Tevbenin Üstünlüğü Ve Sevabı

By | 6 Ağustos 2014

hac-umre-seti

Tevbenin Üstünlüğü Ve SevabıTevbenin Üstünlüğü Ve Sevabı
Allahü Teâlâ bütün insanlara tevbeyi emrediyor ve «Ey mü’ minler, sizden meydana gelen kusurlardan Allahü Teâlâ’ya tevbe ve rucu ediniz, ki felâh bulup dünya ve âhiret saâdetine kavuşasınız» C1), buyuruyor. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) buyurdu: «Güneş batıdan doğmadan önce, tevbe edenin tevbesi kabul olur». Yine buyurdu: «Pişmanlık, tevbedir» ( ). Yine buyurdu: «İnsanların geçtiği yolda durmayınız. Sokaklara lâf yeri denir. Çünkü orada bir kimse durursa, geçenler ona gülebilir ve geçen her kadın ona kötü sözler söyleyebilir. Cehennem ona vâcib olmayınca oradan ayrılmaz. Ancak tevbe eden hariç». Yine buyurdu: «Her gün yetmiş defa tevbe ve istiğfar ediyorum» ( ). Yine buyurdu, «Günahlarından tevbe edenin eline, ayağına ve günah işlediği uzvuna günahı unuttururlar ve Hakkı görünce şâhidlik etmezler». Yine buyurdu: «Allahü Teâlâ, can boğaza ve gargaraya gelinceye kadar tevbeyi kabul eder».  Tevbenin Üstünlüğü Ve Sevabı Yine buyurdu: «Allahü Teâlâ, gündüzün günah işleyip, geceleyin tevbe edenin tevbesini kabul etmekte ve gece günah İşleyip gündüzün tevbe edenin tevbesini kabul etmekte kerem sahibidir. Güneş batıdan doğuncaya kadar böyledir».
Ömer (radıyallahü anh) buyurur ki, Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve seliem) buyurdu: «Tevbe ediniz, ben bir günde yüz defa tevbe ediyorum». Yine buyurdu: «Günahı olmayan hiçbir insan yoktur. Fakat günahkârların en iyisi tevbe edenlerdir». Yine buyurdu: «Günahından tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir». Yine buyurdu: «Günahtan tevbe, onu bir daha yapmamaktır». Yine buyurdu: «Ey Âişe! Allahü Teâlâ’nm “Dinlerini dağıtanlar ve kendileri bir grup teşkil edenler” buyurduğu kimseler bid’at sahipleridir. Bütün günahkârlara tevbe vardır, fakat bid’at sahibininki kabul olmaz. Ben onlardan uzağım, onlar da benden uzaktır». Yine buyurdu: «İbrâhim aleyhisselâmı göğe götürdükleri zaman, bir kadınla zina eden bir erkek gördü. Onlara bedduâ etti. Helâk oldular. Bir başkasını gördü, o da haram işliyordu. Ona da bedduâ etti. Allahü Teâlâ vahiy gönderdi ki: Ey İbrâhim (aleyhisselâm) kullarımı bırak, belki şu üçünden birini yapar: Ya tevbe eder, kabul ederim, ya istiğfar eder, mağfiret ederim, yahut bir çocuğu olur, bana ibadet eder ve ona sayarım. Duymadın mı ki, benim İsimlerimden birisi Sabûr’dur [ziyâdesi ile sabredicidirl».
Aişe (radıyallahü anhâ) buyuruyor ki, Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) buyurdu: «Allahü Teâlâ bir kuluna pişmanlık vermedi ki, okul afvedilmek istemeden önce, günahını afvetmiş olmasın». Yine buyurdu: «Semânın batı tarafında bir kapı vardır. Genişliği yetmiş senelik veya kırk senelik yoldur. Tevbenin Üstünlüğü Ve Sevabı Onu tevbe için açmışlardır. Gökler ve yer yaratıldığından beri açıktır». Yine buyurdu: «Pazartesi ve Perşembe günleri kulun amelleri Allahü Teâlâ’ya ar zolunur, tevbe edenin tevbesi kabul olunur, mağfiret isteyen mağfiret olunur. Kalbleri kin ile dolu olanlar öylece kalır». Yine buyurdu: «Tevbe edeni Allahü Teâlâ sever. Tevbe eden hiç günah etmemiş gibidir». Yine buyurdu: «Allahü Teâlâ kulun tevbeslne öyle memnun olur ki, bir köylünün insan yutan bir çölde, başını önüne eğip uyuyan, yiyeceği, içeceği sırtında bulunan bir devesi olan, uyanınca devesini göremeyen, kalkıp her tarafı arayıp susuzluktan ve açlıktan ölecekmiş gibi olup canı boğazına gelen, eski yerime gidip başımı yere koyayım ve öleyim deyip, eski yerine gelen, başını kolunun üstüne koyup ölmeye yatan ve uykuya dalıp, uykudan uyanınca devesini, yiyeceği ve içeceği sırtında önceki vaziyette baş ucunda gören ve şükretmek için: “Sen benim Rabbimsin, ben senin kulunum”, diyecek yerde şaşırıp: “Sen benim kulumsun, ben senin Rabbinim”, diye o sevinç ve memnuniyet sarhoşunun, devesine, yiyeceğine ve içeceğine kavuşmasından daha çok sevinir ve memnun olur!».