Zinakar Kadın’ın Hikayesi

By | 21 Eylül 2014

hasema

 

bakmak“İsrailoğullan zamanında zinakar bir kadın vardı. Güzelliğiyle herkesi büyü­lemişti. Evinin kapısı her zaman açık olurdu. Kapısının önünden geçen herkes, onu odasındaki divanda otururken görebilirdi. Onu gören herkes güzelliğine çarpılıyordu. Onun yanına girmek isteyen on altın verdikten sonra girebili­yordu. Az veren az kalıyor, çok veren de çok kalıyordu yanında.

Bir gün kadının kapısının önünden bir âbid geçti. Gözü evin içine ilişti. Kadın orada, divanın üzerinde oturmaktaydı. Birden onun güzelliğine ka­pıldı. Nefsiyle mücadele etmeye başladı. 0 kadına karşı duyduğu arzuyu gi­dermesi için Allah Teâlâ dua etmeye başladı. Fakat bunda başarılı olamadı. Nefsine yenildi. Ancak yine de bu durumdan ötürü büyük bir sıkıntı içinde hissediyordu kendisini.

Yanında bir parça kumaş vardı, gitti onu sattı. Lâzım olduğu kadar parayı alarak kadının kapısına geldi. Kadın parayı yanında bulunanlardan birisine vermesini söyleyerek kendisine bir buluşma tarihi verdi. Âbid kararlaştırı­lan vakitte geldi. Kadın süslenmiş divanın üzerinde oturmaktaydı. Âbid içeri girdi ve kadının yanma, divana oturdu. Elini ona değdirip üzerine uzanmaya başlamıştı ki Allah’ın rahmeti ve geçmişte yapmış olduğu ibadetlerinin bere­keti ona yetişti. Kalbinden şöyle geçirdi:

–          Yüce Allah Arş’ının üzerinden beni gözetlemekte; ben ise haram bir fiil işlemekteyim. Yapmakta olduğum şu iş, benim bütün amellerimi silip attı.

Bu düşüncelerle birlikte adamın kalbine bu korku girdi. Bütün azaları tit­remeye başladı. Rengi attı. Kadın adamın o halini görünce,

–          Sana neler oluyor? diye sordu. Adam,

–          Ben Rabbimden korkuyorum! İzin ver de buradan çıkayım, dedi. Kadın,

–          Yazık be sana! Niceleri senin elde ettiğine kavuşmayı nasıl arzuluyor bi­liyor musun? Sana ne oldu da böyle davranıyorsun? diye sordu. Adam,

–          Ben Allah’tan korkuyorum. Sana verdiğim para helâl hoş olsun, yeter ki benim buradan çıkmama izin ver, dedi. Kadın,

–          Sanki sen, bu işi şimdiye kadar hiç yapmamış gibisin? dedi. Adam,

–          Evet, hiç yapmadım, dedi.

Kadın ona, nereli ve adının ne olduğun sordu. Adam adını ve nerede otur­duğu yeri söyleyince çıkmasına izin verdi. Adam ah vah ederek kadının ya­nından çıktı. Bir yandan ağlıyor, bir yandan sızlanıyordu. Bu durumu gören kadının da kalbine bir korku girdi. Kendi kendine,

–         Bu adam ilk defa böyle bir günah işlemeye teşebbüs etmesine rağmen hissettiği korkuya bir bak! Ben ise bu günahı senelerdir işlemekteyim. Onun kendisinden korktuğu Allah benim de Allah’ımdır. O halde ben ondan çok daha fazla korkmalıyım, dedi. Derhâl tövbe etti. Evinin kapısını kapattı. Eski bir elbise giydi ve Yüce Rabbine ibadete koyuldu. Bir süre böyle Rabbine iba­det ettikten sonra düşündü ki, şayet o adamın yanma gitsem belki benimle evlenir. Böylelikle devamlı onunla olur ve dinimin emirlerini ondan öğreni­rim. Allah Teâlâ’ya olan ibadetlerimde bana yardımcı da olur.

Hemen yol hazırlıklarına başladı. Yanına birçok mal ve hizmetçi alarak ada­mın bulunduğu köye doğru yola koyuldu. Adamın köyüne vardığında köy­lülerden birine âbid şahsın nerede olduğunu sordu. Köylüler âbidin yanma vararak kendisini bir kadının sorduğunu haber verdiler.

Âbid gelenin kim olduğunu öğrenmek üzere kadının yanına geldi. Kadın âbidin kendisini tanıyabilmesi için yüzündeki örtüyü kaldırdı. Âbid o yüzü görür görmez tanıdı ve aralarında geçen hâdiseyi hatırladı. O esnada bir sayha atfa ve ruhu bedeninden ayrıldı. Kadın hazin bir vaziyette orada kala­kaldı. Köylüler,

–         Bu adamın bir kardeşi var. Onun hiç malı yok. İstersen seni onunla ev­lendirelim, dediler. Kadın,

Malının olmamasının hiç önemi yok! Benim malım çok! dedi. Bunu üze­rine kadın adamın kardeşiyle evlendirildi. Bu evlilikten yedi çocuk meydana geldi. Hepsi de İsrailoğullan’na önder insanlar oldular. Yüce Allah her şeyin en doğrusunu bilir.