Gelinin vücut hatlarını örtmeyecek kadar şeffaf, başı, kolları ve diğer yerlerini kapatmayacak ölçüde dikilmiş gelinliklerin tesettüre uymak isteyen hanımlarca giyilemeyeceği ve tesettür yerine geçmeyeceği açıktır. Kadın ve erkeklerin karışık olarak bulundukları düğün merasimlerinde bu tarz gelinlikler giyilmemelidir.
Müslüman kadının nasıl örtüneceği, nâmahrem erkeklerin yanma veya sokağa çıktığı zaman nasıl bir örtü takınacağı Kur’ân-ı Kerimde açıkça bildirilir. Hadis-i şeriflerde, sahabi hanımların uygulamalarında da bu açıkça görülür.
Bilineni bir tekrardan öte, bir tespit bakımından bu husustaki âyetlerin meâlini verelim:
“Ey Peygamber, hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına, dışan çıkarken üstlerine cilbab (örtü) almalarını söyle. Bu onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Bununla beraber Allah bağışlar ve merhamet eder.”
Bu âyetle birlikte, “İslâmdan önceki Cahiliye kadınlarının yaptığı gibi süslerinizi göstererek ve görünmek için dışarı çıkmayın” ve “Kendiliğinden görünenleri müstesna, süslerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerinden iyice bağlasınlar”2 ifadeleri mü’min kadınların nasıl giyineceklerine birer ölçüdür.
İlk âyette geçen “cilbab” kelimesini, müfessirler, vücudu baştan aşağı örten çarşaf, ferâce gibi dış kisve, elbisenin üzerinden giyilen dış kıyafet olarak açıklarlar. Bu ifadelere göre, âyet-i kerimede anlatıldığı gibi, mü’min kadınların dışarı çıkarken, nâmahrem erkeklere görünürken, onların yanında bulunurken, ev içinde giymiş oldukları elbiseden başka onun üzerine giyebilecek ayrı bir örtüyü de üzerlerine almaları, giyinmeleri gerekir.Dikkat edileceği gibi, Ahzap Sûresinin 59. âyetinde kadınların mahrem yerlerini örten elbisenin dışında bir de sokağa çıkarken ayrıca giyecekleri bir örtünün giyilmesinin gerektiği ifade edilmektedir.Gerçek mânâda tesettür ancak bu şekilde mümkün olur. Yoksa, ev içinde kadının mahremleri arasında giydiği elbise ile dışarı çıkması, Kur’ân’m istediği şekilde bir tesettürün yapılmamış olduğunu gösterir.Bu örtünün adı çarşaf, ferâce, pardösü, manto… ne olursa olsun, esas olan bedeni bütünüyle örten bir dış örtü olmasıdır.Zaten sahabi hanımların, âyet iner inmez nasıl örtündükleri de bu şekle müşahhas bir misaldir.
Peygamberimizin (a.s.m.) bahtiyar hanımlarından Ümmü Seleme Hazretleri, bu âyet nâzil olduktan sonra Ensar kadınlarının üzerlerine siyah örtüler alarak başları üzerinde kuşlar varmışçasına tam bir edep ve sükûnet içinde dışarı çıktıklarını söyler.
Âyet-i kerimenin sonunda “Allah bağışlar ve merhamet eder” ifadesi yer alır. Bu bağışlama, kadınların bu âyet inmeden önceki Cahiliye âdeti üzerine giyiniş şeklini içine alıyor.
Mü’min hanımların, ince dokunmuş, altlarını belli edecek şekilde elbise giymeleri de tesettüre aykırı bir giyim şeklidir.Bir seferinde Beni Temim kabilesinden bir grup kadın Hz. Âişe’nin yanma gelirler. Üzerlerinde ince elbiseler vardır. Bu durumu gören Hz. Aişe, “Nur Sûresineinanan mü’min bir kadın bu şekilde giyinemez” diye hatırlatmada bulunur.Hazret-i Âişe, mü’min kadınların, yabancı erkeklerin dikkatini çekecek bir elbise ile görünmemelerini istemiş, onları ikaz etmiş, Nur ve Ahzâp sûrelerinde tarif ve emredildiği şekilde giyinmelerini hatırlatmıştır.Bu izahlardan sonra meseleyi gelinlik giymeye getirmek istiyoruz. Herkesin bildiği gibi gelinlik; manto, elbise, pardösü gibi içeride ve dışarıda giyilen alışılmış kıyafetlerden değildir. Belli bir zamanda giyilmek üzere özel olarak hazırlanmış bir kıyafettir. Maksat, gelini daha câzip hale getirmektir.
Gelinin vücut hatlarını örtmeyecek kadar şeffaf, başı, kollan ve diğer yerlerini kapatmayacak ölçüde dikilmiş gelinliklerin tesettüre uymak isteyen hanımlarca giyilemeyeceği ve tesettür yerine geçmeyeceği açıktır. Kadın ve erkeklerin karışık olarak bulundukları nikâh salonlarında ve düğün merasimlerinde bu tarz gelinliklerin dinen giyilemeyeceği bellidir.Ancak böyle gelinliklerin sırf hanımlar arasında yapılan merasimlerde, erkeklerin bulunmaması şartıyla giyilmesi câiz olabilir. Buna rağmen bu meselede hassas olan kimselerin böylesine tesettür ölçüsünden uzak gelinlikleri giymedikleri şüphesizdir.Tesettüre dikkat eden mü’min hanımların bu davranış ve titizlikleri tesettüre uygun gelinliklerin üretimini sağladı. Bugün artık bütünüyle tesettürü sağlayan ve giyildiğinde hiçbir yeri açık olmayan gelinlikler tercih ediliyor ve yaygın bir şekilde her tarafta bulunuyor ve uygulanıyor.
Gelinlik giymekte arzulu olanlar ancak böylesine tesettürü yerine getiren gelinlikler giymek şartıyla merasimlerde ve törenlerde bulunurlar.
Dinî hassasiyet taşıyan aileler zaten bugün düğün merasimlerinde de haremlik selâmlık hususuna dikkat ettiklerinden muhtemel sakıncalar da böylece ortadan kalkmış bulunuyor.