Nasıl Selam Verip,Almalıyız?

By | 8 Şubat 2015

nasil-selam-veripalmaliyiz   İki Müslüman karşılaşınca ilk sözleri selâm olmalıdır. Konuşmaya ve sohbete selâmdan sonra başlamalıdır. Bu hususta Peygamberimiz, “Selâm kelâmdan öncedir. Selâm vermeden kim konuşmaya başlarsa ona cevap vermeyin” buyurarak bizleri ikaz etmektedir. Birisiyle karşılaşıldığı veya bir cemaate uğranıldığı zaman girişte selâm verildiği gibi çıkarken ve ayrılırken de selâm vermek gerekir. Selâm, mü’min kalpleri birbirine bağlayan nurlu bir ip, gönüllerdeki sevgi ve kardeşlik duygularının canlı tutulmasını sağlayan bir duâdır.Bilhassa zamanımızda unutturulmaya ve çeşitli uydurma laflarla değiştirilmeye çalışılan bir İslâm şeâiri, işareti ve parolasıdır.Selâm, İslâm toplumunda birlik ve beraberlik ruhunu şenlendiren bir özelliğe sahiptir. Selâmlaşma Rabbimizin bir ihsanı, Peygamberimizin (a.s.m.) bir tavsiyesidir.
Kur’ân-ı Kerimde, “Bir selâmla selâmlandığınız zaman, siz ondan daha güzeli ile karşılık verin veya aynı ile mukabele edin”
buyurularak selâmın en güzeliyle başlayıp, en güzeliyle mukabele e- dilmesi emredilmiştir.
Bilindiği gibi, selâmlaşmanın en güzel şekli “es-selâmü aleyküm” dür. “Selâm aleyküm” selâm yerine geçmemektedir. Âyette geçen en güzel şekli ile cevap vermek ise, “esselâmü aleyküm” denildiğinde
“ve aleykümü’s-selâm ve rahmetullah”; “es-selâmü aleyküm ve rah- metullah” denildiğinde “ve aleykümü’s-selâm ve rahmetullahi ve berekâtüh” şeklindedir.
Selâmın sevgi ve muhabbete vesile olduğunu da Resul-i Ekrem E- fendimiz (a.s.m.) şu veciz hadisinde bildirir:
“Allah’a yemin ederim ki, siz iman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (hakkıyla) iman etmiş olamazsınız. Ben size, yerine getirdiğinizde onunla karşılıklı olarak birbirinizi seveceğiniz bir şey göstereyim mi? Aranızda selâmı yayınız.”
Karşılaştığı zaman Müslüman kardeşine selâm vermeyi ve verildiğinde almayı, Müslümanın birbirlerine olan hakları arasında sayan Peygamberimiz (a.s.m.), ayrıca selâmın dinî bir vazife olduğuna da işaret eder. Âdem’le (a.s.) melekler arasındaki bir selâmlaşmayla meydana gelen bugünkü selâmlaşmanın mânâ ve mahiyetinin ne kadar ulvî olduğu açıktır.Her namazda tahiyatta okuduğumuz duâda, Allah’la Resulü (a.s.m.) arasında geçen bir selâmlaşmayı görmekteyiz. Miraçta, Rab- biyle perdesiz olarak görüşen Kâinatın Efendisi (a.s.m.), o ulvî sohbette yaptıkları selâmlaşmayı biz ümmetine de hediye olarak getirmiştir. Biz de her namazda o manzarayı hayal ederek “et-tahiyyatü”yü okumaktayız.Yine her namazın sonunda sağa ve sola “esselâmü aleyküm ve rahmetullah” derken, hem bütün mü’minleri, hem de melâikeleri selâmlamış oluyoruz.

İşte bütün bu sebeplerden dolayı selâm vermek sünnet, almak ise farzdır.Böylelikle, selâmlaşma toplumsal hayatımızda dönüp dolaşan dostça bir kelâm olduğu gibi, aynı zamanda ibadetlerimizde de özel bir yer tutmaktadır.Selâm veren mü’min, kardeşine dünyada ve âhirette Allah’ın rahmetini ve bereketini dilerken, devamlı güven, selâmet ve huzur içinde olması için duâ eder; selâmı alan da aynı duâyı ona yapar.
İki Müslüman karşılaşınca ilk sözleri selâm olmalıdır. Konuşmaya ve sohbete selâmdan sonra başlamalıdır. Bu hususta Peygamberimiz (a.s.m.), “Selâm kelâmdan öncedir. Selâm vermeden kim konuşmaya başlarsa ona cevap vermeyin” buyurarak bizleri ikaz eder.Birisiyle karşılaşıldığı veya bir cemaate uğranıldığı zaman girişte selâm verildiği gibi çıkarken ve ayrılırken de selâm vermek gerekir. Hatta ayrılırken selâm vermenin daha faziletli oluşu hakkında İbni Âbidin’de bir hadis de zikreder:
Peygamberimiz (a.s.m.), “Bir meclise geldiğiniz zaman cemaate selâm veriniz. Dönüşünüzde de onlara selâm veriniz. Dönerken selâm, birinci selâmdan daha faziletlidir” buyurlar.