Namaz Ve Zekatın Fazileti

By | 24 Eylül 2014

hasema

 

namazzZekat İslâm’ın temellerinden birisi ve aynı zamanda da çoğunlukla Kur’an’da namazdan sonra zikredilmiştir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Namaz kılınız, zekat veriniz.” (Bakara/43)

Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

“— İslâm beş şey üzerine kurulmuştur.

1-                      Allah’tan başka ilahın olmadığı ve Muhammed’in onun elçisi ve Rasûlü olduğuna şahadet getirmek.

2-                      Namaz kılmak.

3-                      Zekat vermek.

4-                      Oruç tutmak.

5-                      Hacca gitmek.

Namaz ve zekat ibadetlerine riayet etmeyenin göreceği azab şiddetli­dir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Kıldığı namazlardan gafil olanların vay haline!” (Ma’un/4-5) “Altın ve gümüş biriktirerek onların zekatlarını vermeyenleri bü­yük bir azapla müjdele!” (Tevbe/34)

Rivayet edildiğine göre:

“Ayette geçen infaktan maksat zekâttır.”

“Allah için zekât vermek, dünya nimetlerinden uzaklaşarak, ahiret için yapılan kârlı bir ticarettir.”

Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdular:

“Zekât verenin yemeğini ye, yemeğini de zekat verene (takva sahibi olana) yedir.”

Bazı alimler sadaka ve zekatlarım yanlızca yoksul sofilere verirlerdi. Onlara “bütün fakirlere vermeniz daha iyi olmaz mı?” denildiğinde şöyle ce­vap verirlerdi:

“— Onların tek bir dertleri vardır. O da Allah’ın rızasını kazanmaktır.”

Cüneyd (k.s.) dedi ki:

“— Kim parasını Allah için dağıtırsa, dünyanın kederinden kurtulur.”

İbni Mübarek (k.s.) dedi ki:

—                      İyiliği ilim öğrenen insanlara artırır.

Ona denildi ki:

—                      Yardımlarımı topluma yaysam daha iyi olmaz mı?

Oda:

—                      Ben peygamberlik makamından sonra en yiice makam olarak ilim öğrenmeyi görüyorum. Şayet ilim öğrenenlerden birinin kalbi geçim sıkıntı­sıyla meşgul olursa, ilim öğrenemez. Tam bir ilim öğrenmeleri için onların zamanlarını ilime vermelerini sağlamak büyük bir fazilettir. Herhangi bir ta­biat felaketiyle karşı karşıya kalanlara zekâtın verilmesi çok önemlidir. Ak­rabalara verilen zekât hem sadaka ve hem de akraba ziyaretini gerçekleştir­mektedir.

Akrabayı ziyaret etmenin faziletini daha önce de görmüştük. Fakat zekât, sadaka verirken başa kakmamalı ve riyakâr olmamalıdır. Sadakayı gizli vermek efdaldir.

Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

“— Gizli verilen sadaka, Allah’ın kula olan öfkesini ortadan kaldırır.”

Kıyamet gününde gölgenin olmadığı, güneşin çok yakın olduğu za­man, arşın gölgesindeki yedi sınıftan biri de: “Gizli verdiği sadakayı, hatta sağı-solu bile görmeden infakta bulunan kişidir.”

—                      Başkalarını teşvik etmek maksadıyla, sadakanırf açıkça verilmesin­de bir sakınca yoktur. Ancak, riya ve başa kakma tehlikesi olduğunda, gizli verilmelidir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Verdiğiniz sadakaları başa kakarak, sevabını yok etmeyi­niz.” (Bakara/263)

İyiliğin en büyük afeti, başa kakarak, onun sevabını yoketmektir. İyilik yapan kişi, yaptığı iyiliği gizlemeli, kendi yaptığını insanlara söylememeli ve insanların yaptığı iyiliği devamlı anmalıdır.

Bir hadis-i şerifte Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

— İnsanlara yaptığı iyilikten dolayı teşekkür etmeyen, Allah’a da şük­retmez!