Hazreti İbrahim’e Yüce Allah’ın Müjdeleri

By | 10 Mart 2015

hazreti-ibrahime-yuce-allahin-mujdeleriBu olaydan sonra Hazret i İbrahim bir rüya gördü. Bu rüyada hafiften bir ses işitti. Bu, Alemlerin Rabbi’nin ona seslenişi idi. Meçhul bir yerden gelen ses ona şöyle diyordu:
— Ey İbrahim! Korkma artık sen! Ben sana kalkanım. Sen büyük bir sevaba ve mükâfata nail olacaksın!

Hazret i İbrahim:
— Yarabbi! dedi. Bana neler nail kılacaksın?
Sonra sesi ıstırapla dinledi:
— Ben çocuksuz gidiyorum. Bu dünyadan çocuksuz göçeceğim. Evimin sahibi de şu Şamlı Elyezer olacaktır! O Şamlı kölem ki, bana döl vermediğin için mirasıma konacaktır.

O zaman hatiften yine Yüce Allah’ın sesini duydu Hazret i İbrahim. O ses şöyle diyordu ona:

— Ey İbrahim! Senin miraslarına konan kimse bu kölen olmayacaktır. Fakat senin dölünden gelecek olan kimse senin mirasına konacaktır. Haydi şimdi dışarı çık!

Hazret i İbrahim yatağından kalktı. Odasından dışarı çıktı. Yine Yüce Allah’ın emrini duydu. Bu emir şöyle buyuruyordu:
— Ey İbrahim! Şimdi başını kaldır, göklere bak. Eğer elinden gelebilirse şu gökyüzündeki yıldızları da say Bil ki senin neslin, bu sayısız yıldızlar kadar sayısız olacaktır.

Hazret i İbrahim:
— Yarab, Yarab! Sana inanıyorum ve iman ediyorum! dedi. Ve kendisinin Yüce Allah’ın doğru yolunda olduğunu yeniden işaret etti.
Sonra, Yüce Allah’tan sesleniş yine şu suretle devam etti:

— Ey İbrahim! Bil ki, bu diyarı senin mirasın olmak üzere ve sana vermek için seni Kildanîlerin Ur şehrinden çıkaran Rab Ben’im.
Hazret i İbrahim kollarını gökyüzüne açtı:

— Ey Yüce Allah’ım! diye cevap verdi. Bu yurda vâris olacağımı ben ne ile bileceğim?
Yine hafiften gelen ses:

— Ey İbrahim! Benim için üç yaşında bir inek, üç yaşında bir keçi ve üç yaşında bir koç ile bir kumru kuşu ve bir güvercin yavrusu al! Bana kurban et! dedi.

Hazret i İbrahim de üç yıllık bir inek, üç yıllık bir keçi, üç yıllık bir koçla bir kumru ve güvercin aldı. Bu hayvanları ortalarından kesip yardı. Her yarım parçayı öteki yarım parçasının karşısına koydu. Fakat kumru ile güvercini yarmadı.

Az sonra cesetlerin üzerine onları parçalayıp yemek için yırtıcı kuşlar, akbabalar, kartallar geldi. Fakat Hazret i İbrahim kurbanlarının yenilmemesi için gelen kuşları kovaladı.
Şimdi güneş batmak üzereydi.

Hazret i İbrahim’in yavaş yavaş ağır bir uyku ile göz kapakları indi, üzerine koyu bir karanlık çöker gibi oldu. Bir korkunçluk çöktü üstüne!
O zaman yine hatiften o İlâhî ses duyuldu, ve:

— Ey İbrahim! Senin nesillerinin ülkeleri çok geniş olacaktır! müjdesini verdi.

Evet, öyle olacaktı. Yüce Allah ona iki evlâd verecekti. İsmail adlı oğlunun neslinden yüce bir Peygamberin, Hazret i Muhammed’in kavmi; İshak adlı oğlundan da İsrail oğulları türeyecekti.

Artık güneş batmıştı.

Kurban parçalarının arasından son ışıklar, kızıl bir fırın alevi ve bir yanar çırağ gibi geçip gitti. Toprağa indi. Tekrar yukarı çıkarak ceset parçalarının arasından geçti. Yine toprağa girdi.

O gün, Yüce Allah, son müjdesini de şöyle buyurdu:
— Ey İbrahim! Ey mübarek kulum! İşte sana büyük bir diyarı, Mısır ırmağından büyük olan Fırat ırmağına kadar bütün bu ülkeleri senin nesline bağışladım.

Sonra, Yüce Allah’ın nidası kesildi.
Hazret i İbrahim sevinçle kımıldadı. Kalktı. Sonra derin bir düşünceye daldı.

Evet, Yüce Allah ona soyunun, sopunun geniş ülkelere sahip olacağını müjdeledi amma işte hâlâ bir oğul’a sahip olamamıştı. Bir kız cocuğu bile yoktu. Karısı Sârâ kısır ve bir evlâdı yıllar yılıdır olmuyordu. İkisinin de yaşları ilerliyor, günler geçiyor, ihtiyarlıyorlardı.

Bir gece Hazret i İbrahim Cenâb ı Hakka şöyle yalvardı.

Ey Rabbim! Bana sâlihlerden bir evlât ihsan buyur!»