Müezzinin Söylediklerine İcabet Etmek

By | 4 Kasım 2014

muezzinin-soylediklerine-icabet-etmekEbu Saîd el-Hudrî (radıyallâhu anh)’dan rivâyet edildiğine göre, Rasulullah (sallallâhu aleyhi ue sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Ezanı işittiğiniz zaman siz de müezzinin söylediği gibi söyleyin.”
Abdullah ibn Amr ibnu’l-As (radıyallâhu anh)’dan rivâyet edildiğine göre,
o, Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu işitmiştir:
“(Müezzinin okuduğu) ezanı işittiğiniz zaman onun söylediği gibi siz de söyleyin. Sonra bana salât getirin. Çünkü kim bana bir defa salât getirirse Allah’da ona o salât sebebiyle on defa Salât eyler. Sonra Allah’tan benim için vesileyi isteyin. Çünkü vesile, cennette bir makamdır ki, Allah’ın kullarından sadece bir kişi ona layıktır. Umarım ki, o kişi ben olurum. O halde kim benim için vesileyi isterse (kıyamet günü) ona şefaatim vacip olur.”
Salât, rahmet ve duâ anlamına da gelmektedir. Burada Salât, hem Hz. Pey¬gamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e ve hem de onun aile halkına yapılmaktadır. Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e Salât getirilmesinin nedeni hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.
Namaz dışında Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e salavat getirmenin hükmü ihtilaflıdır. Hanefiler, bu konuda Ahzab: 33/56 ayetini göz önünde bulundurarak ömürde bir defa salavat getirmenin farz, bunun dışında her anıldığında salavat getirmenin vacip ve mecliste birkaç defa anıldığında her defasında salavat getirmenin müstehab olduğu görüşündedir.
Vesîle, maksada ulaşmak için araç olarak kullanılan hususlara denir. Yine vesîle, Cennette en üst makamın özel adıdır ki, bu da, Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in makamıdır. Cennette O’nun kalacağı yurt, Allah’ın arşına Cennetteki en yakın mekandır.
Ezan duasının içerisinde yer alan “vesîle”nin, İsrâ: 17/79’da geçen “Makamı- Mahmûd” olduğu ifade edilmektedir. “Makamı- Mahmûd”, 3 şekilde tefsir edilmiştir:
1. Kıyamet günü, Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in duracağı makam,
2. “Livâu’l-Hamd” sancağının kendisine verileceği makam.
3. Şefaat Makamı. Cumhur’un görüşü de budur.
Kıyamet günü Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve seilem) dışında peygamberler de dahil bütün insanlar, kendi nefsini kurtarmaya çalışacak. Fakat kıyamet günü insanların efendisi, Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) olduğu için şefaat isteyen kimselere şefaat edecek ilk kişi, O’dur. Zira O, hem “Livâu’l-Hamd” Hamd Sancağı’n ve hem de”Makamı- Mahmûd” a sahip olacaktır. Bu sayede insanlara şefaatte bulunacaktır. Bu şefaat yetkisini, O’na, Yüce Allah verecektir.)
Câbir b. Abdullah (radıyallâhu anh)’dan rivâyet edildiğine göre, Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Kim (müezzinin okuduğu) ezanı işittiği zaman: “Allahumme Rabbe hâzihi’d- da’veti’t-tâmmeti ve’s-salâti’l-kâimeti âti Muhammeden el-vesîlete ve’l- fazîlete ve’b’ashu mekâmen mahmûden illezî ve ad tehu” (Ey şu tam ve mükemmel davetin ve dinimi ayakta tutacak namazın Rabbi olan Allahım! Peygamber Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e cennette vaat ettiği övgüye layık en yüce makam ve en büyük dereceleri ver) derse, kıyamet günü o kimseye şefaatim helal olur.”
(Fazilet, cennette vesileden ayrı bir makam olabileceği gibi vesile kelimesinin bir açıklaması da olabilir.)

Sa’d b. Ebi Vakkâs (radıyallâhu anh)’dan rivâyet edildiğine göre, Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Kim, müezzinin (okuduğu ezanı) işittiğinde (ezanın bitiminde) “Eşhedu enlâ ilâhe illallâhu vahdehu lâ şerike lehu ve enne Muhammeden abduhu ve Rasuluhu radîtu billahi rabben ve bi Muhammedin Rasulen ve bi’l-İslâmi dînen” (Şehadet ederim ki; Allah’tan başka ilah yoktur, tektir, ortağı yoktur, Muhammed O’nun kulu ve Rasulüdür. Rabb olarak Allah’ı, Rasul olarak Muhammed’i ve din olarak İslam’ı seçtim) derse, günahı bağışlanır.”
Namaza çağrı mesabesinde olan ezâna icabet ile ilgili bu üç hadis, fiilî ve kavlî olmak üzere iki durumda incelenebilir:
1. Fiilî İcabet: Bu iki kısma aynlır: a.) Ezânla namaz vakti bildirildiğine göre, vakit içerisinde mükellefin namaz kılarak yapmış olduğu fiilî icabettir, b.) Şartlarını yerine getiren mükellefin, namazını cemaatle eda etmek için cemaate katılma ica¬betidir.
2. Kavlî İcabet: Müezzinin söylediklerini aynen tekrar ederek yapacağı icabettir.
Ezânı işiten kimse, hayye ale’lerin dışında bütün cümleleri aynen söylemesi, hayye ale’lerde ise “La havle velâ kuvvete illâ billahi’l-aliyyi’l-azîm” demesi mendubtur  Ezâna sadece kalbı icabet etmek yeterli olmayıp dil ile de telaffuz etmek mendubtur.
Her ne kadar 285, 286 nolu hadislerin zahirine göre ezâna icabet etmek farz gibi görünse de, hadisteki “Ezân sesi duyunca, müezzinin söylediği gibi siz de söyleyin” emrinin hükmünü farz olmaktan çıkarıp müstehaba çeviren delil, Müslim, Salât 9’da geçen şu hadistir: Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) fecr doğduğu zaman baskın yapardı. Ezânı dinletirdi. Eğer ezân sesi işitirse, baskından vazgeçer. İşitmezse, baskın yapardı. Bir defa ‘Allahu Ekber, Allahu Ekber’ diyen birini işitti. Bunun üzerine Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem): ‘İslam (fıtratı) üzere galiba’ buyurdu. Sonra o kişi: ‘Eşhedü enlâ ilâhe illallah, ‘Eşhedü enlâ ilâhe illallah’ dedi. Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) ise: ‘Cehennemden çıktı’ buyurdu. Daha sonra ezânı okuyan kimsenin, bir keçi çobanı olduğunu anladılar.”
Ezan aracılığıyla insanlara hem namaz vaktinin girdiği ve cemaatla namaz kı¬lınacağı duyurulmuş olmakta ve hem de Allah’ın büyüklüğü, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellemj’in O’nun kulu ve Rasulü ile namazın kurtuluş
yolunun kapısı olduğu ilan edilmektedir. Namaz vakitleri, güneşin hareketine göre düzenlendiği için yeryüzünde namaz vakitleri değişik anlara rastlamakta ve bu su¬retle söz konusu olan bu hakikatler, gece-gündüz devamlı bir şekilde haykırılmış ol¬maktadır.
Ayrıca bu üç hadis; namaz vakitlerinde rahmet için gök kapılarının açıldığı zaman müminleri duaya teşvik etmektedir.
Bunun yanı sıra ezân okunurken ve kamet getirilirken cemaatin konuşmaması, mescit dışında bulunanların Kur’an okumaması, selam almaması, kısacası müezzine icabetten başka bir şeyle meşgul olmaması gerekir.
Ezan okumak sadece namaz vaktini duyurmak maksadıyla okunmakta ise de yeni doğan çocuğun kulağına ezan okumak gibi bazen başka bir sebeple de okunabilir