İslâmda Zina Cezası Nasıl Uygulanmıştır?

By | 3 Şubat 2015

günahZina cezasının uygulanması için bu suçun kesin olarak aydınlığa çıkması ve tespit edilmesi şartı başta gelmektedir. Bu da üç şekilde mümkün olur: 1. Dört âdil erkeğin zina fiilini kesin olarak gördüklerine dair şahitlik etmeleri. 2. Suçu işleyen kimsenin itirafı. 3. Suç lu kadınsa, hamile kalması.

İslâm hukukunda ve bütün fıkıh kitaplarında cezalar mühim bir yer işgal eder. Bu hükümlerin kaynağı Kur’an ve hadislerdir.En önemli hususiyeti ise, fertleri ve milleti korumak, ahlâkî çöküntüye sürükleyen felâketlere set çekmek, nâmus ve iffeti muhafaza etmek, fertlere hak ve hukuk kavramını yerleştirmek, barış ve esenliği kurmaktır. Başkalarına ibret olması ve caydırıcılığı da diğer bir hikmetidir.

Zina suçuna verilecek cezalar hakkında Nûr Sûresinin ilk âyetlerinde açık bir şekilde izahlar mevcuttur:
“Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüzer değnek vurun. Eğer Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsanız, Allah’ın dinini tatbik hususunda onlara acıyacağınız tutmasın. Mü’minlerden bir topluluk onların cezalarına şahit olsun.”
Zina cezasının uygulanması için bu suçun kesin olarak aydınlığa çıkması ve tespit edilmesi şartı başta gelir. Bu da üç şekilde mümkün olur:

1. Dört âdil erkeğin zina fiilini kesin olarak gördüklerine dair şahitlik etmeleri.
2. Suçu işleyen kimsenin itirafı.
3. Suçlu kadınsa, hamile kalması.

Bu üç husustan biri gerçekleşmediği sürece cezası uygulanmaz.

Asr-ı Saadette Kur’ân’m bu emri mü’min kalp ve ruhlara öylesine yerleşmişti ki; hiç şahide, ispata ihtiyaç kalmadan, şeytana ve nefsine uyup da bir anlık hissiyatına kapılan bazı kimseler, bu suçu işlediklerini Peygamberimize itiraf etmişlerdir. Ve kendilerine Kur’ân’da emredildiği şekilde cezanın uygulanmasını istemişlerdir.

Meselâ Maiz el-Eslemî adında birisi Peygamberimizin (a.s.m.) huzuruna gelerek zina yaptığını itiraf etti.
Peygamberimiz (a.s.m.) yüzünü çevirerek dinlemek istemedi. Maiz, ikinci, üçüncü ve dördüncü defa aynı şeyi tekrar etti. Peygamberimiz (a.s.m.) yine dinlemek istemedi.

Nihayet dördüncüsünde, “Sende delilik var mı?” dedi ve “Hayır” cevabım aldı.
“Sarhoş musun yoksa?” sorusu üzerine bir zât kalkarak ağzını kokladı. Sarhoşluğa dair bir belirti bulunmadı.
Bundan sonra Peygamberimiz (a.s.m.), “Belki yalnız öptün, lâf attın veya sadece baktın” dedi.
Maiz, “Hayır” diye devam etti.

“Evli misin?” sorusuna da “Evet” deyince, Peygamberimiz (a.s.m.) recmedilmesini emretti ve recmedildi.
Tevbesinin kabul edilip edilmemesi hususunda da Hz. Peygamber (a.s.m.) şöyle buyurdu:
“O öyle bir tevbe etti ki, bir millet arasında taksim edilse idi, hepsini içine alırdı.”
Başka bir vesileyle de, “Sen Allah için canını vermekten daha faziletli bir tevbe gördün mü?” buyurdu.
Âyet-i kerimede ifâde buyurulduğu gibi, zina suçuna gerektirici ceza iki şekilde mütalâa edilir: Birisi, yüz sopa, diğeri de recm (öldürmek).

Bu hükme bir esas oluşturan hadis-i şerifi Hz. Ubeyde bin Sâmit rivayet eder. Hadis şu mealdedir:
“Ölçüyü benden alınız, benden alınız! Allah onlara bir yol gösterdi. Zina edenler bekâr ise yüz sopa ve bir sene sürgün cezası tatbik ediniz. Evliler ise yüz sopa ve recm tatbik ediniz.”

Bu çirkin suçu işleyen kimse, erkek veya kadın, bir defa olsun hiç evlenmemiş olmalıdır. Bunlara suç tespit edilip hüküm verildikten sonra yüz sopa cezası uygulanır.
Fıkıh kaynaklarında bu sopanın durumu ve vuruş şekli hususunda bir ölçü verilir: Sopa parmak kalınlığında olmalı, yüze ve başa vurulmamak, cezayı tatbik eden kimse sopayı omuzunun hizasından yukarı kaldırmamak ve çıplak bedene vurmamalıdır.

Âyet-i kerimede geçen, “Mü’minlerden bir topluluk onların cezasına şahit olsun” ifâdesindeki hikmetleri de asrımız müfessirlerinden merhum Elmalık şöyle belirtir:

Cezayı tatbik eden kimse suistimale girmemelidir. Herkesin gözü önünde cereyan etmesi halinde ceza bir işkence şekline bürünmez. “Tarihin şikâyet edegeldiği zalimane işkenceler hep gizlenerek yapılmıştır.” Halbuki bu bir işkence olmayıp cezadır. Bunun için dinin çizmiş olduğu sınırın dışına taşırılmamalıdır.

Cezanın açıktan tatbikinde “İffetin kıymetini, ibret ve terbiyesinin tamimini ifade eden bir iman ve teşhir vardır.” Bu şekil aynı zamanda suçlu için psikolojik bir ceza mânâsını da taşımaktadır.