Tevbenin Kabulü

By | 6 Ağustos 2014

namaz-kildiran-seccade

Tevbenin KabulüTevbenin Kabulü
Bil ki, tevbe, şartlarına uygun yapılırsa kabul edilir. Tevbe ettiğin zaman, kabul edilip edilmeyeceğinden şüphe etme. Tevbenin, şartlarına uygun olup olmadığında şüphe eyle. İnsan kalbinin hakikatini, beden ile bağlılığının ve alâkasının ne olduğunu, Allahü Teâlâ ile ilgisinin ne yolla olduğunu, kendisini bundan meneden sebeplerin hangileri olduğunu bilen, bu sebebin günah olduğunu, makbul olmanın ve Allahü Teâlâ ile arasındaki perdenin kalkması yolunun tevbe olduğunda şüphesi olmaz.
Çünkü insanın kalbi, aslında melekler cevheri cinsinden bir cevherdir. Allahü Teâlâ’nm içinde görünebileceği ayna gibidir. Bu âlemin dışına çıkınca ve bu dünyadan kurtulunca pas tutmaz. Her günah ise bu aynaya bir leke, bir karartı verir. Her iyi amel de kalb aynasına bir nur, bir pırıltı verir ve o günah zulmet ve lekelerini siler. İyi amellerin nûrlan ve günahların karartıları kalb aynası üzerine birbiri arkasından gelir. Karartı fazla olur ve tevbe ederse, iyi amel nurları [ışıkları 1 o karanlığı bastırır, kalb kendi temizliği ve saflığında olur. Ancak günaha o kadar ısrar eder ki, kalb cevheri pas tutar ve bu pas işleyip, kurtarma çaresi kalmazsa, bu hariçtir. Pasları aynanın derinliğine işlemiş ayna gibi olur. Böyle bir kalbden, dil ile tevbe ettim deyip, kalbin bundan haberi olmamaktan başka bir tevbe meydana gelmez. Böyle tevbe de kalbe te’sir etmez. Tevbenin Kabulü
Kirli elbise sabunla yıkanıp temiz olduğu gibi, kalb de iyi amel nurlarıyla günah karanlıklarından temizlenir. Bunun için Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) buyurdu: «Her kötülükten sonra, bir iyilik yap, onu mahveder» 0). Yine buyurdu: «Çokluğundan göğe ulaşacak kadar günah işlesen de, tevbe ile afvolur». Yine buyurdu: «Kul vardır ki, günahı sebebiyle Cennete girer». «Nasıl olur?», dediklerinde, «Bir günah işler ve tevbe eder ve Cennete girinceye kadar o günahı işlediğini unutmaz» (2), buyurdu. Yine buyurdu: «Şeytan, keşke onu günaha sokmasaydım, der». Yine buyurdu: «Su, elbisenin kirini temizlediği gibi, sevablar da günahları siler süpürür». Yine buyurdu: «Şeytan mel’un olduğu zaman Allahü Teâlâ’ya, “İzzetine yemin ederim ki, canı bedeninde olduğu müddetçe insanın kalbinden dışarı çıkmam”, dedi. Allahü Teâlâ, “Canı bedeninde olduğu müddetçe tevbesini bağlamam”, buyurdu» (3).
Resûlullah’ın (sallâllahü aleyhi ve sellem) huzuruna bir Habeş li geldi ve «Çok günahlar işledim, tevbem kabul olur mu?», dedi. «Kabul edilir» (4), buyurdu. Giderken geri dönüp, «O günahları işlerken Allahü Teâlâ beni görüyor muydu?», dedi. «Görüyordu», buyurdu. Habeşli, feryad etti, düştü ve can verdi. Fudayl ibn lyâd (rah metullahi aleyh) buyuruyor: «Allahü Teâlâ peygamberlerden (aley himüsselâm) birine buyurdu ki: «Günahkârlara müjde ver, tevbe ederlerse tevbelerini kabul ederim. Sıddıkları korkut, eğer onlara adaletle iş yanarsam hepsine ceza veririm». Talk ibn Habîb (rah metııllahi aleyh) buyuruyor: «Allahü Teâlâ’nm hakkı, yapılabilenden üstündür. Her sabah tevbe ile kalkınız ve gece de tevbe ile yatınız». Habîb ibn Sâhit (rahmetullahi aleyh) buyurun «Günahları kula gösterilir. B’r günaha sıra gelir ki; adam: Ah. senden ne kadar korkardım, der. Bu korkusu sebebiyle günahı afvedilir».
Beni İsrail’de birinin çok günahı vardı.Tevbenin Kabulü Tevbe etmek istedi. Kabul edilip edilmeyeceğini bilemedi. Zamanın en çok ibadet edenini ona anlattılar lyâni gitmesini söylediler 1. Ona, «Günahım çoktur. Doksan dokuz kişi öldürdüm. Tevbem kabul olur mu?» diye sordu. «Hayır, olmaz» dedi. Onu da öldürüp yüze tamamladı. Sonra ona zamanın en âlimini haber verdiler. Gitti ondan sordu, ve «Yüz adam öldürdüm, tevbem kabul olur mu?», dedi. «Olur, fakat bulunduğun yer fesat yeridir. Başka tarafa gitmelisin. Filân memlekete git, orası iyidir», dedi. Oraya giderken, yolda öldü. Azap ve rahmet melekleri anlaşamayıp, her biri bize aittir, dediler. Allahü Teâlâ, yerin ölçülmesini buyurdu. İyi tarafa bir karış daha yakın bulundu. Rahmet melekleri ruhunu götürdüler. Bundan anlaşılıyor ki, günah kefesinde hiç günahı bulunmamak şart değildir. Fakat az da olsa, iyilik ve sevab kefesinin ağır olması lâzımdır ve bununla kurtulabilir.