Boşamanın Mahiyeti Nasıldır?

By | 3 Şubat 2015

bosamanin-mahiyeti-nasildirEsas itibariyle boşama iki şekilde olur: Ric’î talâk ve bâin talâk.

1. Ric’î talâk:

Boşanmayı ifade eden açık sözlerle üçten az, yani bir-iki defa ile yapılan boşamadır. Ric’î talak, ancak nikâh kıyıldıktan sonra birleşme olursa meydana gelebilir.

Bu boşama şeklinde yeni bir mehir ve nikâh akdine gerek kalmaz. Erkek isterse, kadının rızasını da almadan iddet süresi içinde “Sana müracaat ettim, döndüm” der veya şehvetle öperek yahut cinsel ilişkide bulunarak da dönebilir.

Ric’î boşamanın hikmeti, bir hatâ işleyen kocaya bir düşünce fırsatı vermek ve yeniden evlilik hayatına dönebilme imkânı tanımaktır.

Ric’î boşamayı netice veren sözlerin başlıcaları şunlardır:

“Sen boşsun, seni boşadım, sen benden boş ol, sen buradan Mısır’a kadar boşsun” gibi açık sözler; boşama yerinde kullanılan “şart olsun” gibi bir söz ric’î talâkı gerektirir.

Bazı kinâî tabirler vardır ki, boşamaya niyet edilirse, yine ric’î talâk meydana gelir. Bu lâfızlar şunlardır:
“İddet bekle, rahmini uzak tut, sen bilirsin.”

Bu sözleri söyleyen kimse boşamayı niyet etmiyorsa boşama gerçekleşmez.

2. Bâin talak:

Bu da iki şekildedir: Birisi “beynûnet-i suğra” denen “küçük ayrılık”, diğeri de “beynûnet-i kübrâ” denen “büyük ayrılıktır.”

Beynûnet-i suğrâ (küçük ayrılık):

Bir veya iki talâk ile nikâh bağının kopmasına sebep olan, fakat eşlerin arzusu ile ve yeni bir mehirle iki şahit huzurunda yeniden nikâhlanmadıkça normal aile hayatına dönüş imkânı bırakmayan boşama şeklidir.
Bâin talâk, kinâî sözlerle veya mübalâğa ve şiddet ifâde eden sözlerle meydana gelir. Ayrıca tekrar evliliğin devam edebilmesi için sadece erkeğin rızası kâfi gelmez; kadının da rızası gerekir.

Ric’î talâkta sözü edilen kinâî sözlerin dışında kalan bütün kinâî sözlerde bâin talâk vâki olur. Gerçekte talâkı gerektirmeyen, ancak hanımını boşama niyetinde olan veya boşama psikolojisi içinde bulunan bir kimsenin şu sözleri söylemesiyle boşama gerçekleşmiş olur.

“Aramızdaki nikâhı bozdum, benden uzak ol, sen ayrıldın, seni serbest bıraktım, işin elindedir, git, çık, kendine başka koca ara, Cehenneme git, seni bıraküm, seni terk ettim, benden kurtuldun, artık bana haramsın, seni istemiyorum, kimi istersen ona git, hangi yola istersen git” gibi sözler boşama niyeti ile söylenir veya karı kocanın ayrılma gibi bir duruma geldikleri anda erkek söylerse ve bununla da bir veya iki talâk niyet etmişse kadın bâin talâkla boşanmış olur.
Bazı abartılı ve şiddet ifade eden sözler vardır ki, bunları söyleyen kimse de hanımını bâin talâkla boşamış olur:
“Sen en kötü talâkla boşsun, kesin olarak boşsun, ev dolusu boşsun, dağ gibi boşsun” gibi sözler sadece bir bâin talâkı gerektiren lâfızlardır.

Gerek kinâî, gerekse şiddet ve abartı ifade eden sözleri söylemek, hanımını bir veya iki talâkla boşayan kimsenin tekrar evliliği devam ettirebilmesi için kadının beklediği iddet içinde veya iddet bittikten sonra yeniden nikâhlamak suretiyle evlenme hakkına sahip olur.

Bunun için yeni bir mehir tespit edilir, iki şahidin huzurunda erkek, “Seni nikâhlamak istiyorum” der, kadın da rıza göstererek “Kabul ettim” derse, yeni bir nikâh akdi yapılmış ve evlilik hayatı yeniden kurulmuş olur.
Bâin talâkla boşanma durumunda evlilik bağı son bulmuş olur. Yeniden nikâh tazelenmezse tamamen boşanmış sayılırlar. Karşılıklı haklar düşer ve biter. Sadece iddet sonuna kadar kadının kocasının evinde kalması ve nafakasının da kocaya ait bulunması bir hak ve mükellefiyet olarak baki kalır.
Beynûnet-i kübrâ (büyük ayrılık):

Bu da nikâh akdini tamamen iptal eden ve yeni bir nikâh tazelemeyle evliliğin mümkün olmadığı boşama şeklidir ki, bunda erkek hanımına “Sen üç talâkla boşsun” veya üç defa tekrar ederek “Boşsun, boşsun, boşsun” derse, kadın tamamen boş olur.

Bunda, kadın başka birisiyle evlenip, tekrar ondan boşanmadıkça yeniden eski kocasıyla evlenemez. Zaten uygulaması pek mümkün olmayan ve dinimizin de hoş karşılamadığı bu davranışa “hülle” denir.
Ric’î talâkta erkek iddet süresi içinde kadına dönmediği takdirde talâk bâin olur ki, artık yeniden nikâh kıyılmazsa erkek hanımına dönemez.

İddet:

Gerek ric’î talakta, gerekse bâin talâkta kadın iddet bekler.

İddet, kocası ölen yahut boşanan veya evliliği bozulan kadının, bu evlilikle ilişkisinin kesilmesi için beklemesi gereken süredir.

Boşanan kadının iddet süresi, üç hayız süresidir. Üçüncü hayızdan sonra temizlenirse iddeti bitmiş olur. Kocası ölen kadının iddet süresi dört ay on gündür.

Boşanan veya kocası ölen kadın hâmileyse, çocuğun doğumuyla iddet tamamlanmış olur. Nikâhtan sonra birleşme meydana gelmeden boşanma olursa, kadımn iddet beklemesine gerek kalmaz.

Bâin talakla boşanan kadm, iddet süresi içinde kocasından ayrı durur. Üçüncü bir şahıs yokken ikisi bir evde tek başlarına kalamazlar. Çünkü aralarında karı-koca münasebetleri kalkmıştır.

Hanımını bir veya iki talakla boşamışsa tekrar nikâhı yenilemeden ona dönemez. İddeti bitinceye kadar nafakasını vererek ayrı yaşarlar.

Ric’î talâkta ise zaten erkeğin hanımına yaklaşmış olması beraberliklerini sağlar. Ric’î talâktan sonra kişi hanımına dönerken, “Boşadığı kadınla tekrar beraber yaşıyor” denmemesi için iki şahit tutması da müstehaptır.