Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) Efendimiz buyuruyor: “Bir mümini, bir kötülüğünden dolayı ayıplayan, o kötülüğü işleyen gibidir. Ayıplayan kişiyi aynı hataya düşürmek Allah’ın kendi üzerine aldığı bir haktır. Bir mümini, işlediği bir günahtan ötürü ayıplayan kimse, o günahı işlemedikçe ve insanlar tarafından kınanmadıkça dünyadan ayrılamaz.”
Şu bilinmelidir ki, mümin bir kimse kasıtlı olarak günahlara dalmaz. Nitekim Allah (celle celâiüh) şöyle buyurur: “Allah size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize sindirmiştir. Küfrü, fısla ve isyanı da size çirkin göstermiştir.”
Allah (celle celâiüh) günah işlemeyi mümine çirkin gösterdiğini bildirmiştir. 0 halde mümin kişi, kasti olarak günahlara dalmaz. 0, işlediği günahları gaflet anında işlemiştir. Bu sebeple, bir kişi tövbe ettikten sonra onu, geçmişte yaptıklarından dolayı ayıplamak caiz değildir.
İbn Abbâs (radıyallâhu ‘anhumâ) anlatıyor:
“Kul tövbe ettiğinde Allah (celle celâiüh) onun tövbesini kabul eder. Yazıcı meleklerinin kayda geçirdikleri kötü amelleri kendilerine unutturur. Azalarıyla işlemiş olduğu kötü amellerini azalarına unutturur. Hatta onun yeryüzü ve gökyüzündeki makamlarına dahi unutturulur. Böylelikle aleyhinde şahitlik edecek hiçbir şey olmadan diriltilir.”
Hz. Ali (radıyallâhu ‘anh) Resûlullah’ın (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) şu hadis-i şerifini nakleder: “Kâinat ve bütün mahlûkatyaratılmadan tam dört bin sene önce Arş’m etrafında, ‘Ben, tövbe edip salih amel işleyenleri ve doğru yoldan ayrılmayanları pek bağışlayıcıyım’ diye yazılıydı.”