Hazret-i İbrahim’in Kabe’yi İnşası

By | 3 Mart 2015

hazret-i-ibrahimin-kabeyi-insasi  Günler, aylar ve bir kaç yıl böyle geçti. Hazret-i İbrahim Yüce Rabbin Burak’ına atlıyor, kimi günler Hicaz’a karısı Hâcer ile oğlu İsmail’i görmeğe gidiyordu. Yine Hicaz’dan Filistin’e dönüyordu.Hazret-i İbrahim’in yine Mekke’ye karısı ve sevgili çocuğunu görmeye geldiği bir gündü. O çocuğu ki mutlu bir milletin atası olacaktı. Bunu Hazret-i İbrahim’e Yüce Allah Cebrail ile müjdelemişti.

O gece Cebrail yine kendisine göründü. Yüce Rabbinin şu emrini tebliğ etti ve yaratanı anmak üzere bir ev yapmasını bildirdi.
— Ey İbrahim, mukaddes evi insanların toplantı yeri olarak yeniden yap… Ben onu emin bir yer kılacağım. Benim evimi tavaf edenler, ibâdet için bu evin içinde olanlar, Allah huzurunda eğilenler ve secde edenler için orasını İsmail ile temizleyin:
Bu hususu Kur’an-ı Kerim şöyle buyurur:
«Hani o vakit ki biz Kabe’yi insanlar için bir sevap kazanma yeri, bir güven bucağı yapmıştık. Ey iman edenler! Siz de İbrahim’in ayak bastığı yeri kendinize namazgah edinin. İbrahim’e ve İsmail’e de şöyle buyruk vermiştik: “— O evi tavaf ediciler için, orada ibadet edip oturucular için ve rükû ve secde ediciler için iyi arıtın, tertemiz eyleyin.”» (Bakara sûresi, âyet: 125)

Hazret-i İbrahim hemen bu buyruğu yerine getirmeyi diledi. Fakat, Mukaddes Ev nerede yapılacaktı? Yüce Rab, bu yeniden yapılacak evin yerini bildirmemişti. Demek ki bu ev eskiden yapılmıştı!. O zaman, Sekine adındaki rüzgâr imdada yetişti. Bu rüzgâr Hazret-i İbrahim, Hâcer ile İsmail’i bu yerlere getirdiği zaman onları nerede bırakacağını göstermek için de yardıma gelmişti.

İki başlı olan sert ve şiddetle esen Sekine rüzgârı yine geldi. Hazret-i İbrahim yanma Hâcer’i ve oğlu İsmail’i de almıştı. Rüzgâr onlara yol gösterdi. Onları Mukaddes Evin yapılacağı yere getirdi, şiddeti kesildi, esişi durdu. Cebrail de gökten inerek:
— Yâ İbrahim! dedi. İşte, Yüce Rabbin evinin yapılacağı yer burasıdır. Sekine yeli onu sana gösterdi. Sekîne’nin bir başı evin kurulacağı yerde bir yılan gibi kıvrılıp kaldı. Yılan şimdi Hazret-i İbrahim’in önünde bir başkaca halka halinde duruyordu.
Demek ki, Kabe’nin inşa edileceği yer burasıydı. Hazret-i İbrahim İsmail’e:

— İşte, ey oğul! Rabb-i Teâlâmızın evini burada kuracağız! dedi. Sonra oğlunun yardımıyla dokuz arşın boyunda ve kapısı toprak seviyesinde, üstü de açık olmak üzere aralarına hiç harç konulmadan Kabe’yi kurdular. Duvarlar birbiri üstüne konulan taşlarla örüldü. Fakat, duvarın temel bir köşesinde ancak bir taş konulabilecek kadar boş bir yer kalmıştı. Hazret-i İbrahim oğlu İsmail’e:

— Ey İsmail! Ey oğlum şu boş yere de konulacak taşı şu boyda, şu ende olmak üzere git, bul getir, dedi.
İsmail babasının yanından ayrıldı uzaklara kadar gitti. Sonra koca bir taşı yüklenerek getirdi. Fakat o ne!?..
Temel köşesindeki boş yere bir taş konulmuştu bile! Bunu görünce:

— Baba! dedi. Beni taş bulmaya gönderdin. Oysa boş yere bir taş koymuşsun bile! Bu taşı sana kim getirdi? Hazret-i İbrahim de:
— Bu taşı bana Cebrail getirdi! dedi, Bu taş, Ebû Kubeys dağından getirilmiş, Hâcer-i Esved taşıydı. Kabe’nin en kutsal emaneti sayılmıştır.
Sonra, baba ile oğul daha da çalışarak Kabe’yi tamamladılar:

Bir rivayete göre de Kabe’nin inşaası şöyle olmuştur: Hazret-i İbrahim, Mekke’de Hâcer ile İsmail’i ziyarete gelirken, başının üstünde adam başı biçiminde bir bulut parçası kendisini takip etmekteydi. Bir yerde bu bulut ona:

— Ey İbrahim, demişti. Kabe’yi benim gölgemin yere vurduğu biçimde veya benim büyüklüğümde yap. Bunu ne arttır, ne de eksilt.
Artık ev tamamdı.
Yüce Allah’ın buyruğu şöyle geldi:
«An o günü ki biz Kabe’nin (Beytin) yerini İbrahim’e bildirmiş ve ona: “— Bana hiçbir şeyi ortak koşma!” demiştik.»