Rebîa b. Ka’b el-Eslemî (radıyallâhu anh)’dan rivâyet edilmiştir:
“Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’le birlikte gecelemekteydim. Ona, abdest suyunu ve bu anda ihtiyacı olan şeyleri getirdim. Bunun üzerine bana:
– ‘Benden iste’ buyurdu. Ben:
– ‘Cennette senin yoldaşlığını istiyorum?’ dedim. Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)
– ‘Veya bundan başka bir şey istesen’ buyurdu. Ben de:
– ‘Dileğim ancak budur’ dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem):
– ‘Öyleyse çok secde yapmak suretiyle nefsin lehine bana yardımcı ol!’
buyurdu.”
Burada geçen “secde” kelimesiyle kast edilen, namazdır. Secdenin çokluğundan maksat; secdenin uzun olması değil, namazın ve ibadetin çok olmasıdır. Ancak nefsin gururunu kıran ve ıslah eden en etkili faktör secde olduğu için namaz yerine secde ifadesi zikredilmiştir. Çünkü cennetteki yüksek makamlara erişebilmek için nefsin ıslahı şarttır. Bu da, çok namaz kılıp çok çok secdeye varmakla mümkündür. Nitekim “nefsin için bana yardımcı ol” sözü, Cennette yüksek makamlara erişebilmek için nefis tezkiyesinin ve terbiyesinin ehemmiyetini en veciz bir şekilde ifâde etmekte ve “çok secde etmek suretiyle” sözü de namazın ve secdenin nefis tezkiyesindeki ehemmiyetine dikkat çekmektedir.)
Ma’dân b. Ebi Talha el-Ya’merî (rahmetullâhi aleyh)’den rivayet edilmiştir:
“Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) azatlısı Sevbân’a rastlamıştım. Ona:
– ‘Bana bir amel haber ver ki, onu yaparsam Allah beni onun sebebiyle cennete koysun’ dedim. Yada şöyle demiş: ‘Allah katında en makbul ameli haber ver!’ dedim. Sevbân sustu. Sonra ondan (aynı şeyi bir daha) istedim. Yine sustu. Sonra üçüncü defa (yine ondan aynı şeyi bir daha) istedim. Bunun üzerine Sevbân şunları söyledi: ‘Ben, bu meseleyi, Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e sordum. O da:
– ‘Allaha çok secde etmeye bak: Çünkü eğer sen Allah için bir secde yaparsan onun sayesinde Allah senin bir dereceni yükseltir ve onun sayesinde bir günâhını siler buyurdu.
Ma’dân: ‘Sonra Ebû’d-Derdâ’ya rastladım. Ona da (aynı şeyi) sordum. O da, bana; Sevbân’ın dediği gibi söyledi’ dedi.”