Riyâ İle Yapılan İşler

By | 6 Ağustos 2014

namaz-kildiran-seccade

gül - dua - makbulRiyâ İle Yapılan İşler
Riyânın hakikati, kendini insanlara zâhid ve âbid tanıtmak veya insanlar arasında makbul olup, onların gönüllerine yer etmek ve böylece hürmet ve tazim beklemek ve kendisine iyi gözle bakmalarını sağlamaktır. Bu da dinde zâhidlik ve büyük olan şeyleri onlara anlatmak ve açıklamaktır. Bu da beş cinstir:
BİRİNCİ CİNS: Beden iledir. Gece uyumuyor göstermek için yüzünü sarı ve solgun yapar. Kendini zayıflatıp çetin mücâhede yaptığını bildirmek ister. Yüzünü mahzun ve asık tutar, âhiret ve Allah korkusundan böyleyim demek ister. Saçını taramaz. Güya bunu yapacak zamanı olmadığını bildirmek ister. Kendinden ve dünyadan bahsetmez; alçak sesle konuşur; kalbinde vekar olduğunu; dudaklarını kuru bırakmakla da oruçlu olduğunu bildirmek ister. Bunu, insanların sanması için yaptığından, nefsi bu su ve lezzetlere kavuşmak arzusunda olur. Bunun için İsa aleyhisselâm, «Oruç tutan. kimse, saçını taramalı, gözüne sürme çekmeli, dudağım yağlayıp oruçlu olduğunu kimseye bildirmemelidir», buyurdu.
İKİNCİ CİNS: Elbise ile olan riyadır. İnsanların zâhid sanmaları için yünden elbise, kötü, kısa, şekilsiz ve yırtık elbiseler giyer. Mavi elbise giyip, sofilere ait seccade ve yırtık elbiseler giyip, sofuluk ne demek olduğunu bilmeden sofu geçinmek ister. Yahut sarığının altına izâr bağlar ve abdestte ihtiyatlı olmadığı hâlde, ihtiyatlı görünmek için daima ayakkabılı gezer, yahut kıymetli elbise giyer, sarığın taylasamm uzatır, âlim kılığında görünmek ister. Mürailer elbise hususunda iki kısma ayrılır: Bir kısmı avamdan kabul görmek isteyip ve daima yırtık, eski ve yamalı elbise giyerler. Hattâ bunlara, ince keten elbise ve helâl olan kürk giysene deseler, bu teklif onlara ağır gelir. Kabul etmezler. Çünkü o zaman halkın zâhidlikten pişman oldu, diyeceğinden korkarlar. Bir kısmı da, hem avamdan, hem de sultandan ve diğerlerinden kabul görmek ister, Bu kısımda olan kimse, eğer eski elbise giyerse,, sultanın gözünde hakir görünür, süslenirse, halkın gözünde küçük görünür. Bunun için, ince yünlü elbiseler ve çizgili kumaşlar elde etmeye uğraşıp sâlih kimselerin giydiği gibi giyinir. Halkın kendisine bakmasını sağlar. Elbisesi ise zenginlerin elbisesi kıymetinde olup, sultanlar da hakaretle bakmazlar. Böyle yapanlar birtakım ahmaklardır. Zira bu yaptıklarının halka tapmak olduğunu bilmezler. Belki bilseler de korkmazlar.. Riyâ İle Yapılan İşler
ÜÇÜNCÜ CİNS: Konuşma ile olan riyadır. Meselâ daima dudağını kımıldatıp, hep zikir ettiğini bildirmek, öyle görünmek ister. Evet zikrediyor olabilir. Fakat kalb ile zikrederse ve dudağı oynamazsa yapamaz. Bunun için zikrettiğini göstermemekten korkar. İnsanlara emr i mâruf ve nehyi münker yaptığı şeylere, yalnızken riayet eylemez. Yahut, sofilerin olur olmaz sözlerinden bahsedip, tasavvuf ilmini iyi bildiğini sanmalarını ister. Yahut daima başını eğik tutup ve sallayıp, vecd hâlinde bulunduğunu göstermek ister. Yahut soğuk ah çeker, yahut Müslümanların Müslümanlığı bilmemeleri sebebi ile daima üzüntülü görünür, yahut birçok hikâyeler ve hadîsler söyleyip ilminin çok olduğunu ve çok büyük zatlar gördüğünü, çok yerlere gittiğini bildirmek ister.
DÖRDÜNCÜ CİNS: Tâatta riyâdır. Uzaktan gelmekte olan birisini görünce, namaza daha çok dikkat eder, başını önüne eğer, rükû ve secdelerde daha çok eğlenir, etrafına bakınmaz, insanların yanında sadaka verir ve böyle işler yapar. Yürürken yavaş yavaş gider ve başını önüne eğer. Yalnızken sür’atli yürür, sağma soluna bakar, uzaktan birinin geldiğini görünce hemen yavaşlar.
BEŞİNCİ CİNS: Müridinin ve talebesinin çok olduğunu gösterir.
Eşrâf ve emirlerin yanına gelip selâm vermesini, onunla bereketlenmelerini, meşâyihin ona hürmet etmesini ve iyi gözle bakmalarını ister. Hattâ bunu dili ile de söyleyip, birine kızdığı zaman, sen kimsin, kimin müridisin, üstadın kimdir? Ben öyle pirler gördüm, kaç sene filân üstadın huzurunda bulundum, sen kimi gördün ki, gibi sözler söyler. Bu sebeple, çok sıkıntılara katlanır ve riyâ sarhoşluğuyla her sıkıntı ona kolay gelir. Hattâ bazı rahibler yemeğini bir nohut mikdarına kadar düşürür ki, insanlar, bütün yediği bu kadardır deyip, onu medh etmelerini ister. İbadet ve zâhidlik hususunda oldukları için bütün bunlar haramdır. Çünkü zâhidlik Allah
için olmalıdır. Fakat ibadet olmayan bir şeyle insanların kabulünü ve rütbe almayı istemesi caizdir. Çünkü güzel elbise giyip, dışarı çıkmak ve süslü elbiseler giymek mubahtır. Hattâ sünnettir. Bununla güzelliğini ve mürüvvetini izhar ediyor, zâhidliğini değil. Hattâ lügat ilminde, nahivde, hesabda, tıbda ve din ilimlerinden olmayan ilimlerde ve tâat için olmayan şeylerde üstün olduğunu göstermek mubahtır. Çünkü bu riyâ makam içindir. Makam sahibi olmanın hududu aşmayacak şekilde olmasının mubah olduğunu anlatmıştık. Fakat tâat ve ibadet için riyâ olmaz. Resûlullah ,(sallâllahü aleyhi ve sellem) bir gün dışarı çıkmak istedi. Ashâbı kendisini bekliyordu. Küpteki suya bakarak sarığını ve sakalını düzeltti. Aişe (radıyallahü anhâ), «Yâ Resûlâllah, niçin böyle yapıyorsun?», diye sorunca, «Evet, Allahü Teâlâ, din kardeşlerini görmek için süslenen kulunu sever» (’), buyurdu. Resûlullah’dan (aleyhisselâm) görülen bu hareket aslında din içindir. Çünkü, kendini, insanların gözüne ve kalblerine düzgün göstermek, onları çekmek ve kendine uydurmakla vazifeliydi. Fakat bir kimse halk için süslense de câiz olur, belki de sünnet olur. Bunun faydalarından biri de, kendini saçı sakalı karışık bulundurur ve mürüvveti gözetmez, hakkında gıybet ederler, nefret ederler ve buna o sebep olmuş olur. Riyâ ibadette olursa iki sebeple haram olur:
Biri, olduğu gibi görünmeyip, insanlara ibadet hususunda muhlis olduğunu gösterir. Kalbi insanlara baktığından, muhlis değil, müflis olduğu anlaşılır. İnsanlar, kendilerine böyle davrandığını anlayınca, onu sevmez ve ona yüz vermezler.
Diğeri, namaz ve oruç Allah (azze ve celle) için olan ibadetlerdir. Kul için bunları yaparsa, Allahü Teâlâ ile alay etmiş olup, âciz ve zaif bir kulu, maksat Allahü Teâlâ olan bir işde, maksat edinmiş olur. Bu, padişahın önünde hizmet ediyor gibi ayakta durup, maksadı kölelere ve cariyelere bakmak olan kimseye benzer. Padişaha, hizmetinde olduğunu gösterir, maksadı ise başka şeydir. Bu ise padişah ile alay etmek ve oynamak demektir. Çünkü onun huzurunda, ona hizmetten daha mühim maksat edinmiştir. Bunun gibi, riyâ ile namaz kılan, aslında rükû ve secdeleri başkasına yapıyor. Eğer secde ile bir kimseye tâzim etmek muradında ise âşikâre şirk olur. Lâkin insanın tâzimi, kabulü maksadı olduğu sebepledir. Ama Allahü Teâlâ’ya secde etmekle, bu kabule de kavuşacağını bilirse, buna açık şirk değil, gizli şirk denir.