Âişe’den, dedi ki: “Ben: Ey Allah’ın Resûlü, benim iki komşum var. Hangisine hediye vereyim, diye sordum. O: Kapısı sana daha yakın olanlarına, buyurdu.
Açıklama:
“Komşuluk hakkı kapı yakınlığına göredir.” denildiğine göre bundaki hikmet, daha yakın olan kimsenin, komşusunun evine giren hediye ve benzeri şeyleri görerek daha uzakta olanın aksine gözünün de bunlara meyletmesi dolayısı iledir. Diğer taraftan daha yakın olan kimsenin, komşusunun başına gelen sıkıntılı ve zorlu hallere yetişmesi -özellikle de haberdar olmanın zor olduğu zamanlarda- daha hızlı ve çabuk olur. İbn Ebi Cemra dedi ki: Daha yakın olana hediye vermek mendubdur. Çünkü hediye aslında farz bir şey değildir. Dolayısıyla bunda sıralama da farz olmaz.
Hadisten, daha üstün olana göre amel etmenin daha uygun olduğu anlaşılmaktadır, Ayrıca ilmin amelden önce geldiği de anlaşılmaktadır.
Komşuluğun sınırları hakkında görüş ayrılığı vardır. Ali -radıyallâhu anh- “ezan sesini işiten kimse, komşudur” demiştir. “Seninle birlikte mescidde sabah namazını kılan kimse, komşudur” diye de tanımlanmıştır. Âişe’den rivayete göre de “komşuluğun sınırı her cihetten kırkar evdir.” el-Evzai’den de buna benzer bir görüş rivayet edilmiştir. Buhari de el-Edebü’l-Müfred’de bunun benzerini el- Hasen’den rivayet etmiş bulunmaktadır.
İmam Nevevî şöyle der;
Hz. Âişe’nin “Önce hangi komşuma ikram edeyim?” sözü diğer komşularının hepsine ikram edebilecek gücü olmadığı için söylenmiştir. Komşuya ikram edilmekle emrolunmuş ve fazla verecek bir şeyi de olmadığı için acaba hangisini tercih etmeliyim diye sormuştur.
Hadiste, diğer komşulara da ikram edecek kadar varlıklı olmayan kimsenin ikram hususunda kapısı en yakın olan komşuyu seçmesi gerektiği ifade edilmektedir. Yakın komşudan maksadın akrabası olan komşu olduğu şeklinde de bir yorum yapılmıştır