Abdullah ibn Ömer (radıyallâhu anh)’dan rivâyet edildiğine göre, Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Sarhoşluk veren her şey, içkidir. Sarhoşluk veren her şey, haramdır. Bir kimse dünyada içki içip ona devam ederek tevbe etmeden ölürse, ahirette onu içemez.”
(Buhârî, Eşribe 1; Müslim, Eşribe 73 (2003); Ebu Dâvud, Eşribe 5 (3679); Tirmizî, Eşribe 1 (1862);
Nesâî, Eşribe 22; İbn Mâce, Eşribe 9 (3387); Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/98, 134, 137)
(Hadis, sarhoşluk veren her içkinin şarap gibi haram olduğunu ifade etmektedir. Bu ifadeden; sarhoşluk veren içkinin haram sayılması hususunda onun, şu veya bu şekilde olması gerekmediği, hangi halde olursa olsun ve hangi şekilde alınırsa alınsın haram sayılması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla sarhoşluk veren içkiler, maddeleri şarap gibi pis olmasalar bile şarap gibi içilmeleri haramdır ve içenlere had cezası uygulanır.
“Bir kimse dünyada içki içip ona devam ederek tevbe etmeden ölürse, ahirette, onu içemez” ifadesi ile ilgili olarak Nevevî (ö. 676/1277) der ki: Dünyada içki içmeye tevbe etmeden ve ona devam ederek ölen kimse, cennete girse de cennet şarabından içemeyecektir.”
Kurtubî (ö. 671/1273)’ye göre de; hadisin zahiri, cennetteki şarabın, o kimseye ebediyen haram olduğunu göstermektedir.)
Abdullah ibn Ömer (radıyallâhu anh)’dan rivâyet edilmiştir:
“Kim içki içip sarhoş olmasa bile, kursağında yada damarlarında içkiden iz bulunduğu müddetçe namazı kabul olunmaz. Bu halde ölürse kafir olarak ölür. Eğer sarhoş olursa o zaman kırk gece namazı kabul olunmaz. Bu süre içerisinde ölürse kafir olarak ölür.”
(Nesâî, Eşribe 44)
Enes b. Mâlik (radıyallâhu anh)’dan rivâyet edilmiştir:
“Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) içki konusunda (şu) on kişiyi lanetlemiştir:
1. İçki yapılacak malzemeyi sıkan kimseye,
2. Kendisi için sıkılan kişiye,
3. İçen kimseye,
4. Taşıyan kimseye,
5. Kendisine taşınan kimseye,
6. İkram edip başkasına sunan kimseye,
7. Alım satımını yapan kimseye,
8. Kazancını yiyen kimseye,
9. Satın alana
10. Kendisi için satın alınan kimseye.”
(Tirmizî, Büyu’ 59 (1295); İbn Mâce, Eşribe (3380); Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/97)