Hayırda Yarışmak

By | 2 Ocak 2014

hayır işlemek

Hayırda yarışmak iyilik yapanlara gıpta et­mek günah değil aksine Yüce Allah hayırda ya­rışmayı emrediyor.

Ayrıca şu ayette buyurulur ki:

“İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar.”

İslam’da hasetlik (kıskançlık) yasaktır. Allah ve Rasulü yasak etmiştir. Çünkü kıskançlık mü’­minin dünya ve ahiret görüşüne zıddır.

Hayır yapmak, iyilikte bulunmak ise mü’mi­nin şerefli karakteridir. Bu şerefli meziyet için ya­rışmak ise en büyük idealdir.

Yukarıda ayetlerde Yüce Allah, iyilik ve hayır yapmakta yarışmayı emrediyor. Bu yarışmada birbirlerini kıskanmayıp onlardan daha çok iyilik yapmak, daha fazla sevap kazanmak esas gaye­dir.

Nuru doğrudan doğruya kaynağından alan Peygamberimiz’in mübarek arkadaşları iyilik ve hayır yarışında zirveye ulaşmışlardı.

Tarihte ve zamanımızda onların fedakârlığı, Allah yolundan daha çok sevap kazanmak için yarışma gibi fedakârlık ve yarışma görülmemiştir.

Ashab (ra) bütün hayatlarının her safha­sında olduğu gibi fedakârlık ve hayırda yarışmayı Tebük Seferi’nde de göstermişlerdi.

Tebük seferi, Peygamberimiz’in harp sefer­lerinin en güç ve zorlusu idi. Çünkü yüzbinleri aşan Hıristiyan ordusunun geleceğini haber alan Peygamberimiz herkesi, mallarıyla, bedenleriyle fedakârlığa, cihad hazırlığına davet etti.

Gidilecek, harp edilecek yer bir hayli uzak; Medine-Tebük arası (800 km), hem de mevsim Temmuz. Arabistan’ın en sıcak mevsimi, o gü­nün vasıtası deve-atla günde ancak 30 km yol alınabilir. Bu uzun seferdi, su ve erzak bile Medi­ne’den götürelecekti.

İşte böyle zor bir sefere hazırlık için silaha, erzağa ihtiyaç var. Birçok Mülüman, Peygamberimiz’e geliyor, kendilerinde olmadığı için Peygamberimiz’den silah, binek, erzak istiyor. Hâzi­nede de olmadığı için onlar ve Peygamberimiz hüngür hüngür ağlıyorladı. “Biz bu cihaddan mahrum mu olacağız?” diyorlardı. İşte bunun için Peygamberimiz (sav) bütün Müslümanları malla­rıyla fedakârlığa davet etti.

Burada şu noktaya dikkatinizi çekerim: Peygamberimiz (sav) müslümanların başı, devlet başkanı idi. Dileseydi herkesin mallarını zorla alabilirdi. Böyle yapmadı, hiç kimseyi mecbur etmedi, gönül rızası ile vermelerini, samimiyetle fedakârlık yapmalarını istedi.

O mübarek Müslümanlar da bu fedakârlıkta yarışmak için ne kadar varlıkları varsa, Peygam­berimize getirdiler; yiyecek, içecek, giyecek ve eşya namına ne varsa getirdiler… Bir müslüman avucunda 5-6 hurma ile Allah Rasulü’ne geldi:

“Ey Allah’ın Rasulü, şu elimdeki hurmadan başka hiçbir malım, erzakım yok. Onu da getir­dim” dedi. Yüce Peygamberimiz buyurdu:

“Bu en büyük fedakârlıktır. Toplanan hurmala­rın en üstüne koyun.”

Hayır yarışında Ebu Bekir (ra)’i geçmek is­teyen Hz. Ömer (ra) şöyle dedi:

“Ebu Bekir her zaman iyilik yapmakta beni geçmektedir. Ben şimdi fedakârlık yapayım, onu geçeyim diye düşündüm. Malımın yarısını aldım. Allah Rasulü’nün huzuruna getirdim: “Ey Allah Rasulü, malımın yarısını aileme bıraktım, yarısını da cihad için getirdim” dedim. Biraz sonra bak­tım Ebu Bekir, malının hepsini getirdi. Allah Ra­sulü sordu:

“Ey Ebu Bekir, malının ne kadarını getir­din?” Ebu Bekir şöyle dedi: “Hepsini.” Allah Ra­sulü sordu:

“Ailene ne bıraktın?” O cevap verdi:

“Sadece Allah ve Rasulü’nü bıraktım.”