Halk Mevki Ve Makam Talebinde Yanlış Yoldadır

By | 6 Ağustos 2014

namaz-kildiran-seccade

Halk Mevki Ve Makam Talebinde Yanlış YoldadırHalk Mevki Ve Makam Talebinde Yanlış Yoldadır
Eğer bir kimse; Rablık dâvasında bulunmak insanın yaratılışında varsa ve bu da, ilim ve kudretsiz olmazsa, ilim öğrenmek bir üstünlük olduğundan ve ilim öğrenmek makbul olduğundan, makam ve malı istemek de makbul olur. Çünkü bu da kudreti istemektir. Kudret ise bu üstünlük ve ilim gibi Allahü Teâlâ’nın bir sıfatıdır. Kul ne kadar kâmil ve üstün olursa, Allahü Teâlâ’ya o kadar yakın olur derse, cevabında deriz ki:
İlim ve kudretin ikisi de kemâldir ve Rablık sıfatlarındandır. Fakat insanın hakiki ilme kavuşması mümkün olduğu hâlde, kudretin hakikatına kavuşması mümkün değildir. İlim öyle bir kemâldir ki, elde edilmesi hakikat itibariyle mümkündür ve kendisiyle gider. Fakat, kudret elde edilemediği hâlde edildiği zannedilir. Ve kendisiyle gitmez. Çünkü mala ve insanlara bağlı olan kudret, ölümle biter. Ölümle biten şeyler ise devam eden sâlih işlerden olmaz ve buna kavuşmak için zaman geçirmek cahillik olur. O hâlde kudretten elde edilecek olan miktar, ilim için işe yarayacak olanıdır. İlim ise, kalb ile bulunup, bedene bağlı değildir. Kalb ise sonsuz ve ebedidir. Âlim bu dünyadan gidince, ilmi kalır. O ilim öyle bir nur ki, onunla Allahü Teâlâ’yı görür ve öyle lezzete kavuşur ki, Genne kavuşmak lezzeti bunun yanında az kalır. İlmin bir şeyle ilgisi yoktur ki, ölümle o da kalmayıp gitsin. Halk Mevki Ve Makam Talebinde Yanlış Yoldadır
Çünkü ilim, ne mala ne de insanların kalbine bağlıdır. Bilâkis Allahü Teâlâ’nm zâtına, sıfatlarına, mülk ve melekûtuna, câiz, vâ cib ve muhâl olanlardaki acaib makûlâta bağlıdır. Çünkü o ezelî ve ebedidir. Aslâ değişmez ve hiçbir zaman vâcib (varlığı lâzım olan] muhal lyokl olmaz. Muhal de câiz olmaz. Fakat yaratılmışlara ve yok olacaklara bağlı olan bilgilerin bir kıymeti yoktur. Lügat bilgisi gibi lügat yok olabilir. Bunun kıymeti kitab ve sünneti anlamaya sebep olduğundandır. Kitab ve sünneti (yâni Kur’ânı Kerim’i ve hadîsi şerifleri! anlamak ise, Allahü Teâlâ’yı bilmeye ve O’nun yo lundaki geçitleri aşmaya sebep olur. O hâlde değişebilen ve yok ola bilene ait ilimler maksat değildir. Bilâkis eceli ilimlerden olup, devam eden sâlih işlerden olan ilimlerdir. Aynı zamanda Allahü Teâ lâ’dandır. O ise ezelî ve ebedîdir. Onda değişiklik olmaz. O hâlde ezeli olanları ne kadar iyi bilirse, Allahü Teâlâ’ya o kadar yakîni olur. İlmi hakikidir, kudreti ise hakiki değildir. Ancak kudretten bir çeşit vardır ki, o da devamlılardan olur. Bu ise hür olmak ve şehvetin eiinden kurtulmaktır. Halk Mevki Ve Makam Talebinde Yanlış Yoldadır
Zira şehvete esir olan kimse, onun kulu, kölesi olur. Onun her ihtiyacı eksiklik olur. O hâlde o ihtiyaçlardan kurtulmak ve şehvetlerine hâkim ve kaadir olmak bir kemâl ve üstünlüktür. Bu kemâl, Allahü Teâlâ’nın ve meleklerin sıfatlarına yakındır. Bu yüzden değişmeden, bozulmadan ve muhtaç olmadan uzak olur. Değişme ve muhtaç olmadan ne kadar uzak olursa, o kadar çok meleklere benzemiş olur. Demek ki, kemâl hakikatte ilim ve mârifet ile, sonra da hürriyet ve şehvetlerden kurtulmakla oluyor. Gerçi mal ve makam kemâl, üstünlük görünürler, ama değildirler. Çünkü ölümden sonra devam etmezler. Hulâsa insanlar kemâli istemede mâzurdurlar. Hattâ belki, vazifeleri budur; buna me’mur edilmişlerdir. Fakat hakikî kemâli istemekte cahildirler. Hepsi de hakiki olmayan kemâle sırtlarını dayamışlardır, büyük ziyan etmişlerdir. Bunun için Allahü Teâlâ, «Asra yemin olsun ki. insan ziyan ve zarardadır» t1), buyuruyor.