Doğruluğun Sünneti
“İşte bugün doğru söyleyenlerin doğruluklarının, kendilerine fayda verecek bir gündür. Onlar için orada, ebedi ve daimi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuştur. Onlarda On’dan hoşnut olmuşlardır. İşte en büyük kurtuluş budur.” (Maide 119)
“Ey iman edenler Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe 119)
“Müminler arasında Allah’a verdikleri sözde içtenlikle sebat gösteren nice yiğitler vardır. Onlardan kimisi adağını yerine getirdi, kimisi de beklemektedir. Onlar hiçbir şeyi değiştirmemişlerdir.” (Ahzap 23)
“Gerçek şu ki, Allah’a teslim olmuş bütün erkekler ve kadınlar, inanan bütün erkekler ve kadınlar, kendini ibadet ve taata vermiş erkekler ve kadınlar, niyet ve davranışlarında doğru ve samimi olan erkekler ve kadınlar, sıkıntılara göğüs geren erkekler ve kadınlar, gönülden saygı ile Allah’tan korkan erkekler ve kadınlar, sadaka veren erkekler ve kadınlar, nefislerini kontrol edip herşeyden kaçınarak oruç tutan erkekler ve kadınlar, iffet ve namuslarını koruyan erkekler ve kadınlar, Allah’ı durmaksızın çokça anan erkekler ve kadınlar var ya; işte Allah onlara bağışlanma ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.” (Ahzâb 35)
“(Onların vazifesi) Allah’ın çağrısına uymak ve güzel söz söylemektir. İş ciddiye bindiği zaman, cihad işlerinde Allah’a karşı verdikleri sözde sadık kalsalardı, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.” (Muhammed 21) le buyurdu: “Şüphesiz sözde ve işte doğruluk iyiliğe götürür, iyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında çok doğru kişi diye yazılır. Yalancılık insanı kötülüklere, kötülükler de cehenneme götürür ki kişi yalan söyleye söyleye Allah katında çok yalancı diye yazılır.” (Buhârî, Edeb 69; Müslim, Birr 103)
Ebû Muhammed el-Hasen ibn Ali ibn Ebû Tâlib (Allah onlardan razı olsun) şöyle demiştir: Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den: “Sana şüphe veren şeyleri bırak şüphe vermeyene bak. Çünkü doğruluk kalbin huzurudur, yalan ise kalbi şüphe ve kuşkuya yöneltir.” (Tirmîzî, Kıyame 60)
Ebû Süfyân Sahr ibn Harb -Allah ondan razı olsun- Bizans Kralı Herakliyus ile aralarında geçen uzun konuşmayı naklederken şöyle demiştir: Herakliyus: O peygamber olduğunu söyleyen adam size neler emrediyor? diye sordu. Ben de:
Sadece Allah’a kulluk etmeyi, O’na hiçbir şeyi ortak koş- mamayı, atalarımızın din olarak kabul ettiklerini terketme- yi söylüyor ve bize namaz kılmayı, söz ve işlerimizde doğru olmayı, iffetli yaşamayı ve akrabayla ilgilenmeyi emrediyor dedim. (Buhârî, Salât 1; Müslim, Cihad 74).
Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun-‘den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Önceki peygamberlerden biri düşmanla savaşmaya çıktı. Hareketinden önce ümmetine şöyle dedi: İçinizde yeni evlenmiş ve gerdeğe girmemiş olan kimse, yaptığı evin çatısını henüz çatmamış olan kimse, gebe koyun ve deve alıp doğurmasını bekleyen kimse benim arkamdan gelmesin. Bu sözleri söyleyip yola çıktı, ikindi vakti veya ikindi vaktine yakın bir zamanda köye yani düşman yurduna vardı. Güneşe hitaben:
Sen de, ben de Allah’ın emriyle hareket ederiz, dedikten sonra: Allah’ım güneşin batmasını geciktir diye dua etti. Allah da orayı fethedinceye kadar güneşin batışını erteledi.
Nihayet elde edilen ganimetler bir araya getirildi. Onları yakmak için gökten ateş indi fakat yakmadı. Bunun üzerine
Peygamberleri:
‘İçinizde ganimetten mal aşırmış hainler var, her kabileden bir adam bana biat etsin’ dedi. Biat esnasında bir adamın eli peygamberin eline yapıştı. O zaman peygamber ‘hiyanet sizdendir, hepiniz kabile olarak bana biat edin’ dedi. Biat esnasında iki ya da üç kişinin eli peygamberin eline değince, ‘hiyanetle aşırılmış mal sizdedir’, dedi.
Adamlar sığır kafasına benzer altından yapılmış bir baş getirdiler. Peygamber bunu ganimet malları arasına koyunca ateş geldi ve hepsini yaktı. Çünkü ganimet bizden önce hiçbir peygamber ve ümmetine helal değildi. Allah zayıf ve acizliğimizi görünce ganimeti bize helal kıldı.” (Buhârî, Humus 8; Müslim, Cihad 32)
Hz. Ebubekir -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Doğru olmaya bakınız çünkü doğruluk birr (iyilik) ile birliktedir. Her ikiside cennettedir. Yalan söylemekten kaçınınız. Çünkü o fücur (günahkarlık) ile birliktedir. Her ikiside cehennemdedir.” (İbn Hibban 494)