Bakışlarımıza Ne Kadar Sahibiz?

By | 3 Şubat 2015

kalp-gozunun-acilmasi-icin-okunacak-duaKarşı cins, insanın gözüne iliştiği zaman, gözlerini ayırmadan bakıp durmamalı, başım çevirmelidir. Böylece şehvetle bakma sınırına da yaklaşmamış olur. Çünkü genellikle fuhşun kapısı önce bakışla aralanır. Daha sonra diğer kapılar birbirini açar.

İnsanın kendisine yabancı olan kadınla, kadının da kendisine yabancı olan erkekle münasebeti sınırlıdır; belli ölçülere tâbidir.

Rabbimiz mü’min erkek ve kadınlara şöyle buyurur:

“Mü’minlere erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, nâmuslannı da korusunlar. Bu, onların temizliği için daha uygundur. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.

“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, nâmuslannı da korusunlar. Ziynetlerini ise, görünmesi zarurî olan kısımlar müstesnâ, açığa vurmasınlar. Başörtülerini de yakalarının üzerini kapatacak şekilde iyice örtsünler…”

Bu âyetlerde açık birşekilde, mü’min erkeklerin kendilerine yabancı olan nâmahrem kadınlara; kadınların da kendilerine yabancı olan erkeklere bakmamalarını bildiriyor.

Yasaklanan bu bakışın sınırı ve mahiyeti nedir, nasıl olacaktır?

Âyette geçen “gözleri sakınmaktan” maksat, gözleri kapatıp başı yere eğerek yürümek, dolaşmak değildir. Zaten bu şekilde davranmak da mümkün olmaz. Bir insan doğal olarak, karşılaştığı erkeği ve kadını görür, bakar.

Ancak burada anlatılmak istenen nokta, karşı cinse şehvetle, cinsel bir duygu besleyerek bakmaktır. Şehvetle bakmanın ölçüsü de, devamlı olarak birkaç sefer bakıp durmaktır.

Bu ölçüyü de Resul-i Ekrem Efendimizden (a.s.m.) öğrenmekteyiz.

Bu hususta Hz. Ali’ye şöyle buyurmuşlardır:

“Yâ Ali, arka arkaya bakma! Birinci bakış hakkındır, fakat ikinci bakışta hakkın yoktur.”

Karşı cins, insanın gözüne iliştiği zaman, gözlerini ayırmadan bakıp durmamalı, başını çevirmelidir. Böylece şehvetle bakma sınırına da yaklaşmamış olur.

Çünkü genellikle fuhşun kapısı önce bakışla aralanır. Daha sonra diğer kapılar birbirini açar. Bu sebepten zinaya açılan ilk kapı böylece kapanmış sayılır.

Fahruddin Râzi, tefsirinde Tevrat’tan şu cümleyi nakleder:

“Harama bakış kalbe şehvet tohumunu eker. Her şehvet de insanda derin hüzünler doğurur.”

Kalbe düşen her günah tohumu, uygun bir zemin bulup yeşerirse insanm mânevi hayatını tehlikeye sokar. Bir mâneviyat büyüğü olan Zünnün Mısrî’nin dediği gibi, “Gözleri günahlara kapamak, korunmanın en güzel yoludur.”
Kendisini haramdan muhafazaya çalışan Müslümamn durumunu da Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle anlatır:
“Bir kadının güzelliği bir Müslümamn gözüne çarpar da ondan gözünü çevirirse, Cenâb-ı Hak o Müslümana lezzetini kalbinde duyacağı bir ibadet bahşeder.”

Bilindiği gibi erkeğin erkeğe ve yabancı kadınlara avret sayılan, göstermesi haram olan yerleri diz ile göbek arasıdır.
Kadının da kendi mahremleri dışındaki erkeklere karşı avret sayılan, caiz olmayan yerleri el ve yüzün dışında kalan vücudunun tamamıdır.

Buna göre kadının, bir erkeğin vücudunun, göbekle dizi arası dışında kalan yerlerine şehvetsiz olarak ve tekrar edilmeden bakması caizdir.

Erkeğin de, kadının el ve yüzüne şehvet hissi olmadığı takdirde bakması helaldir. Ancak cinsel bir zevk duyarak erkeğin veya kadının birbirlerinden bu kısımlarına bakmaları yasak sınırına girer.
İnsan, gerek iş hayatında, gerekse bazı zaruret hallerinde, kendisine yabancı olan kadına bakabilmektedir.
Yukarıda, mealini verdiğimiz âyetin tefsirinde Tefsir-i Kebir sahibi Fahruddin Râzi, bu zaruretleri şu şekilde sınıflandırır:

İnsan, evlenmeye niyet ettiği kadının yüzüne ve ellerine bakabilir.
Nitekim bir defasında Ebû Hüreyre, Peygamberimizin (a.s.m.) yanında bulunurken bir adam gelerek, Ensar kadınlarından birisiyle evlenmek istediğini söyler.

Peygamberimiz (a.s.m.), “O kadına baktın mı?” diye sorunca, o zât, “Hayır” der.Peygamberimiz (a.s.m.) tekrar, “Öyleyse git, ona bak, çünkü Ensarın gözlerinde bir şey vardır” buyurur.Bu hususta şehvetle de olsa bakılabileceği kaydı zikredilir.

Mahkeme huzurunda, hâkimin veya şahitlerin kadını tanımaları için bakmaları caizdir.Çünkü burada bir haksızlığın giderilmesi ve bir hakkın yerine gelmesi söz konusudur. Fetevâ-yı Hindiye’de şu cümleleri görmek mümkündür:
“Fitne ve şehvetten korkulmadığı takdirde kadının eline ve yüzüne bakmak mubahtır.”

Yine el-Mühezzeb isimli eserde, “Zaruret olduğu takdirde bir tüccar, yüzü açık bir kadına bakabilir. Kötü bir niyet olmazsa Allah indinde mes’ul olmaz” denilmektedir.