Evliliğe giden yolda en mühim safha söz kesmeden sonra nişan yapılmasıdır.
Nişan, adı üstünde bir “alâmet”tir. Bir “vaat”tir. Karşılıklı olarak evlenmeye söz ve karar verenlerin, bu sözü ve kararlılığı bir merasimle ve bazı alâmetleri, meselâ, nişan yüzüğünü birbirine teslim etmesiyle geniş kesime de açıklamış olurlar. Buna “nişan merasimi” denilir.
Bir Müslüman şer’an kendisine küfüv (denk) olan münasip gördüğü bir kıza talip olup da kız tarafı da oğlan tarafını münasip görerek vereceklerini bildirdikten sonra, aileler nişan merasimi yapmak üzere bir “gün” tayin ederler. O günü iki taraf da, eşine, dostuna, akrabalarına ya şifâhen veya dâvetiye bastırıp dağıtarak bildirir ve onları nişana dâvet ederler. Oğlan tarafı israfa kaçmamak şartıyla, duruma göre şerbet, tatlı gibi ikramları kız evine gönderir. Her iki taraf durumları nisbetinde birbirlerine hediyeler alır.
Kararlaştırılan günde nişan merasimi yapılır. Kahveler içildikten sonra aşr-i şerif okunur, duâlar edilir. Daha sonra; erkekler tarafında ailenin büyüğü veya yüzüğü takması arzu edilen zat, Besmele ile nişan yüzüğünü damat adayına takar. Gelin olacak kızın da yüzüğünü hanımlar tarafından en yakınlarından münasip bir hanım takar.
“Nişan merasiminde dikkat edilmesi gereken mühim husus, kadınlarla erkeklerin karışık bulunmamaları, nâmahrem olan kimselerin birbirlerini görmemeleridir. Böylesine hayırlı bir teşebbüse daha başlangıçta bid’at ve haram karıştırılmamalıdır.
Nişan merasiminden sonra, artık o kıza bir başkası talip olamaz, nişanlandığı tarafı reddedip de kendilerine dönmesini isteyemez. Böylesine bir davranış, İslâm terbiyesine zıttır.
Nişanlılık devresinde çok çok dikkat edilmesi gereken bir husus da, nişanlı çiftlerin arada bir mahremleri olmaksızın baş başa kalmamalarıdır. Bu haramdır. Nişan akdi, mahremiyeti sağlamaz, gençler baş başa gezip tozamazlar. Arada nikâh akdi olmaksızın bir arada olmaları haramdır.
Aslında, “Hayırlı işte acele ediniz.” kaidesince, bu nişanlılık müddeti fazla uzatılmadan, evlilik gerçekleştirilmelidir.
Günümüzde, “ince eleyip sık dokuma”, “eşya düzme” düşünceleri yüzünden nişan devresi bazen bir yılı, bazen daha fazla zamanı bulabilmektedir.
Nişanlılık devresi gençler için, tatlı bir heyecan devresidir. Bu devrede taraflar birbirinin huyunu, suyunu biraz daha yakından tanırlar. Şayet arada, evlilik hayatını devam ettiremeyecek kadar anlayış, duygu, huy, kültür, örf farkı bulunduğu anlaşılırsa, yol yakınken dönülebilinir. îşte bu ihtimalden dolayı, nikâh akdinin yapılması, düğüne bırakılmalıdır. Nişanlılık devresinde “rahatça görüşüp konuşabilmek için” nikâh kıyılmasının bu bakımdan mahzuru doğmaktadır. Nişanlılığın bozulması durumunda nikâh akdinin de feshedilmesi aslâ ihmal edilmemelidir.