Mescit

By | 5 Kasım 2014

mescitMescit: Secde edilen yer, namazgâh, cami yerine kullanılan namaz yeri. Aşırı saygı göstermek, alnını yere koymak, baş eğmek, eğilmek anlamlarına gelen “sücûd” masdanndan yer ismidir. Çoğulu “mesâcid” gelir. Mescitlerin büyüğüne “cami” denir. Çoğulu “cevâmi”dir. Cami; toplayan, toplayıcı demektir. Beş vakit namazda cuma ve bayram namazlarında mü’minleri bir araya topladığı için bu isim verilmiştir. İbadet edilen yer, tapmak anlamında “ma’bed” ve çoğulu “meâbid” de kullanılır. Türkler Anadoluda, ibadethanelerin büyük yapıda olanlarına “cami” küçüklerine ise “mescit” adını vermişlerdir.
Yeryüzünde kurulan ilk mescit Kâbe-i Muazzama’dır. Allahu Teâlâ şöyle buyurur: “insanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev Mekke’de bulunan mübarek ve âlemler için bir hidayet kaynağı olan Kâbedir”
Mekke’de ilk müslüman cemaatin, özel bir ibadet yeri yoktu. Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem), erkeklerden İlk mÜSİÜman olan Hz. Ali (radıyallâhu anh) ve diğer arkadaşları ile Mekke’nin dar sokaklarında, gizlice namaz kılmıştı. Hz. Peygamber genellikle namazlarını, Kabe civarında veya kendi evinde tek başına kılardı. Bununla birlikte müslümanlar, cemaat halinde namaz kılabilmek için bir evde toplandıkları da olurdu. Bu ev, çoğu zaman ashabdan Erkam’m evi idi. Hz. Ömer (radıyallâhu anh), islâmiyeti kabul ettikten sonra, müminlerin rahatsız edilmeden Kabe’nin yanında namaz kılmalarını temin etmişti.
Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem), yeryüzünün bütün müslümanlar için bir mescit olduğunu ve Allah nazarında her yerin bir olduğunu belirtmiştir (Buhârî, Salât/56). Ancak namazların mescitlerde kılınmasının daha güzel olacağını bildiren hadislerde mevcuttur
Mekke’de İslâm’ın çıkışından sonra Kâbe dışında ilk mescit, Ammâr b. Yâsir tarafından yapılmıştır.
Hz. Ebû Bekıt Mekke’de iken yaptırdığı mescit, İslâmın ikinci mescidi olarak kabul edilir. O Mekkede iken, evinin avlusunda kapı yanında özel bir mescit yapmıştı. Kureyşliler, onu görecek olan kadınların ve çocukların heyecana kapılıp yoldan çıkacakları endişesiyle itiraz etmiş ve bu şekil söz konusu mescitte açıkça namaz kılmasını yasaklamıştı.
Medine’ye hicret etmeden önce. Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in emri ile orada Cuma namazı kılınmıştı. Cuma namazının kılındığı bu yer, İslâm tarihinin üçüncü mescitidir. Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem), Medine’ye hicret ederken Kubada birkaç hafta geçirdi. Burada bir mescit inşasına başladı. İşte bu mescit, İslâm âleminde dördüncü mescittir:
Beşinci mescit ise, Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in, Medine’ye vardıktan sonra yaptığı mescittir. Hz. Ebu Bekir (radıyallâhu anh) ile Medine’ye giren Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) devesini salıverir. Devesi, nerede durursa orada misafir olacağını belirtir. Deve, bugün Mescid-i Nevevî’nin olduğu yerde durur. Boş bir arazi olan bu yeri, Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem), mescit ve kendi ev halkı için oturacak yer yaptırmak üzere satın alır. O zamandan beri bu mescit, Medine’nin belli başlı mescidi olarak zamanımıza kadar gelmiştir. Medine mescidinde, ashabını dinî ve dünyevî konularda aydınlatma amacıyla oturmaları Rasulullah’ın âdetleri idi.
Bu ilk mescitlerden sonra, İslâm âleminde mescitler çığ gibi çoğaldı. Müslümanlar kurdukları bütün köy ve kasabalarda, fethettikleri her yerleşim merkezinde bir veya birden fazla mescit yapmayı prensip haline getirdiler.
Mescitler, başlangıçta ibadet yeri, ilim müessesesi, kaza dairesi (mahkeme), ordu karargâhı, elçilerin kabul edildiği bir makam ve hatta gerektiğinde hapishane olarak kullanılmıştır. Mescitler son zamanlara kadar, ibadet yeri olarak görev yapma¬nın yanı sıra, eğitim-öğretim faaliyetlerinin de icra edildiği bir yer olmuştur.