Kur’an ise Peygamberimiz Muhammed (sav)’e gönderilmiştir. Vahiy (melek, Cebrail) vasıtası ile Allah tarafından gönderilmiştir.
Bu vahiy, bazen insan suretinde, bazen de arı uğultusu, çan sesi gibi sesler getirdi. Birkaç defa da Cebrail kendi suretinde gelmiştir.
İnsan suretinde de gelirdi. Ekseriya Allah Rasulü’nün ashabından Dıhyetü’l Kelbî suretinde gelirdi. Arı uğultusu, çan sesi gibi acaip sesler içinde gelmesi en ağır olanı idi. Hz. Ömer (ra) rivayet eder ki:
“Birgün bu şekilde Peygamberimiz’e vahiy geldi, devenin üstünde idi. Deve derhal çöktü devenin kemiklerinin çatırdadığını duydum.”
Bu şekilde vahiy geldiğinde en soğuk günlerde bile mübarek yüzünden, vücudundan buram buram ter akardı. Vahiy geldiği zaman, çevresiyle, yanında bulunanlarla irtibatını keser, hiç konuşmaz, vahiy gidince Allah’tan gelen ayetler hemen yazdırır, kendisi de hiç unutmazdı.
Gelen ayetlerin hangi sureye, nereye yazdırılacağını bildirir. İsteyen kimselere vahiy katipleri yazıp verirlerdi. Hafızlar da ezberlerdi.
Ramazanda o zamana kadar nazil olan ayetler, Peygamberimiz (sav) ve Cebrail huzurunda okunurdu. Ramazanda camiilerde mukabele okunması bu sünnetten doğmuştur.
Peygamberimiz (sav)’in vefatı senesinde huzurlarında iki defa mukabele şeklinde hatmedilmiştir. Ancak iki kap arasına alınmamıştı. Çünkü Peygamberimiz hayatta iken yeni vahiy, ayet gelebilirdi.
Allah Rasulü vefat ettikten hemen sonra yalancı peygamberler ve mürtedlerle muharebede 70’den fazla hafızın şehid olması üzerine Hz. Ömer (ra)’in teklifi üzerine Kur’an ayetlerini iki kap arasına almak için vahiy katip Zeyd b. Sabit (ra) başkanlığında bir heyet kuruldu. İki kap arasına alınması kararlaştırıldı. Çünkü Allah Rasulü (sav) vefat etmiş, artık vahiy gelme ümidi yoktu.
Vahiy katiplerinde yazılı, hafızların ezberinde olduğu halde Kur’an’da (Kâdı Beydavî’nin bildirdiğine göre) 6666 ayet bulunmaktadır. Allah Rasulü’nün senesinde Allah Rasulü’nün huzurunda vahiy katiplerinden yazdırıp aldığına dair her ayet için iki şahid getirilmesi şart konulmuştur.Bu suretle iki kap arasına alınmıştır.Hiçbir kitaba gösterilmeyen en büyük ihtimam Kur’an’a gösterilmiştir. Allah tarafından gönderilmesinde ve nazil olduğu gibi yazılarak, iki kap arasına alınmasında en küçük şüphe yoktur.
İki kap arasına alınmasına en büyük ihtimam gösterilmiştir. Bunun için Osmanlı devrinde Şeyhülislamlık müessesesi içinde mushafları tetkik ve koruma heyeti kurulmuştur. Bu müessese Türkiye Cumhuriyeti, diyanet işleri başkanlığı çatısı altında devam etmektedir. Mer’i kanuna göre, Türkiye’de basılacak, yayınlanacak ve satılacak her Kur’an, mutlaka bu heyetin tetkikinden geçecek ve yanlışlık yoksa mühürleyip piyasaya sürülmesine izin verecek.
Kur’an’ın, Allah’tan geldiği gibi korunmasını sağlayan bir müessese de hafızlık müessesidir. Yurdumuzda ve İslam aleminde yüz binlerce hafız yetişmiştir.
Bugün Kur’an’ı baştan sonuna kadar bir oturuşta ezbere okuyan hafızlar yetişmiştir. Bundan 5-6 sene önce İstanbul Bayrampaşa, Yeşil Camii Kur’an Kursu’nda yetişen bir hafız yavrumuz, Mekke’de, Müslümanlar arası hafızlık yarışmasında üç buçuk saatte ezbere Kur’an’ı baştan sonuna kadar okumak suretiyle dünya birincisi olmuştur.
Bugün öyle hafızlarımız var ki Kur’an’ı ezbere tersine yani sahifenin alt ayetlerinden yukarıya doğru okuyabilmektedir. Yine Kur’an’ı ezbere yanlışsız yazacak hafızlar yetişmiştir.