Namaz Kılarken (Fatihanın Bitiminde) Amin Demek

By | 4 Kasım 2014

namaz-kilarken-fatihanin-bitiminde-amin-demekEbu Hureyre (radıyallâhu anh)’dan rivâyet edildiğine göre, Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
İmam amin dediği zaman sizde amin deyiniz çünkü kimin amin demesi, meleklerin “Amin” demesi vaktine denk gelirse, o kişinin geçmiş günahları bağışlanır.”Âmîn kelimesinin kökeni ve anlamı hakkında bugüne kadar çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bunlar içerisinde en makbul olanı; Arapça “inanmak”, “güvenmek” anlamındaki “emn” kökünden türediği şeklinde olanıdır.

Amîn kelimesi Kur’arida geçmeyip sadece Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in çeşitli hadisleriyle imamın Fatiha suresini tamamlamasının arkasından cemaatin amin demesini istemiştir. Dolayısıyla Kur’an’m ilk suresi olan Fatiha’ ran sonunda, Mushaflarda yazılı olmamakla birlikte Amîn kelimesinin okunması sünnet kabul edilmiştir.
Kur’an ayetlerinden sonra Amîn deme sünnetinin yalnızca Fatiha’ya inhisar edilmesinin sebebini; Fatiha’nm ilk sure olmasında, taşıdığı manada ve namazın temel unsurlarından birini teşkil etmesinde aramak gerekmektedir. Çünkü Kur’an’ın özü olduğu kabul edilen ve “açış”, “giriş” anlamında bir isim olma özelliğini taşıyan Fatiha suresi, en başa konulmak suretiyle arkasından gelen kitabın tamamı hakkında fikir vermekte ve böylece okuyucu, surenin sonunda Amîn demek suretiyle Kur’an’ın tamamına iman ettiğini belirtmiş olmaktadır. Öte yandan çeşitli hadislere göre ibadetin özünü duanın teşkil etmesi ve namazın da aslında duadan ibaret olması , her rekatta okunan Fatiha’yı temel dua haline getirmiş, dolayısıyla sonunda Amîn demeyi bu açıdan da gerekli kılmıştır.Cemaatle kılman namazlarda iki husus üzerinde görüş ayrılığı vardır. Bunlar, kıraati açıktan yapılan namazlarda imamın Amîn deyip demeyeceği ve Amînin açıktan mı, gizlice mi söyleneceği hususlarıdır. Hanefî, Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre imamın Amîn demesi mendubtur. Amînin gizlice veya açıktan söylenmesi hususunda ise Hanefilere göre hem imamın ve hem de cemaatin her ikisinin birden gizlice. Şafiiler ile Hanbelilere göre ise her ikisinin birden açıktan söylemesi mendub kabul edilmiştir.“Bir kimsenin Amin demesi, meleklerin Amin demesine denk düşerse” sözünden maksat; Nevevî’ye göre birlikte amin demeleridir. Kadı İyâz’a göre ise Aminin; sıfat, huşu ve samimiyet hususunda meleklerin aminine uymasıdır.
Buradaki meleklerden maksat; bazılarına göre Hafaza melekleridir. Bazılarına göre ise diğer meleklerdir.)

Ebu Mes’ud (radıyallâhu anh)’dan rivayet edilmiştir:
“Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) namazda omuzlarımıza dokunup:

– ‘Doğrulun! Karışık durmayın ki, kalpleriniz de karmakarışık olmasın. Benim arkama, aklı başmda/âkıl-bâliğ olanlarınız, daha sonra derece itibariyle onlardan sonra gelenler, onların arkasına daha sonra gelenler dursun!’
buyurdu.”Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) namazda omuzlarımıza dokunurdu ifadesinden maksat; namaza başlanacağı zamandır. Yoksa namaz içinde konuşmak, cemaatin omuzlarına dokunarak safları düzeltmek gibi fiiller caiz değildir.
Ayrıca hadis; cemaatin en faziletli ve aklı başında olanlarının derece derece imama yakın durmaları gerektiğini göstermektedir. Çünkü cemaatin içerisinde en faziletli olanlar, en fazla saygıya layıktırlar. Bir de bazen imam namazda iken bir özrü sebebiyle namazdan çıkmak mecburiyetinde kalacağı yada ayeti hatırlamayarak tıkanabileceği durumda cemaatten faziletli kimselerden birini yerine geçirmek için bu tür kimselerin imama yakın bulunmaları gerekir. Böylece imama yardımcı olurlar.Faziletli kimselerin ön safa geçirilmesi sadece namaza özgü bir durum olmayıp onları ilim, müşavere, hüküm, fetva ve diğer meclislerde de ön safta bulundurmak alınacak kararlarda daha etkili olacağı açıktır.Ayrıca Müslümanların daima fiilen ve kalben İslâmî birliği korumaları ve birbirlerine sırt çevirerek dağılmamaları gerektiği de belirtilmektedir.