Sidretü’l-Müntehâ

By | 20 Kasım 2014

sidretul-muntehaDaha sonra Cebrâil (as) Efendimizi (sav) meleklerle görüştürdü. Oyle ki, kaderleri yazan meleklerin kâlemlerinin cızırtılarını işitti.

Nihayet yaratıkmışlar âleminin son sınırı olan Sidretü’l-Münteha’ya ulaştılar. Cebrâil (as): “İşte burası Sidretü’l-Müntehâ’dır. Ben buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım.” dedi.

Peygamberimiz’e (sav) Sidre’de dört kutsal nehir ve her gün yetmiş bin meleğin ziyaret ettiği ve meleklerin Kâbe’si olan Bey-tü’l-Ma’mûr gösterildi. (Kabe, Beytü’l-Ma’mûr’un bir nevi izdüşümüdür denebilir.) Sonra kendisine şarap, süt ve bal dolu üç bardak sunuldu. O, yine sütü tercih etti. İçtiği süt, onun ve ümmetinin gittiği orta yolu temsil ediyordu. Yine orada Peygamber Efendimiz’e (sav) Cennet ve Cehennem gösterildi. Bilhassa, şehitlerin ve muttakilerin (Takvâ ehli mü’minlerin) cenneti olan Cennetü’l-Me’vâ’yı seyretti.