Hz.İbrahim’in Rüyası ve Kurban Kıssası

By | 31 Aralık 2013

hz.ibrahimHz. İbrahim (A.S.) kurban bayramı günlerinde, Kurban bay­ramından üç gün önce bir rüyâ görür. Rüyâsında bir zât:

“Ya İbrâhim! Allah, sana oğlunu kurban etmeni emrediyor” di­ye seslenir.

Hz. İbrâhim, uykusundan heyecanla titreyerek uyanır. Gör­müş olduğu rüyânın Rahmânî mi, yoksa şeytânî mi olduğunu bir türlü karar veremeyip şüphe ve tereddüde düşer. Bu sebebten dolayıdır ki, arefeden bir gün evvelki güne yevm-i terviye ismi verilmiştir. Yani, görülen rüyâ hakkında inceden inceye düşünüp şübhe ve tereddüdü gidermek anlamına gelen terviye (tereddüt-şübhe) günü demek olur.

Hz. İbrâhim (A.S.) ikinci gece de aynı rüyâyı tekrar görmüş­tü ve artık gördüğü rüyânın Rahmânî olduğunu, bu emrin Cenâb-ı Allah tarafından geldiğini anlamıştı. Bu sebebden artık bu güne, yani bayramdan bir gün evvelki güne de arefe günü adı verilmiştir.

Hz. İbrâhim (A.S.), üçüncü gece de yine aynı şekilde görmüş olduğu rüyâyı tekrar görmüştü. Artık bu emir yerine getirile­cektir. Bu emir Allah tarafından gelen İlâhi bir emirdi. İşte bu güne, Kurbanın kesilmesi gününe “yevmün-nahr-Kurban bayra­mı, Kurban kesme günü” diye isim verilmişti.

Kur’ân-ı Kerîm, bu konuyu Saffat Sûresinin 101 ile 107’nci âyetlerinde şöyle anlatmaktadır:

Cenâb-ı Hak, şöyle buyuruyor:

Mânâsı: “Biz İbrahim’e, halim, selim bir oğul (İsmail) ile müj­deledik. Oğlu İsmail, babası ile beraber yürüyüp koşacak, gezip do­laşacak çağa gelince, babası İbrâhim, oğlu İsmail’e:

“Oğlum, biricik yavrum diyor, ben seni, rüyâmda kurban edi­yorum gördüm; bak düşün, bu hususta sen ne diyorsun, fikrin dü­şüncen nedir?” diyerek oğlunun görüşünü ve fikrini alıyordu. Gerçekten Allah’ın müjdelediği, halîm, selim oğul mu? Allah’ın emrine itâat edip boyun eğiyor mu? Evet, İbrâhim (A.S.) büyük bir olay, büyük bir imtihan ile karşı karşıya idi. Oğluna, biricik evlâdı İsmâil’e bu gerçeği açmış ve düşüncesini öğrenmişti. Bu çok azîm bir imtihan büyük bir sınav idi. Ama yerine getirmesi gerekiyodu. Çünkü emir, büyük yerdendi. Bu, bir emr-i İlâhî idi.

Hz. İbrâhim’e Allah tarafından müjdelenen o halim, selim oğul Hz. İsmâil, babası Hz. İbrâhim’e şu göz yaşartıcı cevabını bildiriyordu:

“Babacığım, emrolunduğun gibi yap. Beni boğazla, kurban et. İnşaallah beni sabredenlerden bulursun, bulacaksın” dedi.

Bu azîm imtihanı âyet-i kerim’e devamla şöyle bildiriyor:

“Baba oğul her ikisi de Allah’ın emrine teslim olup boyun eğe­rek baba-evlâdını Allah için feda, oğul da Rabbinin rızası için canı­nı fedâ etmeye hazır bir durumda İlâhi huzurda vaziyet aldılar. İb­rahim (A.S.), oğlu İsmail’i (A.S.) alnı yere gelmek üzere yatırınca, biz ona:

“Ey İbrâhim! diye seslendik. Rüyana sadâkat gösterdin, (gördü­ğün rüyâyı doğruladın). Gerçek ki biz, iyi kimselere böyle mükâfat­landırırız diye nida ettik. Şübhesiz ve gerçek ki, bu apaçık bir imti­handı. Biz ona (İbrâhim’e) oğlunun yerine bedel olarak büyük bir kurbanlık (koç) verdik. İbrâhim’e selâm olsun. Sonradan gelecek, nesiller arasında ona iyi bir ün şöhret bıraktık.”

Hz. İbrâhim (A.S.) görmüş olduğu bu rüyâyı uyguladı. Gör­düğü rüyânın Rahmânî bir rüyâ olduğunu anladı ve onunla amel etmiş, doğru ve gerçek bir rüyânın peygamberlikten, pey­gamberliğin özelliğinden olduğunu anlamış ve uygulamıştır.

Hz. İbrâhim oğlu İsmâil’i kurban etmek üzere yere yatırmış ve bıçağını onun boynuna dayamıştır. Cenâb-ı Hak, melekleri vasıtasıyla gökten bir kurbanlık koç göndermiş ve İsmâil’in ye­rine o koç kurban edilmiştir. Konu uzunca bir konudur.

Biz bunu Kur’ân’da doğru ve sadık rüyânın, apaçık uygula­nır bir rüyâ olduğunu ve yorum istemeyen yoruma ihtiyacı ol­mayan bir rüyânın örneği olarak verdik.