Uhud Cenginde Otuz İkinci Olay

By | 17 Mart 2015

uhud-cenginde-otuz-ikinci-olay    Siyer bilginleri (Allah onlara rahmet eylesin) şöyle demişlerdir:
— Nesihe Birut-i Kaâle (R. Anhâ) hatun bir kişi idi. Lâkin yiğitlikte nice erkeklerden önde bulunurdu. Kocası Urbe ile ve iki oğlu Osman ve Abdullah ile birlikte, her üçü de, Uhud Gazası’nda kâfirleri öldürmekte, gazilerle, elbirliği ettiler.
Nesihe Hatun der ki:
— Ben Uhud Çenginde bir tuluma su doldurmuştum. Müslümanlara su verirdim. Kâfirlerin, İslam ehlinin nefislerine ve mallarına saldırdıklarını, el uzattıklarını gördüm. Su vermekten vaz geçip onlarla vuruşmaya başladım. O kadar cenk ettim ki beni on üç yerimden yaraladılar. Bu sebeple hele, bir yaramın iyileşmesine bir sene ilâç koydum.
Bana:
— «O yarayı sende kim açmıştı?» diye sordular. Ben:
— «İlemi Kamiyye o -melunu- açmıştı!» dedim. Ben de onu yaraladım. Ama iki tane zırh giymişti. Hiç dokunmadı. Ben yaralandığım zaman Peygamber (S.A.V.) oğlum Amman’a nida etti:
— «Anan’m yarasını sar!» dedi. Ben ve oğlum onun önünde savaşırdık. Benim kalkanım yoktu. Ashab dağılınca Hazret-i Muhammed (S.A.V.)’in önünden giderlerdi. O birini kalkaniyle gördü:
— Ey kalkan sahibi! O kalkanı cenk eden bir kimseye ver de git! diye buyurdu. O kimse hemen kalkanı elinden bıraktı. Onu ben aldım. Hazret-i Resulullah’m çevresinde kâfirlerle boğuştum. Bir atlı kişi geldi. Bana bir kılıç savurdu. Fakat dokunmadı. Ben de onun atma bir kılıç savurdum. At yere düştü. O kâfir de atının üstünden yuvarlandı. O zaman Peygamber (S.A.V.) oğluma:
Ey Abdullah, diye buyurdu. Anana yetiş!.
Oğlum Abdullah geldi. O kâfiri benimle birlikte öldürdü.
Nesihe oğlu Abdullah da der ki:
— O gün ben bir yara aldım. Kanım durmadı. Anam yaramı bağladı:
— «Kalk, dövüş!» dedi. Peygamber (S.A.V.) bu halimi görerek:
— Ey Ammartn anası, dedi. Senin gösterdiğin gücü kim gösterebilir?.
Beni yaralayan kâfir önümden geçti. Peygamber (S.A.V.):
— «Ey Ammafin anası! Oğlunu yaraladılar. Onu vuran alçak şudur!» dedi.
Nesihe Hatun der ki:
— O kâfirin inciğine bir kılıç vurdum. Hemen yere yıkıldı. Peygamber (S.A.V.) o derece güldü ki yan dişleri göründü. O kâfir ölünce de:
— «Allah’a hamdolsun ki seni düşmana üstün kıldı ve ben o kâfirin ölümü ile sevindim!» dedi. Ben:
— «Yâ Resûlâllah! Dua eyle ki ev halkım, senin arkadaşlarınla birlikte Cennet’te olalım!» dedim. Hazret-i Habib’i Ekrem (S.A.V.) el açtı:
— «Nesihe Hatunla Celâli ve oğulları Cennet’te benim arkadaşım olsunlar!» diye dua etti. Ben:
— «Bundan sonra ne musibet gelirse çekilmesi kolaydır!» dedim. Nesihe Hatun yine şöyle demiştir:
— Yemâme Cengi’nde ben de hazır bulundum. Oğullarım da benimle birlikteydi. Müseylimetül Kezzab’m askeri yenilerek Ölüm Bahçesi denilen bir bahçeye girdiler. Müseylime’nin ölümünden önce ona Rahman Bahçesi derlerdi. Müslüman gaziler onların ardından yetişti. Orada büyük dövüşler oldu. Ebu Dücâne (R. Anh) orada şehit oldu.
— Hazret-i Ömer Faruk’un halifeliği zamanında bir güzel esvap getirdiler. Kimisi:
— «Yâ Ömer! Bu esvabı, oğlum Abdullah’ın hatunu Safiye’ye göndersen uygundur. O yeni gelindir!» dediler. Ömer (R. Anh):
— Hayır, dedi, bunu öyle bir hatuna göndereyim ki o buna herkesten çok hak kazanmıştır ve sonra o esvabı Ummü Ammare Nesihe’ye yolladı. Sonra mecliste bulunanlara:
— Hazret-i Peygamber (S.A.V.)’den en sonunda da İslâm’ın sancakları göğe yükseldi. Halid ibni Velid öncülüğü ile Müslümanlar bağa girdiler. Ben de onlarla birlikte oraya girdim. Müseylime askerinden bir kâfir beni yaraladı. Elimi düşürdü. Vallahi, yine o hal ile, yüzümü geri döndürmedim. Bu andan sonra o melunu öldürülmüş buldum. Oğlum başım ucunda durup kılıcımın kınını silmekteydi. Sonra yaralarımı ilaçladım.
*
Yine nakledilmiştir ki: İşitmiştim ve şöyle buyurmuştu:
— Uhud günü, ben hangi tarafa yüz çevirirsem orada Ummü Ammare’yi bana kalkan olmuş görürdüm!.. ?
(Allah o hatundan razı olsun.)