* İbn Ömer radıyaliâhu anh’dan rivâyete göre Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Her kim davar ya da av köpeği olmayan bir köpek barındırırsa her gün onun amelinden iki kîrât eksilir.”
* Abdullah b. Ömer’den, dedi ki: Peygamber -sallallâhu aleyhi vesellem-’i şöyle buyururken dinledim: “Her kim onun üzerine giden bir köpek yahut bir davar köpeği dışında bir köpek edinir (barındırır) ise her gün onun ecrinden iki kîrât eksilir.”
* Abdullah b. Ömer’den, dedi ki: “Rasûlullah -sallallâhu aleyhi vesellem- şöyle buyurdu: Her kim davar yahut (ava) hücum eden bir köpek dışında köpek edinirse her gün onun amelinden iki kîrât eksilir.”
Açıklama:
“Av köpeği yahut davar (çoban) köpeği olmayan köpek edinen kimse.” Bir şeyi saklayıp biriktirmek amacıyla edinen kimse hakkında “ıktene’ş-şey’e” tabiri kullanılır.
Hz. Peygamber -sallallâhu aleyhi vesellem-, köpeğin necisliği hususunda da ısrar eder. Öyle ki, köpeğin herhangi bir kaba değmesi halinde, kabın yedi ayrı su ile iyice yıkanıp, sonunda da toprakla ovulmadan temiz addedilemeyeceğini belirtir. Buradan hareket eden fakihler köpeğin salyasından, herhangi bir kuyuya tek damla dahi düşecek olsa kuyunun pis addedilmesi gerektiği, binaenaleyh bu kuyunun kullanılabilmesi için, suyunun tamamen boşaltılması icab ettiği hükmünü getirirler.
Köpekten uzak durulmasının ehemmiyetini tebârüz ettirmek için, Resûlullah, köpeğin bulunduğu eve (rahmet) meleklerinin girmeyeceğini de belirtmiştir. Bazı rivayetlerde belirtildiğine göre, Resûlullah’tan habersiz eve giren köpek sebebiyle vahiy kesilmiş, bilâhare Cebrâil (a.s), “Evinde köpek var, köpek bulunan eve giremem” diye açıklamıştır.
Yeri gelmişken küçük bir pasajla, bu yasağın çevre temizliği açısından arzet- tiği ehemmiyete dikkat çekmek istiyoruz. Böyle bir yasağın bulunmaması sebebiyle, zevk için köpek besleme geleneğini yürüten Avrupalılar, bilhassa büyük şehirlerde, köpek pisliği yüzünden ciddî şekilde rahatsızdırlar.
Köpek besleme âdetinin bulunmadığı bir Doğulu turist, bir Batı merkezine geldiği zaman en ziyâde köpek pisliğinden mutazarrır olur ve ilk dikkatini çeken şeylerden biri bu olur. Nitekim bir gazete haberi, Batılı mühim merkezlerden biri olan Paris’in kaldırımlarına, köpeklerin günde 20 ton pislik bıraktığını, bunu temizletmek için, belediyenin yılda 20 milyon frank (680 milyon Türk lirası) para harcadığını yazıyor. Acaba Fransa, dünyayı sömüren bir devlet vasfını kaybederek, sırf kaldırım temizliğine bu kadar para harcamayacak dururrja düşse veya şark memleketlerinde olduğu gibi, belediyecilikte ve beledî hizmetlerde yeterince teşkîlatlanamamış bir durumda olsa, Paris’e kokudan girilebilir mi? Bir başka deyişle, günün birinde bu moda, Doğunun büyük şehirlerinde de (meselâ İstanbul veya Ankara’da) aynı ölçüde yaygınlaşsa, buralar acaba ne hâle gelir?”