Ölen Müslümanın Oruç ve Namaz Borcu Ödenir mi?

By | 5 Şubat 2015

olen-muslumanin-oruc-ve-namaz-borcu-odenir-mi   Ölen Müslümamn tutamadığı farz ve vacip oruçlar ve nezir oruçları için birer fidye ayrılır. “Fidye” bir fakiri bir gün doyuracak şekilde yemek yedirmek veya onun bedelini vermektir. Bu da Ramazan’da verdiğimiz “fitre” miktarıdır. Namaz için ise, kıyas yoluyla aynı şekilde kılınamayan her namaz için bir fidye verilmesi bazı Hanefî âlimlerince uygun görülmüştür.

Oruç ve namaz gibi ibadetler mükellef olan her Müslümanın yapması gereken şahsî farzlardır. Bunun için her Müslüman bizzat namazını kılmak, Ramazan orucunu tutmak sûretiyle borcunu edâ etmiş olur.Ölmeden önce hayatta iken bu ibadetlerini kendi yerine yakını veya bir başkası kılamayacağı gibi, öldükten sonra da kimse kılamaz.Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bu hususu şöyle ifade ederler:

“Hiç kimse başkası adına oruç tutamaz, kimse de başka biri adına namaz kılamaz; ancak onun adına yemek yedirebilir.”
“Yemek yedirme” meselesi ise Bakara Sûresinin 184. âyet-i kerimesinde ve bazı hadislerde beyan edildiği gibi, tutulamayan her oruç için her gün bir fakiri doyuracak şekilde yemek yedirmektir.
İbni Ömer’in rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz (a.s.m.) şöyle buyururlar:
“Bir Müslüman ölür de, üzerinde bir aylık oruç borcu kalırsa, her gün bir fakiri doyurmak üzere onun yerine yakınları yemek yedirsin.”
Yine İbni Abbas’ın bir rivayetine göre Resul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyururlar:

“Bir kimse Ramazan’da hastalanır, sonra ölürse, oruçlarını tutamamış olursa, onun adına yemek yedirilir, kaza edilmez. Fakat adarsa velisi onun yerine kaza eder.”
Bu hadis-i şerifler, hayatta iken oruç tutamayanların daha sonra mirasçıları onun malından her orucu için fidye verileceğini bildirmektedir. Bunun için mirasçılarına vasiyette bulunur.Bu bir ibadet olduğu için ancak kendisinin vasiyet etmesi halinde yapılması gerekir. Kendisi bir vasiyette bulunmamışsa, mirasçı durumunda olan evlât ve yakınları onun adına fidye vermek mecburiyetinde değildir. Fakat kendiliklerinden fidye verirlerse bu caizdir ve sevabı kendisine ulaşır. Bu ihtiyarîdir, yakınlarının onun adına bir ikramı sayılır.
Ölen Müslümanm tutamadığı Ramazan gibi farz oruçları, adayıp da tutamadığı nezir oruçları ve nafile olarak başlayıp bozduğu, daha sonra tutamadığı vacip oruçlar için birer fidye ayrılır.

“Fidye” yukarıda da belirtildiği gibi bir fakiri bir gün doyuracak şekilde yemek yedirmek veya onun bedelini vermektir. Bu da Ramazan’da verdiğimiz “fitre” miktarıdır.

Hanefî, Şâfiî ve Mâlikî âlimlerinin görüşleri bu istikamettedir.  Oruç şahsî bir ibadet olduğu için bir başkasının onun yerine oruç tutması caiz olmaz. Üç mezhebin âlimleri, içtihatlarına yukarıdaki meâlini verdiğimiz hadisleri delil olarak zikrederler.Başta Ahmed bin Hanbel olmak üzere Hanbelî mezhebi âlimleri ve tâbiîn ve bazı Sahabiler ise Buharî ve Müslim gibi hadis kitaplarında geçen şu hadis-i şerifi zikrederler.
Resulullah’m huzuruna bir Sahabi geldi ve şöyle dedi:
“Yâ Resulallah, annem öldü, üzerinde bir aylık oruç borcu var. Onun yerine kaza edebilir miyim?”
Resulullah (a.s.m.) sordu: “Annenin borcu olsaydı, onu öder miydin?”
Sahabi, “Evet” diye cevap verdi.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurdu: “Allah, borcu ödenmeye daha lâyıktır.”
Fakat bu meselede, içinde Hanefî âlimlerinin de bulunduğu mezhep âlimlerinin çoğunun içtihadına göre amel etmek daha isabetli olacaktır.
Oruç için “fidye” vermek, hususunda âyet ve hadisler delil olarak getirilirken, namaz için ise ibadet olması dolayısıyla kıyas yoluyla aynı şekilde kılmamayan her namaz için bir fidye verilmesi bazı Hanefî âlimlerince uygun görülmüştür.Yani ölen kimse kılamadığı namazlar için malından fidye verilmesini vasiyet etmişse, mirasçıları bu arzusunu yerine getirirler. Her namaz için bir fidye verirler.