Duaların Kabule Yakın Olduğu Zaman Diliminde Çokça Dua Edin ve Duada Israrcı Olun

By | 3 Temmuz 2014

namaz-kildiran-seccade

 

dua-etmekkYüce Allah şöyle buyurmuştur: “Gecenin az bir vakti uğurlar, seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi”.
a- Gecenin Son üçte Birinde Yapılan Dua

• Ebû Hureyre’nin radıyallâhu anh belirttiğine göre Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Yüce Rabbimiz her gece, gecenin son üçte biri kaldığında en yakın semaya inerek şöyle der: Bana dua eden yok mu ona icabet edeyim, isteyen yok mu ona vereyim, bağışlanmayı isteyen yok mu onu bağışlayayım”.

b- Duada Israr Etmeli

• Ebû Hureyre’den nakledildiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Dua ettim kabul edilmedi denilerek acele edilmediği sürece dualar mutlaka kabul edilir”.

Açıklama:
İbn Battal bu hadiste umutsuzluğa kapılıp dua etmeyi bırakan ve Allah’a minnet eden durumuna düşen kimselerin kastedildiğini ifade etmiştir. Yahut da ettiği duanın müstecap olması gerektiğine inanıp Allah’ı cimrilikle itham eden kişi konu-muna düşülür. Hâlbuki Allah Teâlâ ne icabet etmekten ne de ihsandan acizdir.

Müslim ve Tirmizî tarafından nakledilen bir hadiste “Kul günah bir şeye ya da akraba ilişkilerinin kesilmesine yönelik dua etmediği sürece ve acele etmedikçe duası kabul olunur. Acele etmekten maksat “Dua ettim ettim kabul edilmedi” denilerek dua etmeyi bırakmaktır” buyrulmuştur.

Bu hadiste dua adabı öğretilmektedir. Yani kişi umutsuzluğa kapılmadan duasını sürdürmelidir. Zira bu, Allah’a boyun bükmeyi ve teslim olmayı gerektirir ve muhtaç olunduğunun bilindiğini gösterir. Hatta selef âlimlerinden biri dualarımızın makbul olmasından mahrum olmaktan daha çok duadan mahrum olmaktan korkuyoruz demiştir. Dua adabı olarak şunları da sayabiliriz: Secde ve ezan gibi faziletli zaman dilimlerinin gözetilmesi, abdest ve namaz sonrasında dua edilmesi, kıbleye dönülmesi, ellerin kaldırılması, önce tövbe edilmesi, günahkârlığın itiraf edilmesi, ihlâslı olunması, hamdele ve salvele ile duaya başlanılması, esmâ-i hüsna ile talepte bulunulması. Bütün bunların delilleri bu kitapta arz edilmiştir.

c- Duayı Kesin Bir Dil İle İfade Etmeli

• Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Sizden biri dua ederken isteğini kesin bir dille ifade etsin, “Allah’ım, istersen ver” demesin. Çünkü zaten Allah zorlanamaz ki!”

Açıklama:
İbn Battal der ki: Bu hadisten anlaşılıyor ki: dua eden kimse duada gayretli olmalı, kabul olunacağı ümidini beslemeli ve Allah’ın (c.c.) rahmetinden ümit kesmemelidir. Çünkü o, kerem sahibine (çok cömerde) dua etmektedir.

Davudi der ki: Hadisin manası şöyledir: Israrla istesin, gayretle dua etsin. “Allah’ım dilersen” demesin. Bilakis fakr-u zaruret içinde kalmış kimsenin yakarışıyla istesin .

İmam Nevevi (rh.a) der ki: Alimler derler ki: İstekte gevşeklik göstermeden, Allah’ın dilemesine bırakmadan talebi kesin bir dille yapmak, ısrarla ve kararlılıkla istemek gerekir. Bir görüşe göre ise kasıt, duayı kabul edeceği hususunda Allah’a (c.c.) iyi zan beslemektir.

Hadisten duayı kesin bir şekilde yapmanın sünnet olup, “Allah’ım sen dilersen” demenin mekruh olduğu anlaşılmaktadır.
Alimler şöyle demişlerdir: “İstersen” sözü ancak “zorlanabilen, mecbur kılınabilen” kimseler hakkında geçerlidir. Allah (c.c.) ise bundan münezzehtir. Hadisin son cümlesinin anlamı budur.

Bir görüşe göre ise böyle dua etmenin mekruh olmasının sebebi “Dilersen” sözünün “Aslında ben sana da, bulunduğum dileğe de mecbur ve muhtaç değilim” anlamına gelmesindendir .