin. Şimdi biraz su getirilsin. Ayaklarınızı yıkayın. Ağaç altında dinleniniz. Bir parça ekmek getireyim de yüreklerinize kuvvet veriniz. Sonra geçip gidersiniz. Öyle sanıyorum ki, buraya bunun için gelmişsinizdir.
Üç yolcu:
— İstediğin, söylediğin gibi yap! dediler.
Hz. İbrahim onları evinin misafir çardağına buyur etti. Sonra karısı Sârâ’nın yanma koştu.
— Yâ Sârâ, üç ölçek has un yoğur, bunları çarçabuk kül pidesi yap! dedi.
Hz. İbrahim sonra sığırların bulunduğu ağıla koştu. Körpe ve semiz bir buzağı seçip çıkardı. Onu götürdü. Boğazladı. Ateşte kızarttı. Daha pişkin olsun diyerek kızgın taşların üzerine koydu. Güzel güzel kebaplar hazırladı. Sonra kızarmış, mis gibi kokan kebapları aldı. Yanına tereyağı ve süt hazırlayarak koydu. Hepsini götürdü, konuklarının önlerine koydu. Kendisi de ağacın altında yanlarında durdu. Eşi Sârâ da geldi. O da ayakta duruyordu.
Fakat üç genç yolcu, bu üç konuk ellerini gelen yemeğe uzatmadılar. Hz. İbrahim, bunu görünce onların hallerinden hoşlanmadı. Üç konuğa:
— Buyurun! Yiyiniz! dedi.
Üç genç kılığındaki üç melek:
— Biz parasını ödemeden hiç bir yemek yemeyiz! dediler.
Hz. İbrahim:
— Bu yemek paralıdır! dedi
Onlar:
— Kaç para değerindedir! diye sordular.
Hz. İbrahim de:
— Yemeğe başlamadan önce Yüce Allah’ın adını anar, Bismillah dersiniz. Yemeği yedikten sonra da:
— Yarabbi, sana hamd ve senalar olsun! diye duada bulunursunuz! diye cevap verdi.
Melek Mikâil, onun bu sözleri üzerine Cebrail (A.S.)’a baktı:
— Bu İbrahim işte bundan dolayıdır ki, Allah’ın sevgilisi, Habibi olmak şerefini kazanmıştır! dedi.
Fakat üç Melek önlerine konan yemeğe hâlâ ellerini uzatmıyorlardı.
Hz. İbrahim bütün ısrarlarına rağmen onların hâlâ yemek yemediklerinden şüphelendi. Kalbinde endişeler, korkular duydu.
Yüreği hızlı hızlı çarpıyordu…
Bu sırada Hz. İbrahim’in karısı Sârâ ayakta duruyordu. Kocasına:
— Ya İbrahim! dedi. Bu nasıl iş böyle? Bu misafirlerimizin bu hallerine şaşırmamız gerek! Baksana, biz onlara saygı ve sevgi gösteriyoruz. Karşılarında el, pençe divan duruyoruz. Onlara hizmet ediyoruz. Onlar ise yemeklerimize bile el atmıyorlar.
Hz. İbrahim o zaman onlara sordu:
— Ey elçiler! İşiniz nedir sizin?
Onlar da ödevlerini açıkladılar.
Kur’an-ı Kerim şöyle buyurur:
«İbrahim, bu yemeğe onların ellerinin uzanmadığını görünce onlardan korktu. Ve yüreğinde onlardan bir korku duydu. Onlar: “Korkma, çünkü biz yemeyen, içmeyen melekleriz. Lût’un kavmine azap vermek için gönderildik!” dediler.» (Hûd sûresi, âyet: 70)
Ve vazifelerini şöyle bildirdiler:
«Biz bir günahkâr kavme gönderildik. Biz bir kasaba halkını helak edeceğiz. Çünkü onun halkı zâlimdir! dediler.» (Ankebûd sûresi, âyet: 31)
Hazret-i İbrahim:
«Onların içinde (zalimliği olmayan) Lût da var! dedi. Melekler de: “Biz orada kimin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Hem onu, hem onun ev halkını kurtaracağız. Ancak (Lût’un) karısı bunların dışındadır. O şarap çekenlerden olacaktır!” dediler.» (Ankebût sûresi, âyet: 32)