Musa (A.S.)’In Ölümü

By | 10 Mart 2015

musa-a-s-in-olumu   Harun (A.S.) öldükten sonra ev de, yatak da ortadan kaldırıldı. Hz. Musa ağacı aradığı vakit onun da ortadan yok olduğunu gördü.
Hz. Musa dağ başından ayrıldı. Yapayalnız olarak İsrailoğulları r.m yanma döndü.

Onlar Harun’u göremeyince:

— Musa, Harun’u çok sevdiğimizi kıskandı, onu öldürdü! diye düşündüler. Çünkü Harun onlara hiç sert davranmamıştı. Hz. Musa İsraillilerin bu suçlamasını duyunca:
— Hey, yazıklar olsun size! Kardeşim Harun’u öldüreceğimi nasıl sanıyorsunuz? dedi ise de onlar suçlamalarında ısrar ettiler. O vakit Hz. Musa Allah’a ibadet ederek duada bulundu. O vakit Harun ölüm yatağiyle birlikte gökten aşağı doğru inmeğe başladı. Halk, onu yerle gök arasında görünce eceli ile öldüğüne inandılar.

Hz. Musa bir gün İsrail yiğiti ve Hz. Yusuf’un oğlu Efrayim’in torunlarından Yûşâ ile birlikte yolda yürüyordu.
Yûşâ, karşıdan şiddetli bir karayelin esmekte ve gelmekte olduğunu gördü:
— Kıyamet kopuyor yâ Musa! dedi. Ve ona sımsıkı sarıldı. Musa:
— Allah’ın elçisine Kıyamet kopmaz! dedi. Fakat, esen yel Hz. Musa’yı ileriye doğru sürdü, götürdü. Yûşâ’nın elinde de Hz. Musa’nın gömleği kaldı. O da, elinde bu gömlekle geriye döndü. İsrailo ğullannm yanma geldi.

Halk:
— Sen Musa’yı mutlaka öldürdün! diyerek ona saldırdı. Yûşâ’yı vakaladılar. Yûşâ da:
— Onu öldürmedim ben! diye kendisini savundu. Ona sımsıkı sarılmıştım. Bir karayel çıktı, onu aldı, götürdü diye yeminler etti. Halk, bu sözlere inanmadı. Onu öldürmek istediler. Yûşâ:
— Ey kavm! dedi. Bana üç gün mühlet veriniz. Uç gün sağ bırakınız beni!..
Halk da:
— Peki! Uç gün bekleyeceğiz ey Yûşâ! dediler. O da bu üç gün içinde Yüce Allah’a yalvardı, yakardı:
— Yarabbi, bütün gerçeği ortaya koy! dedi.
Üçüncü gündü. Yûşâ’yı muhafaza altına alanların gözlerine birden derin bir uyku geldi. Birden rüyaya daldılar. Bir nida onlara şunu bildirdi:
— Yâ kavm! Musa, hiç de Yûşâ tarafından öldürülmüş değildir. O. Yüce Rabbi tarafından göğe kaldırılmıştır.
Halk, bu nidayı işitince Yûşâ’yı serbest bıraktılar.
Hz. Musa ölümden zaten çok ürkmekteydi. Ölümden çok çekinme duyuyordu. Fakat Allah da Hz. Musa’ya ölümü sevdirmek ve hayattan bezdirmek istiyordu. Ve bir gün Nun oğlu Yûşâ’yı kendisine Peygamber yaptı.
Yûşâ (A.S.) her sabah, her akşam Hz. Musa’nın yanına gelir, giderdi. Hz. Musa ona şöyle sorardı:
— Ey Yûşâ!. Ey Rabbin elçisi! Haydi, söyle bana, Allahü Teâlâ’ nın sana karşı ne gibi görünmeleri var?

Yûşâ da:
— Ey Allah’ın Peygamberi dedi. Ben şu kadar yıl sana yoldaşlık ettim. Sana bir kere böyle soru sordum mu? Sen bana bunu sorarak hatırlatıyorsun! dedi. Başka bir söz söylemedi.
Yûşâ Peygamberin böyle sır saklaması Hz. Musa’nın zoruna gitti
— Yarabbi! dedi. Bana ölüm nasip et!

Bu suretle Hak Teâlâ ona ölümü sevdirmiş oldu. Ölümden çekinmedi.Hz. Musa, çok mütevazi, alçak gönüllü bir hayat yaşardı. Küçük bir ağacın gölgesi altına geçer, otururdu. Bir taşın üstüne bir çukuı kazmıştı. Yemeklerini bu oyuğun içine koyar, yerdi. Suyunu da orada içerdi. Yemeğini bitirince, ağzını oyuğa uzatır, sular içerdi. O bunu. Allah kullarının en sevgilisi olduğunu bildiği halde gurura kapıl maması için yapıyor, kendisini Allah’ın en hakir kulu sayıyordu.

Bir gün Hz. Musa oturduğu gölgelikten ayrıldı. Onun buradan ayrıldığını kimse görmemişti. Bir yerden geçiyordu ki burada melekler mezar kazmaktaydılar. Hz. Musa onları tanıdı. Yürüdü, yanlarına geldi. Ne de güzel mezar kazıyordu bunlar. Şimdiye kadar hiç de bövlesini görmemişti. O kadar zarif, parlak ve güzeldi. Hz. Musa mezara yaklaştı.Sordu:

— Ey Allah’ın melekleri! Bu mezarı kimin için kazıyorsunuz?
Onlar da:
— Allah’ın bir sevdiği için! diye cevap verdiler.
Hz. Musa:
— Bu, gerçekten Rabbimin katında büyük bir mertebe sahibi kimse olacak ki bugüne değin buna benzeyen bir yatak ve girilecek yer görmemiştim! dedi. Hz. Musa’nın konuştuğu melek onun ruhunu kabzedecek melekti, ölüm meleği idi. Melek ona:
— Ey Allah’ın yakın dostu! Bu kabir senin mezarın olmasını diler misin? diye sordu.
Hz. Musa:
— İsterim onu! dedi.
Melek de kendisine:
— O halde mezara in de dayan! Rabbine yön tut. Son derecede hafif ve rahat soluk al! dediler. Hz. Musa, o meşakkatler peygamberi sesini çıkarmadı. Güzel mezara indi. Ona yaslandı, abandı. Yüzünü Yüce Allah’ına çevirdi.Sonra derin ve rahat bir nefes aldı. Yüce Rabbinin elçisinin bu son nefesi oldu. Artık ruhu kabzolunmuştu.Sonra melekler kanat çırpıp kabri düzelttiler. Yüce Allah’ın öz dostu Musa bu dünyadan ayrıldı gitti. O dünya malına önem vermemişti. Şimdi Rabbi katındaki yüce mertebe ve nimete eriyordu.Bir rivayete göre bu ölüm şöyle olmuştur:

Ölüm meleği o vakitlar herkesin gözüne görünerek gelirdi. Hz. Musa’nın canını almaya gelince o da onu gördü. Hemen yüzüne bir tokat attı ölüm meleğinin! Onun gözünü çıkardı. O da Yüce Allah’a Hz. Musa’yı şikâyet etti:
— Ey Rabbim! Kulun Musa, gözümü çıkardı.. Eğer senin sevdiğin bir kul olmasaydı ben onu çok zor bir duruma Sokardım! dedi. Alla hü Teâlâ da:
— Ey ölüm meleğim! dedi. Sen Musa’nın hemen yanma dön. Ona, bir elini bir öküzün sırtına koymasını söyle. Avucunun kapladığı yerde ne kadar kıl varsa her kılın karşılığı olmak üzere birer yıl ömür mü sürmek istediğini, yoksa ölmek mi dilediğini sor. Bu iki yoldan birini seçsin!
Melek geri döndü. Hz. Musa’nın yanma geldi. Allahü Teâlâ’mn söylediklerini bildirdi.
— Kıllar sayısı kadar yaşamak mı, yoksa hemen ölmek mi istersin? diye sordu.
Hz. Musa:
— Bu kadar yıl yaşadım. Dahası ne olacak? dedi. Ölüm meleği Azrail de:
— Ölüm olacak! diye cevap verdi:
Hz. Musa da:
— O halde şimdi ölmeyi istiyorum! dedi. Ölüm meleği onun son bir kere nefes almasını bekledi ve sonra canını aldı, götürdü. O günden sonra da ölüm meleği Azrail insanların ruhunu almak için kimseye görünmeden, kimseye haber vermeden gelmeye ve canlar almaya başladı.
Hazret i Musa tam 120 yıl yaşamıştı. Ölmeden önce Yûşâ (A.S. : yanma çağırdı, ona şöyle dedi:
— Ey Yûşâ! Kuvvetlen, güçlen, cesur ol. Çünkü bu kavmi Allah’ın onlara vermek üzere atalarına ant içtiği diyara sen götüreceksin, onlara miras olmak üzere bırakacaksın. Allah seninledir. Korkma ve çekinme!

Hz. Musa, bunları söylerken hâlâ genç gibiydi ve gözleri hâlâ görüyordu.Hz. Yûşâ’nın nesebi, soy ağacı da şöyleydi: Yakub oğlu Yusuf, oğlu Efrayim, oğlu Nun, oğlu Yûşâ. Allahü Teâlâ yeni elçisine Erika (Bey tul Makdis’e) yürümesini emretti. O da kavmini aldı. Ancak ülkeye. (Arz ı Mev’ud’a) Filistine, Kenan diyarına, atalarının vatanına kavuşturdu. Kırk yıl içinde yeni bir nesil yetişmişti. Yeni kuşak eski mukaddes, İbrahim, İshak ve Yakub Peygamberlerin yattığı mukaddes toprağa kavuşmuştu. Yirmi yaşından büyük olanlar o yakıcı Tıh çöllerinde ölmüşler. Genç kuşak Cebbarlar üzerine hücum ettiler.