İlmel Ve Aynel Yâkîn

By | 24 Ağustos 2014

hac-umre-seti

 

tövbeAllah-u Teâlâ buyuruyor ki:

“Şayet ilmel yâkin ile (şüphesiz ve kesin bir bilgiyle) bilseydiniz” (Te- kasür, 5) ayetin açıklaması şöyledir:

— Şayet kıyameti tam ve hakkıyle bilseydiniz, mal, çocuk ve dünya zenginliklerinizle böbürlenmezdiniz. Size faydalı olan amelleri yapar, fayda­sız işleri işlemezdiniz!” ayetini şu şekilde de açılamak mümkündür:

“Siz mal, mülk edinmeyle., böbürlenmenin, kıyamet günü hiçbir fay­dası olmadığını peygamberler gibi kesin olarak bilseydiniz, çocuklarınızın çokluğuyla ve dünya nimetleriyle övünmezdiniz.”

“Allah’a yemin olsun ki, kıyamet günü siz cehennem ve cehennemin azabının şiddetini gözlerinizle mutlaka göreceksiniz!”

İlmel Yâkin ile Aynel Yâkin arasındaki fark sorulursa, buna şu şekil­de cevap vermek mümkündür:

İlmel Yakin; bilmek peygamber olmaları sebebiyle, peygamberlere aittir. Aynel Yâkin; meleklerin bilgisidir. Zira onlar cennet, cehennem, arşı ve levh-i mahfuzu aynen gördükleri için meleklere aittir.

İlmel Yâkin canlılar için, Aynel Yâkin ise ölüler içindir. Zira canlılar, insanların öldüğünü ve kabre koyulduklarını bilirler. Fakat kabirde olanları aynen bilmezler. Ama ölüler kabirlerdekileri aynen bilirler oranın cennet ve­ya cehennem olduğunu aynen müşahade ederler.

İlmel Yâkin, kıyameti ilim olarak bilmektir. Aynel Yâkin ise kıyamet

ve kıyamet dehşetini o gün yaşıyarak aynen gözlemektir.

İlmel Yâkin cennet ve cehennemi bilgi olarak bilmektir. Aynel Yâkin ise cenneti ve cehennemi yaşıyarak bilmeye denir. Allah-u Teâlâ şöyle bu­yuruyor:

“Şüphesiz o gün bütün nimetlerden sorguya çekileceksiniz!” (Te- kasür/8)

Bu ayeti şöyle açıklıyorlar:

Mahşer günü; insanlar dünya nimetlerinden ve kazandıklarından mut­laka sorguya çekilecektirler. Acaba nimetlerin şükrünü eda edip, Allah’a kul­luk ettiler mi, yoksa, nankörlük mü ettiler.

İbni Ebu Hatem, Zeyd İbni Eslem’den o da babasından şöyle rivayet ediyor: Rasûlüllah (s.a.v.) Tekasür sûresini okuduktan sonra şöyle buyurdu­lar:

“Sizler çokluklarınızdan övündünüz.” (Çokluğunuza güvenmeniz sizi Allah’a itaatten alıkoydu.) “Tâ ki çokluğunuz sizi ziyaret ettirdi.” (Allah’a is­yan etmeniz kabire kadar devam etti.) “Daha sonraları bileceksiniz.” (Kabre vardığınız zaman anlayacaksınız!) “Yine sakının ileride bileceksiniz.” (Ka­birlerden çıkıp mahşer yerine gittiğinizde bileceksiniz.) “Şayet ilmel yakin olarak bilseydiniz.” (Amellerinizin Allah’ın katına çıkarıldığında onların du­rumunu bilseydiniz.) “Andolsun ki, siz o kızdırılmış ateşi göreceksiniz.” (Zi­ra sırat köprüsü cehennem ateşi üzerine kurulacaktır.)

“Allah’a yemin olsun ki, Allah’ın nimetlerinden hesaba çekileceksi­niz!” (Allah’ın nimetlerinin nasıl kullandığınızla ilgili olarak Allah’a hesap vereceksiniz.)

Hz. Ali (k.v.) şöyle dedi:

“— Nimetten maksad insana verilen afiyet ve sağlıktır!”

Ebu Küllâbe (r.a.) Rasûlüllah (s.a.v.)’dan şöyle rivayet etti:

“— Peygamber, “O gün elbette nimetlerin hesabı verilecektir” ayetini okuduktan sonra oradaki ashab dediler ki:

“— Ey Rasûlüllah (s.a.v.) biz hangi nimetlerin,içinde yüzdük ki, ondan hesaba çekilelim. Midelerimize sadece arpa ekmeği girdi, başka bir şey bu­lamadık ki…”

Bunun üzerine Allah vahyi ile Peygamber (s.a.v.)’e şöyle bildirdi:

“Ayaklarınıza nalın giyip, susadığınızda soğuk su içmiyor musunuz? Bunlar Allah’ın nimeti değil mi?”

Tirmizi ve diğer hadis kitaplarının rivayet ettiğine göre Tekasür sûresi indiği zaman Rasûlüllah (s.a.v.) “O gün elbette nimetlerden dolayı hesaba çekilinecektir.” ayetini okuyunca oradaki sahabeler dedi ki:

“— Ey Rasûlüllah biz hangi nimetlerden hesaba çekileceğiz? Yediği­miz kara hurma, içtiğimiz su, kılıçlarımız boynumuzda asılıdır, düşmanları­mız bizi öldürmek için sipere yatmış bizi bekliyor. Hangi nimetimiz var ki onun hesabını verelim.”

Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Kıyamet günü ilk hesabı nimetlerinden dolayı vereceksiniz. İçtiğiniz soğuk su da Allah’ın nimetidir. Dikkat ediniz hesaba çekileceksiniz.”

Ebu Müslim ve diğer hadis kitapları Ebu Hureyre (r.a.)’den Peygamber (s.a.v.)’e şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir.

“— Kıyamet günü insana ilk sorulacak soru, dünyada sahib olduğu ni­mettendir. Sana sağlık, afiyet ve soğuk su vermedik mi diye insan hesaba çe­kilir!”

Ebu Hureyre (r.a.) rivayet etti:

Bir gün Hz. peygamber (s.a.v.) evden çıktı. Sokakta Ebu bekir ve Ömer ile karşılaştı. Peygamber (s.a.v.) onlara:

“— Bu saatte sizi evden çıkartan nedir?” diye sordu.

Onlar: “Açlık ey Allah’ın Elçisi!”

Rasûlüllah buyurdu ki:

“— Allah’a yemin olsun ki, sizi dışarıya çıkaran sebep beni de dışarıya çıkarttı.” Rasûlüllah onlara, “gelin” dedi. Ensardan birinin evine yürüdüler. Fakat evin erkeği evde yoktu. Evin hanımı onları görünce:

“— Hoşgeldiniz!” diye onları karşıladı. “Kocanız nerede?” diye sordu:

Ev sahibi olan kadın:

“— Bize tatlı sü getirmek için gitti.”

Rasûlüllah ve arkadaşları ev sahibi kadınla konuşurken, ev sahibi gel­di. Adam Rasûlüllah ve arkadaşlarına bakarak:

“— Allah’a şükürler olsun! Bugün ne güzel misafirlerimiz var” dedi. Gidip bir tas hurma getirdi. Rasûlüllah süt istedi. Adam gidip bir keçi kesti. Peygamber ve arkadaşları karınlarını doyurduktan sonra Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“— Allah’a yemin olsun ki, kıyamet günü bu yediğiniz yemekten de hesaba çekileceksiniz!”