İslâm Dîni, cinsel eylem iktidarını yok etmek eylemi olan hadımlığı ve hadımlaştırmayı yasakladığı gibi, cinsel arzuları sürekli olarak za’fa uğratıp devamlı olarak baskı altında tutmak veya Allah’ın yarattığı cinselliği işlevsizleştirmek işlemini yani bekârlığı da yasaklamıştır. Çünkü o da Şeytan kaynaklı bir işlem olarak yaratılış düzenine aykırılıktır:
“Ben insanlara telkinde bulunacağım, onlar da Allah’ın yarattığı varlıklardaki özgün yapıyı bozacak, asıl amacından saptıracaklar..”
Aşağıda sunacağımız hadîsler, İslâm Dîni’nde bekârlğm nasıl ve hangi amaçla yasaklandığını bildirmektedir.
İslâm’da bekârlığı ilkeleştirmek yoktur
Allah’ın Resûlü bekârlığın ilkeleştirilemeyeceğini şöyle açıklar:
“(Bedenî ve mâlî güç varken) İslâm’da evlenmemek şeklinde bir uygulama yoktur.”
Biz evlenmeyeceğiz diyenler lânete uğrar.
-Allah şanını artırsın- Allah’ın Resûlü, kadınlara benzemeye çalışan kadınsı erkeklerle, erkeklere benzemeye çalışan erkeksi kadınlara ve bir de cinsel hayattan koparak biz evlenmeyeceğiz diyen erkeklerle biz evlenmeyeceğiz diyen kadınlara.. lanet etti.
Allah’ın Rasûlü’nün, yaratılış düzenine aykırılık olan iradeye dayalı benzeşmeleri ve mânen hadımlaşma olan bekârlığa yapışmayı lânetlemesini, bir diğer anlatımla İlâhi rahmetten yoksun bırakacak işlemler olarak nitelemesini bir uyarı yöntemi olarak tabîi ve Nisâ 119’un özüne uygun buluyoruz.
Evlenmeyen Peygamberimizin izinden sapmıştır
Allah’ın Resûlü (sav) mazeretsiz bekârlığı şöylece çizgi dışı ilan eder:
Evlenmek için (gerekli cinsî ve) maddî gücü olup da evlenmeyen, benim izimde yaşayanlardan değildir.3
Bekârlar, şeytanların kardeşleri olabilir
Temîmî kabilesinden Ukkaf b. Bişr isimli kişi, Allah’ın Resûlü’nün yanma geldiğinde, ona evli olu olmadığını sordu. Olumsuz cevap alınca şöyle buyurdu:
– (Evlenmen için gerekli olan sağlığın ve) mal varlığın var mı?
– Var Ya Resûlallah!
Bu durumda sen Şeytanların kardeşleri gibisin.. Hıristiyan olsaydın onların râhiblerine katılırdın. (Olmadığına göre bu bekârlık niye?) Bizim yaŞayışımızın gereği evlenmektir.
Şeytanlar (aralarında) şöylece konuşurlar:
İbâdetli ve ahlâklı kulları (kulluk çizgisinden) saptırabilmek için şeytanların (ahlâksız) kadınlardan daha güçlü bir silâhı yoktur. Şeytanlar ancak evli olan ibâdetli ve ahlâklı kulları saptıramazlar. Onlar arınmış, cinsel haramlardan korunmuş kullardır.. Allah iyiliğini versin Ukkâf! Durma, evlen. Yok evlenmeyecek olursan (erdemle erdemsizlik arasında) bocalayanlardan olursun.
(Bu açık ve kesin emri alan) Ukkâf, -Beni evlendir Ya Resûlallah!- diyerek ricada bulundu. Allah’ın Resûlü de ricasını kabul ederek, şöyle buyurdu:
– Seni Gülsüm kızı Kerîme ile evlendirdim.
Bekârlıkla İlgili İlâhi Ölçüleri Değerlendirme
İslâm’ın genel düstûrlarını ve sunduğumuz türden bekârlığın reddini konu alan hadîsleri incelediğimiz zaman, bekârlığın şu gerekçelerle yasaklandığını tesbit edebiliriz.
a) Bekârlık, Allah’ın koyduğu yaratılış ve üreme düzenine karşı çıkmaktır. Böylesine karşı çıkış, Şeytanî yönlendirme ile hilkati/yaratılışı değiştirmek olduğu için haramdır.
b) Bekârlık, Allah’ın koyduğu yasaların bir bölümü ile sorumlu olmamak için İlâhî kulluk denemesinden kaçmaktır. Zira Allah’ın koyduğu ve kulluk denemesinde aracı kıldığı Kur’ân yasalarının bir bölümü; akrabalık, evlilik, boşanma, mîras v. s. ile ilgilidir.
c) Bekârlık, bedenî ve ruhî rahatsızlıklara sebep olabilecek bir yoksunluk olduğu için nefse zulümdür. İnsan, nefsine karşı zulüm değil, adâlet icra etmekle mükelleftir. Çünkü Peygamberimiz,”Nefsinin de senin üzerinde hakkı vardır” buyurmuştur.
d) Yüce Allah Bakara Sitesinin 195. âyetindeCanlarınızı kendi ellerinizle tehlikeye atmayınız..” buyurmaktadır. Bekârlık hayatın tabii arzuları ve ihtiyaçları ile çatışmak olduğu için, nefsi cinsel haramlara sürüklemektir; nıânen tehlikeye düşürmektir. Zira, özellikle hiçbir bekâr insan cinsel haramlardan güvencede olamazb
e) Yeryüzünde kadın erkek dengesi bulunduğundan bekârlık, karşı cins- den bir ferdi de bekârlığa mahkûm ederek mutsuzlaştırmaktır.
f) Bekârlık, varlığımıza eş sevgisini koyan, eşlerimizi ilmi, kudreti ve hikmetinin belgesi olarak sunan ve onları küfran-ı nimette bulunulmaması gereken nimetler olarak tanıtan Allah’a; Onun ihsanına karşı ilgisiz kalmaktır. O’nun önemsenmesini dilediğini basit görmektir.
g) Bekârlık, bâtıl din ve ideoloji mensuplarına; Hıristiyan râhiblerine benzemektir. Onlara benzemek ise haramdır.
Allah’ın Resûlü şöyle buyurmuştur:
“Evleniniz. Ben sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı övünürüm. Sakın ha! Hıristiyan râhibleri gibi bekârlığa yapışır olmayınız.”
i) Bütün bu mahzurları yanı sıra bekârlık, Allah’ın “Evleniniz.” emrine, özellikle izinden gitmekle emrolunduğumuz Peygamberimiz’in sözlü emirlerine ve yaşayış tarzına aykırılıktır. O’na aykırılık ise haramdır; büyük gii- nahdır. Zira Allah’ın Resûlü evliliği, “Benim sünnetimdir.” buyurarak takdim etmekte, “Benim sünnetimden yüz çevirenler, benim yaşayışım üzerinde değildir.” gerçeğini duyurmaktadır.
Burada bilvesile ifade etmek isteriz. Evlilikle ilgili hadîslerde? Sünnet” ifadesi bazılarının anladığı şekilde farz karşılğı sünnet veya nâfile demek değildir.
Bu gibi hadîslerdeki “Sünnet” tabiri; yükümlülük ifadesi olarak farzı da, vâcibi de, sünneti de içine alan yol ve hayat tarzı mana- smdadır.
Evet, İslâm’ın genel ve bekârlık-evlilikle ilgili özel düstûrlarından çıkararak maddeler halinde sunduğumuz bekârlığı reddedici gerekçeleri bir bütün halinde değerlendirdiğimiz zaman, bedenî ve malî güç varken ve eşe zulmedileceği endişesi yok iken, bekârlıkta ısrar edilmesinin çok yönlü haram olduğu açıkça anlaşılır.
Meseleyi kendi bütünlüğü ve kutsal ölçüleri içerisinde değerlendirmenin vardıracağı sonuç budur. İslâm bilginlerinin bir kısmının görüş beyan ederken meseleyi bütünlüğü içerisinde ele almadıklarından şüphe etmiyoruz.
Hür kadınlarla evlenilememesi halinde esir mü’min kadınlar olan câriyelerle evlenilmesini öğütleyen Nisâ Sûresi’nin yirmi beşinci âyetinin son bölümünden bekârlığa meşrûiyet çıkaran bazı İslâm âlimlerinin görüşlerini yadırgamamak mümkün değildir. Çünkü bizzat bu âyet bile hür kadınlarla evliliği esas kabul etmektedir.
Kur’ân-ı Kerîm’in evlilik çevresinde dönen hükümlerini içerici Bakara Nisâ, Nûr, Ahzab ve Talâk Sûreleri ortada iken, Kur’ân-ı Kerîm bütün peygamberleri evli ve çocuk sahipleri olarak sunarken, üstelik başta Allah’ın Resûlü olmak üzere pek çok peygamberin sınırlı çok kadınlı evliliği gözler önünde bulunurken, Hz. Yahya’nın Al-ı İmran Sûresi’nde “Hasûr” olarak tavsif edilmesinden bekârlığın sa- kıncasızlığma, hatta öğütlenebilirliğine delil çıkarmak hiç mi hiç mümkün değildir. Kaldı ki Hz. îsa ve Hz. Yahya, Muhammed üm metini bağlamayacak istisnaî örneklerdir. Nitekim Hz. Yahya örne ğini de içine alan bir hadîs, bu hususta konumuza açıklık getirmektedir.
Allah’ın Resûlü şöyle buyurur:
“Dört zümrenin dünyada ve âhirette la’nete uğraması, İlâhî rahmetten kovulması dilendi. Melekler de bu dileğin kabul olunması için âmin dediler. Bunlar:
a) Allah, kendisini erkek olarak yarattığı halde kendisini kadınlaştıran ve kadınlara benzemeye çalışan erkekler,
b) Allah, kendisini kadın olarak yaratmış iken nefsini erkekleştiren ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlar,
c) A’ma’nın yolunu şaşırtan adamlar ve bir de;
d) Allah Zekeriyya oğlu Yahya peygamberden başka bir kimseyi “Hasûr” kalmakla vazifelendirmemiş iken, “Hasûr” kalan; kadınlardan uzak durup bekârlığa yapışan insanlardır.”
Bekârlığın dînî hükmünü ortaya koymak için yaptığımız açıklamaların sonuç itibariyle büyük ölçüde Islâm bilginlerinin çoğunluğunun görüşlerini yansıttığını ifade etmek isteriz. Çünkü istisnasız
bütün İslâm bilginleri, Nefsin galeyanı ve zinâya düşme korkusu halinde infaka;(bakmaya) kudretli olanlar için (evliliğin) farz-ı ayın olduğunda..”ittifak etmişlerdir.
Bir önceki bölümde erkek cinselliğini incelerken, Yûsuf Sûresi’nin yirmi dördüncü âyetine ve Allah’ın Resûlü’nün bir hadîsine dayanarak açıkladığımız üzere, hiçbir insan zinâ dâhil cinsel haramlardan güvende olamayacağına göre, cinsel ve malî gücü olanın evlenmesinin farz-ı ayın olduğu hakikati ortaya çıkar.
Kaldı ki evlilikle ilgili Kur’ân ve Sünnet emirleri farziyeti de ned- biyeti (öğüdü) de içine aldığından, evlilik -itikadî olarak değilse de amelî.
ak farzdır-diyen müctehidler ve büyük bilginler de çoğunluktadır.
1 !gin Islâm ümmetinin bütünü üzerinde farz olduğu görüşü de yaygın ve ağırlıklı bir görüşdür.