Kibrin Dereceleri

By | 6 Ağustos 2014

hac-umre-seti

Kibrin DereceleriKibrin Dereceleri
Kibrin de bazısı bazısından büyük ve şiddetlidir. Burada fark, kibirlenmenin, Allahü Teâlâ’ya, Resûlüne (sallâllahü aleyhi ve sellem) ve kullara karşı olmamasındandır.
BİRİNCİ DERECE: Allahü Teâlâ’ya karşı kibirdir. Nemrûd’un, Fir’avun’un, İblis’in ve Allahü Teâlâ’ya inanmayıp, kendilerini ilâh tanıyıp, kul olmayı kendilerine yediremeyerilerin kibirleri bu cinstendir. Allahü Teâlâ, «Ne İsa, ne de Allah’a yakın melekler, Allah’ın kulu olmaktan utanmazlar, çekinmezler» t1), buyurdu.
İKİNCİ DERECE: Resûlullah’a (sallâllahü aleyhi ve sellem) karşı kibirlenmektir. Kureyş kâfirlerinin yaptıkları böyledir. . Dediler ki: «Biz, bizim gibi bir insanın emrine uymayız. Niçin bize melek gönderilmedi? Yahut niçin meşhur birisi değil de, bir yetim peygamber olarak gönderildi?». Âyeti kerîmede onlar için, «Niçin bu Kur’ân bu iki şehirden IMekke ve Tâifl büyük bir kimseye indirilmedi dediler» (2), buyuruldu. Kibrin Dereceleri Onlar iki çeşit idiler: Bir kısmının kibirleri gözlerine ve kalble rine perde oldu. Düşünmediler ve O’nun peygamberliğini anlayamadılar. Nitekim onlar için Kur’ânı Kerim’de «Yeryüzünde haksız yere gururlananları, âyetlerimizi düşünmekten uzak tutarız» (3), buyuruldu. Bir kısmı ise bildiler fakat inkâr ettiler. Kibir ile tasdik etmeye tahammül edemediler. Onlar hakkında Allahü Teâlâ, «Zulüm ve gururları sebebi ile mûcizeleri inkâr eylediler» (4), buyurdu.
ÜÇÜNCÜ DERECE: Kullara karşı kibirlenip, hakaret gözü ile bakarlar, sözlerini kabul etmezler, kendilerini iyi bilirler ve onlar
dan üstün tutarlar. Böyle kibir, yukarıdaki iki dereceden aşağı ise de, iki sebeple de büyük sayılır:
Biri, büyüklük Allahü Teâlâ’nın sıfatıdır. Onun işinden bir şey şey elde edemeyen zavallı kulun büyük olması nereden geliyor ki, kendini bir şey zannediyor? Kendini büyük bilince, Allahü Teâlâ’nın sıfatının kendinde olduğunu söylüyor, onunla ortak olmak istiyor. Böyle kimse, padişahın tacını başına geçirip tahtına oturan köleye benzer. Padişah tarafından ne cezaya müstahak olacağını herkes bilir. Bunun için Allahü Teâlâ, «Azamet ve kibriyâ bana mahsus sıfatlardır. Bunlar için benimle kavga edeni, heiâk ederim» (‘), buyuruyor. O hâlde kullara tekebbür etmek Allahü Teâlâ’dan başka hiçbir kimseye yakışmaz. Eğer onun kulu, kullarına kibirlenirse, onunla büyüklükte kavga etmiş olur.
Diğer bir sebebi de şudur ki, bu kibir, hakkı, doğruyu diğerlerinden kabul etmesine engel olur. Bu sıfatta insanlar, dini bir mes’e lede münâzara ederlerse biri doğruyu söyleyince, diğerleri kibir sebebiyle onu kabul etmezler, inkâr ederler. Bu ise münâfıkların ve kâfirlerin ahlâkıdır. Nitekim Allahü Teâlâ, «Münafıklar, “Bu Kur’ân’a kulak vermeyiniz. Galib gelmeniz için o okunurken lüzumsuz şeyler konuşunuz” dediler» C2), buyuruyor. Yine buyurdu: «Ona Allah’tan kork dedikleri zaman, gururu onu günahlara devam etmeğe götürür» (3). Kibrin Dereceleri
İbn Mes’ûd (radıyallahü) anh buyurur: «En büyük günah, bir kimseye Allah’tan kork dendiği zaman, senin amelin sana, benimki banadır demektir». Bir defa Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) birine buyurdu: «Sağ elinle ye». Yiyemiyorum demesinin kibirden olduğunu anladı ve «Yiyemezsin», buyurdu. Eli öyle oldu ki, bir daha hareket etmedi. Sana anlatılan İblis’in hikâyesini efsane sanma. Bunu sana anlatmalarının sebebi, kibrin zararının nereye kadar gittiğini göstermek içindir. Zira İblis kibir etti ve «Ben ondan (Âdem aleyhisselâmdan) daha hayırlıyım. Beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın» (4), dedi. Kibri kendisini o dereceye götürdü ki, Hak Teâlâ’ya baş kaldırdı, secde etmedi ve mel’ûn oldu.