Enes b. Mâlik (radıyallâhu anh)’dan rivâyet edilmiştir:
“Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem), (mescidin) kıble (tarafındaki duvarında) tükürük gördü. Bu durum, ona ağır geldi. Hatta üzüntülü hali yüzünden belli oluyordu. Hemen kalkıp onu eliyle ufalayarak kazıdı, sonra da:
– ‘Sizden birisi namaza durduğunda o kimse Rabbine yalvarır yahut Rabbi kendisiyle kıble arasında bulunur. Bu sebeple sizden birisi sakın kıblesi tarafına tükürmesin! Fakat tükürecek olursa sol tarafına veya ayağının altına tükürsün’ buyurdu ve elbisesinin ucunu eline alıp tükürdü, sonra bir kısmını diğer kısmı üzerine büküp dürdü ve: Ya da böyle yapsın’ buyurdu.”
(Buhârî, Salat 33, 36, Amel fi’s-Salat 12; Müslim, Mesacid 54 (551)
Enes b. Mâlik (radıyallâhu anh’dan rivâyet edildiğine göre, Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Mescitte tükürük bulunması, bir günahtır. Bu günahın giderilmesi/kefareti, onu (toprağa) gömmektir.”
(Buhârî, Salat 37; Müslim, Mesacid 55 (552); Ebu Dâvud, Salat 22 (475); Tirmizî, Salat (572);
Nesâî, Mesacid 30; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/285)
(Mescit içine tükürmek veya sümkürmek, mutlak sûrette yasak ve günahtır. Buna ihtiyâcı olanlar, yanlarında mendil, selpak, peçete gibi eşyalar bulundurmalı ve ona tükürmeli, burnunu da onunla temizlemelidir. Mescitte sümkürmenin kefareti o pisliği defnetmektir. Buradaki “defin” sözünden ne kastedildiği alimler arasında ihtilaflıdır. Cumhûr’a göre bundan maksat; pisliği mescidin yerdeki toprağına veya kumuna gömmektir. Mescidin yerinde böyle bir şey bulunmaz da halı ve benzeri şeylerle döşeli olursa o zaman “defin”den maksat, pisliği dışarıya çıkarıp atmak olur. Zâten alimlerden bazıları: “Defin”den maksat, onu mescitten çıkartmaktır” demişlerdir. Sonra ağız ve burundan çıkan iğrendirici şeylerin temizlenmesi yalnız mescide mahsus değildir. Bu her yerde gereklidir.)