Anlatıldığına göre; “Adamın biri Resûlullah’ın (saiiailâhu ‘aleyhi ve sellem) yanına gelerek şöyle sordu;
– Ey Allah’ın Resûlü! Annem yanımda benimle birlikte kalıyor. Yaşlandı. Bizzat ellerimle yemeğini yediriyor, suyunu içiriyor ve abdestini aldırıyorum. Bir yere gideceği zaman onu sırtımda taşıyarak götürüyorum. Bu şekilde onun hakkını ödemiş olur muyum? Resûl-i Ekrem (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem),
– Hayır, yüzde birini dahi ödemiş olmazsın. Fakat yaptıkların çok güzel! Allah az bir iyiliğe mukabil çok sevap ihsan eder, buyurdu.”
Hişâm b. Urve babasından rivayetle, hikmetli sözler arasında şöyle yazıldığını nakleder: “Babasına lânet okuyan lânetlenmiştir. Annesine lânet okuyan lânetlenmiştir. İnsanlara yanlış yol tarif eden, bir körü yanlış yola saptıran lânetlenmiştir. Allah’tan başkasının adına kurban kesen lânetlenmiştir. İki arazi arasındaki sınır çizgilerini bozup değiştiren lânetlenmiştir.”
Anne ve babasına lânet eden kimseden maksat, yaptıklarından dolayı insanların o kimsenin anne ve babasına lânet okuması ve beddua etmesi demektir. Böylelikle kişi, yaptığı kötü işler sebebiyle sanki anne ve babasını lânetlemiş olur.
Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kişinin kendi anne ve babasına sövmesi en büyük günahlardandır. Bunun üzerine Sahâbe-i kirâm,
– Ey Allah’ın Resûlü! İnsan kendi anne ve babasına hiç söver mi? diye sorunca, “Evet” buyurdular ve şöyle açıkladılar,
– Kişi bir adamın babasına söver, o da bunun babasına söver yine aynı kişi birinin annesine söver, o da onun annesine söver.”