Şeytan’ ın Düşmanlığı

By | 23 Ağustos 2014

hac-umre-seti

 

seytan1“Şeytan size düşmandır, siz de ona düşman olun.” (En’am/153) Ayette de belirtildiği gibi, her inanan insanın, alimleri, salihleri sevme­si ve onların toplantılarına katılarak, onlardan nasihat alması ve şeytanı düş­man bilmesi gereklidir. İnanan insan; Allah’a ibadet eder, şeytana uymaz, inanan, bütün amellerinde, inançlarında, samimi, gösterişten uzaktır. Çirkin amellerden kaçınır, onlardan ve şeytandan Allah’a sığınır.

Abdullah ibni Mesud (r.a.) dedi ki:

— Rasûlüllah şöyle buyurdu:

Peygamber (s.a.v.) bir çizgi çizerek, şöyle dedi: “Bu Allah’ın yoludur. -Bunu sağına ve soluna çizgiler çizerek bunların herbiri de birer yoldur. Bu yolların başında birer şeytan var ve onlar sizleri kendi yoluna (sapıklığa) ça­ğırır.” Sonra bize şu ayeti kerimeyi okudu:

“Hiç şüphe yok ki, bu benim dosdoğru yolumdur. Bana uyunuz, ve Allah’ın yolundan ayıran yollardan gitmeyiniz.” (En’am/153)

Peygamber (s.a.v.) sonra bize şeytanî yolları ve onun çokluğunu açık­ladı. Beni İsrailoğullarında bir rahip varmış. Şeytan bir genç kızı bayıltır: Onu rahibin iyileştireceğine aileyi inandırır. Uzun ısrarlar karşısında rahip kızı tedaviye razı olur. Kız rahibin yanında kalır. Şeytan kıza tecavüz etmesi için rahibi ikna eder. Rahip şeytana yenik düşer ve kız hamile kalır. Şeytan rahibe kızın ailesinin geleceğini duruma vakıf olacaklarını söyleyerek, rahibi kızı öldürmeye ikna eder. Rahip denileni yapar. Şeytan durumu kızın ailesi­ne açar. Rahibi öldürmelerini öğütler ve rahip öldürüleceği an karşısına ge­çen şeytan kendisini açıklıyarak: “Bana secde edersen seni bunlardan kurta­rırım” der. Şeytana secde eden rahip neticede imanından da olur.

Ayetde şöyle buyruluyor:

“(Münafıkların) tutumu tıpkı şeytanın tutumu gibidir. Şeytan in­sana önce inkâr et dedikten sonra, insan inkâr ettiğinde, şeytan ben sen­den uzağım Allah’tan korkarım” der. (Haşr sûresi/16)

Denildiğine göre, şeytan bir gün İmamı Şafi’ye sorar:

—                      Beni dilediği şekilde yaratan ve dilediği şekilde kullanan istediği zaman cennet veya cehenneme atacak olan Allah adil mi yoksa zalim midir, diye sorar. İmamı Şafii biraz düşündükten sonra şöyle der:

—                      Şayet seni senin arzuna uyup da yarattıysa, zulmetmiştir. Yok şayet kendi dilediği gibi yarattıysa, o dilediğini yapar cevabını verdi. Şeytan sonra İmamı Şafi’ye şöyle dedi: “Ey Şafii ben bu sorumla yetmişbin abidin fikrini bulandırıp onları kulluktan alıkoydum!” der.

İyi bilmeliyiz ki kalb bir kale gibidir. Şeytan ise onu fethetmek isteyen düşmandır. Kaleyi düşmana karşı korumak için bütün çıkış ve girişlere nö­betçi dikilmelidir. Nöbetçiler kaleyi iyi bilmedikleri zaman görevlerini tam başaramazlar. Kalbi şeytanın vesveselerinden korumak her müslümanın üze­rine farz-ı ayındır. Farz olanı yerine getirmek için kullanılan aracı da bilmek farzdır. Şeytanın kalbe giriş yollarını bilmeden ondan korunmak imkansız olduğu için, o yolların bilinmesi de farzdır”

Şeytanın insanın karekterinden ve arzularından faydalanıp kalbe sıza­cağı yollar pek çoktur. O yolların bazıları şunlardır:

1)    Öfke ve Nefse Düşkünlük

Öfke, aklı ürküten bir canavar gibidir. Akıl zayıflayınca, şeytanın or­duları hücuma başlar. Öfke arttıkça çocuğun topla oynadığı gibi, insanla oy­nar, onu istediği gibi yönlendirir.

Rivayet edildiğine göre velilerden biri şeytana:

—                      İnsanoğlunu nasıl yendiğini sorar. Şeytan da: “Öfkesi artıp, arzulan kabardığı zaman onu ele alır istediğim gibi evirir çeviririm.”

2)                      Kıskançlık ve Hırs

Hırs insanın gözünü kör, kulağını sağır eder. Böylece şeytan aramış ol­duğu fırsatı yakalamış olur. Şeytan böyle kişiye çirkin olan bir şeyi, sevdire­rek ona meylettirir.

Rivayet edildiğine göre, Nuh (a.s.) Allah’ın emrettiği gibi, tufandan önce gemiye her canlıdan bir çift alır. Ancak gemide tanımadığı yaşlı bir adam görür. Ona der ki:

—                     Niçin gemiye bindin? Adam:

—                     Gemidekilerin gönüllerine girmek için girdim! Onların gönülleri benimle, bedenleri seninle olacak.

Nuh (a.s.) onu tanır:

—                     Ey Allah’ın düşmanı sen şeytansın derhal buradan defol! diye kov­mak ister.

O sırada şeytan:

—                     Ben insanları beş şeyle aldatır helak olmalarına sebep olurum. Sana üçünü anlatacağım, ama ikisini anlatmayacağım,, der.

Allah o anda Nuh (a.s.)’a vahyederek:

—                     Sana üçünü değil ikisini söylesin yeter diye bildirdi.

Nuh (a.s.) şeytana:

—                     B ana ilk ikisini söyle yeter! Şeytan:

—                     O iki şey öyle şeydir ki beni hiçbir zaman yalancı çıkarmadılar. Onlar kıskançlık ve lıırsdır, der ve şöyle devam eder:

—                     Ben kıskançlık yüzünden lanetlenip kovuldum. Hırsa gelince, Adem’i cennette bir ağaç dışında, herşey helal kılındığı halde ihtirası yüzün­den ondan yemeye onu ikna ettim ve cennetten kovuldu.

3)                      Çok Yemek (Oburluk)

Yenilen yemek helal olsa da, çok yemek, nefsin isteklerini artırır. O da şeytanın silahlarındandır.

Rivayet edildiğine göre, şeytan Yahya (a.s.)’a görünür. Elinde çeşitli maddelerle yapılmış yular vardır. Yahya (a.s.) şeytana:

—                     Ey şeytan; o elinde her şeyden müteşekkil olan şey nedir? diye so­rar.

Şeytan:

—                      Bu insanoğlunu yoldan çıkaracak olan nefsi isteklerdir, der.

Hz. Yahya (a.s.):

—                      Onların içinde benim için de bir şey var mı? diye sorar.

—                      Bir gün karnını çok duyurdun bedenini ağırlaştırarak, namaza ve zikre karşı ağır davrandın! dedi.

Yahya (a.s.) devam etti:

—                      Başka bir şey var mı? dedi.

Şeytan:

—                      Hayır! dedi. Sonra Yahya (a.s.):

—                      Allah’a yemin olsun ki, bir daha karnımı tıka basa doldurmayaca­ğım!

Şeytan da:

—                      Ben de bir daha insanoğluna öğüt vermeyeceğim! dedi.

4)                       Süslenmek (Ziynet Eşyaları)

Şeytan; insanoğlunun, ev eşyası veya ziynete olan düşkünlüğünü gö­rünce, insanın kalbine tohumunu atar. Şeytan böyle insanları süslü evler yapmaya ve içine son derece pahalı eşyalarla süslemeye ve insanı dünya mallarıyla meşgul etmeye kalblerini bunlara meylettirerek Allah’tan uzak­laştırmaya yöneltir. Şeytan insanı dünya malının ziynetleri ile doğru yoldan aldıktan sonra onunla uğraşmaktan vaz geçer.

Artık insan giyim-kuşamda, ev ve bark yapımında israftadır. Şeytan maksadına ermiştir. İnsan da bu şeytani yolda iken ölür, gider! Nefsinin ar­zularına uyanlar için çirkin bir sonuç vardır ve ondan Allah’ın rahmetine sı­ğınırız!

5)                       İnsanlara Umut Bağlamak

Safvan İbn-i Selim (r.a.) dedi ki:

—                      Bir gün şeytan insan şekline girerek Abdullah ibni Hanzele’ye gö­rünür.

Şeytan:

—                       Ey Hanzele! Sana birşey öğreteceğim onu koru, dedi.

Hanzale:

—                       Ona ihtiyacım yoktur! dedi ve ilave etti:

Şeytan:

—                       Ey Hanzele dinle şayet “hayır” görürsen alırsın, kötülük görürsen almazsın, dedi.

—                       Allah’tan başka kimseye ümit bağlama ve bir şey isteme.

Kızdığında başına gelecekleri gör! Çünkü öfke anında seni kolay ele

geçiririm!

6)                        Acelecilik ve Sebatsızlık

Acelecilik ve sebatsızlık şeytanın, insanın kalbine koyduğu huylardan­dır.

Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

—                       Acelecilik şeytandandır, ağır davranmak ise Allah’tandır. Çünkü insan acele edince, şeytan ona hiç ummadığı taraftan kötülüğünü kabul etti­rir.

—                       Rivayet edildiğine göre Hz. İsa (a.s.) doğduğu zaman “şeytanın yoldaşları şeytana gelerek” yeryüzünde bütün putların, başları aşağı döndü, dedi. Şeytan onlara:

—                       Olan oldu. Siz yerinizde durunuz! der ve uçar. Şeytan yeryüzünü dolaşır, putların devrilmesine sebep olan olayı anlayamaz ve sonra Hz. İsa (a.s.)’nın doğduğunu ve etrafında bir sürü melek olduğunu görür. Yoldaşla­rının yanına geri döner. Onlara şöyle der:

—                       Dün gece bir peygamber dünyaya geldi. Bu doğumdan başka bütün hamileleri dolaştım. Biliyordum; bu geceden sonra, artık putlara tapan aza­lır. Bundan sonra insanoğluna acelecilik ve vurdumduymazlık yoluyla yak­laşmaya bakın!

7)                        Para ve Mal Düşkünlüğü

İnsanın kendi asli ihtiyacı dışında kalan mal ve varlıklar israfa ve dola- yısı ile şeytana kaynaklık eder.

Sabit el-Bünani (r.a.) dedi ki:

—                     Peygamber (s.a.v.)’e peygamberlik geldiği zaman, İblis bütün şey­tanlara:

—                     Bir şeyler oldu ama nedir bilmiyorum? Gidin öğrenin gelin! dedi. Şeytanlar etrafı araştırdılar fakat bir şey öğrenemediler. Gelip İblis’e:

—                     Bir şey bulamadık, dediler. İblis:

—                     Ben şimdi size haber getiririm diyerek ayrıldı. Bir müddet sonra ge­ri döndü.

—                     Allah Muhammed (s.a.v.)’i peygamber olarak gönderdi, dedi.

İblis şeytanları peygamber (s.a.v.)’in arkadaşlarının üzerine gönderdi.

Bütün şeytanlar elleri boş, yüzü kara olarak geri döndüler. Sonra şöyle dedi­ler:

—                     Dünyada onlar gibi insan görmedik. Tam kandırmaya yanaşacağı­mız zaman namaza duruyorlar, dediler.

İblis; şeytanlara şöyle dedi:

—                     Biraz sabredin. Allah’ın izni ile onlar birçok fetih kazanıp bütün dünyaya yayılacaklar. Biz de o zaman onlarla uğraşma fırsatı buluruz.

8)                      Cimrilik ve Fakirlik Korkulu

Cimrilik ve fakirlik korkusu şüphesiz kötü bir huydur. Cimrilik ve fa­kirlik, korkusu insanın, Allah rızası için yapacağı yardımı önler ve mal bi­riktirmeyi heveslendirir. Cimriliğin bir afeti de çarşı pazarda dolaşmaktır. Çarşı pazarlar şeytanların cirit attığı yerlerdir. Orada insan mal biriktirme hevesine kapılır. Neticesi de şüphesiz acıklı bir azaptır.

9)                      Taassup

Kötü huylardan biri de tutuculuktur. İnsanın kendi görüşlerine inatla bağlanmış olarak karşı taraftaki kişiye kin duymasıdır. Böylesi karşısındaki­ni küçümser ve hor görür. Bu yol toplumu toptan helak eden, yıkıma sürük­leyen bir yoldur

Haşan Basri (r.a.) İblis’in şöyle söylediğini rivayet etti:

 

—                      Muhammed ümmetini ayartmak için herşey yaptım. Onları ayarttım sonra, Allah’a tevbe ettiler. Tövbeleri kabul edilince perişan oldum. Fakat onlara öyle bir günah işletmeliyim ki, tevbeyi dü’şünemesinler. Temiz san­dıkları bazı arzuların hülyasına dalarak, tevbeye gerek görmezler. Onlar da nefis ve isteklerine uyarak, kendilerinin hata yaptıklarını bilmedikleri için tevbe etmez oldular.

10)    Müslümanın, Müslüman Hakkında Kötü Düşünmesi (Su-i zan)

Müslümanın müslüman hakkında kötü düşünmesi, hatta kötülükleri yakıştırması doğru değildir. İnsanları kötü gören, kusurlarını açığa çıkaran insan gördüğünde, o insanın içinin kötülüğünü dışa vurduğunu bil!

İnsanın içine şeytanın girip yerleşmesini önlemek için, gönlünü Allah zikriyle doldurup kapıları şeytana kapamak gerekmektedir.

Zekeriyya isminde bir derviş şiddetli bir hastalığa yakalanır. Artık ölüm döşeğinde zannıyla ona “La ilahe illallah Muhammeden abduhu ve ra- sulühü” de derler. O yüzünü buruşturur. İkinci defa söylemesi istenince tek­rar yüzünü buruşturur. Üçüncü defa aynı telkin yapılınca “hayır demiyorum” der ve bayılır. Bir saata yakın bir zaman sonra gözlerini açmaya başlar ve et­rafındakilere:

—                      Bana birşey sordunuz mu? diye sorar. Onlar da olayı anlatırlar. Ze­keriyya şöyle anlatır:

—                      Şeytan bana bir bardak içinde su uzatarak, su ister misin diye sordu. Ben “evet” deyince o “İsa Allah’ın oğludur de” Ben ondan yüzümü çevir­dim. Sonra ayak tarafımdan gelerek aynı şeyi tekrarladı. Ben yine yüz çevir­dim. Üçüncü defa tekrarlayınca ona “hayır” dedim. Şeytan kızgınlığından suyu yere çarptı ve sonra kaçtı. Ben size değil şeytana “hayır” dedim. “Şeha- det ederim ki. Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed onun kulu ve Rasûlüdür” diye şehadet getirdi.

Ömer ibni Abdulaziz (r.a.)’den rivayete göre: Dervişlerden biri, Al­lah’a şeytanın insanoğlunun neresinde olduğunu göstermesi için dua eder. Derviş, rüyada içi dışından görünen yarı şeffaf bir insan görür. İnsanın için­de, uzun hortumlu kurbağa şeklinde şeytanı görür. Fakat Allah’ın adını andı­ğında şeytan görünmez.

“Ey Allah’ım, kıskanç insanı, seni anmaktan alıkoyanları ve şeytanı bizim üzerimize musallat etme. Son peygamberin yüzü suyu hürmetine zi­kirde bize yardımcı ol” diye dua eder.