Resûlullah’tan -sallallâhu aleyhi vesellem- rivayet ettiği bir hadis şöyledir: “Yüce Allah şöyle buyurdu: Mü’min kulumun başına bir bela getirdiğimde ziyaretçilerine beni şikâyet etmezse onu esaretten kurtarırım ve ona etinden hayırlı bir et, kanından hayırlı kan veririm. Sonra amellerine baştan başlar.”
Açıklama:
Kardeşim bir de Yüce Allah’ı yaratılanlara şikâyet etme, şikâyetini Allah’a (c.c.) yap, derdini O’na söyle. O sana, senden ve tüm insanlardan daha merhametlidir. Yerde ve gökte hiçbir şeyin hiçbir şeyden aciz bırakamadığı O’dur. Sana bu hastalığı veren ve onu kaldırmaya ve yok etmeye asıl gücü yeten de O’dur.
İbn Kayyım (rh.a) der ki: “Derdini Allah’a (c.c.) şikayet etmek sabra aykırı değildir. Nitekim Yakup (a.s.) güzel sabırla sabretme vaadinde bulunmuştur. Peygamber bir vaadde bulunduğunda onu yerine mutlaka getirir. Yakup (a.s.) daha sonra: “Ben derdimi ve hüznümü Allah’a şikayet ediyorum” demiştir. Eyyub (a.s.) da öyle; “Bu dert bana dokundu. Sen merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmesine rağmen Allah (c.c.) “onu sabırlı bulduğunu” söylemiştir. Sabrı bozan şey Allah’a (c.c.) şikâyet değil, Allah’ı (c.c.) şikâyettir. Nitekim bir zat birisini ihtiyacını ve derdini birine yanarken görmüş ve “Ey adam! Sana merhamet edeni merhamet etmeyene mi şikâyet ediyorsun?” demiş, sonra şu şiiri söylemiştir:
Başına bir bela geldiğinde asilce sabret. Çünkü O (c.c.) sana daha merhametlidir. Âdemoğluna şikâyette bulununca sen, Merhametliyi merhametsize şikâyet ediyorsun .
Hastanın hastalığını şikâyet etme maksadıyla değil de, halini sorana cevap vermek veya doktora durumu haber vermek veya bir deva söylemesini umduğu kimseye durumunu açmak maksadıyla söylemesinde ise bir beis yoktur ve bu durumda sabretmemiş sayılmaz.
İbn Kayyım (rh.a) der ki: “İnsanlara halini beyan etmek eğer birilerinin tavsiyesinden veya yardımından faydalanmak ve zararı def etmek maksadıyla yapılırsa bu sabra zarar vermez. Hastanın acılarını doktora anlatması, mazlumun halini yardım göreceği birine söylemesi, başına bir bela gelen kimsenin bunu kurtuluşunun eliyle olacağını umduğu kimseye haber vermesi gibi. Nitekim Hz. Peygamber -sallallâhu aleyhi vesellem- bir hastaya ziyarete gittiğinde “Kendini nasıl hissediyorsun?” diye halini sorardı. Bunu ondan haber almak ve halini öğrenmek için yapardı.”