GAFLET

By | 23 Ağustos 2014

namaz-kildiran-seccade

 

Kadınlar Yabancı Erkeklere Bakabilir miGaflet; kıskançlığı artırır, pişmanlığı çoğaltır. Nimetin elden çıkması­na, iyiliğin, Allah yolunun önünü perdeler. Gaflete düşen kınanır, tenkide uğrar.

Salih bir kişi hocasını rüyasında görerek:

“Ey hocam, sizin en çok pişmanlık duyduğunuz şey nedir?” diye sorar. Hocası:

Gafletimden duyduğum pişmanlığımdır!” diye cevap verir.

Yine sofilerden biri Zannu-ni Mur’yi rüyasında görür:

“— Allah sana nasıl davrandı” diye sorar.

Zennun-i Mur’i:

“— Allah beni karşısına alarak; şöyle dedi:

“Ey yalancı dua ederek beni sevdiğini iddia ettin ama, hep gaflete düş­tün!” diye azarladı.”

ŞiiR:

“Gaflettesin kalbin yanılmaktadır Ömür bitti günah çoğalmaktadır.”

Salihlerden biri babasını rüyasında görüyor. Babasına:

“— Ey babacığım, nasılsın halin iyi mi?” Babası:

“— Ey oğul, dünyada hep gafil yaşadık ve gafil öldük!” diye cevap

Zahri Riyaz’da aktarıldığına göre Yakup (a.s.)’la Azrail iki dost idiler. Birgün ölüm meleği onu ziyarete geldi.

Yakup (a.s.) Meleğe:

— Ey ölüm meleği, beni ziyaret için mi yoksa ruhumu teslim almak için mi geldin?

Ölüm meleği:

— Seni ziyaret için geldim.

Yakup (a.ş.):

— Sana bir ricada bulunmak istiyorum.

Ölüm meleği:

— Ne sormak istiyorsun?

Yakup (a.s.):

— Benim ruhumu teslim alacağın zaman bana bildirir misin?

Azrail:

— Sana iki veya üç haberci göndereceğim” der.

Aradan uzun bir zaman sonra Azrail Yakup (a.s.)’a gelir.

Yakup (a.s.):

— Beni ziyarete mi yoksa, ruhumu teslim almaya mı geldin? diye so­rar.

— Ruhunu almaya geldim, der.

Yakup (a.s.):

— Sen bana iki veya üç haberci göndermeyecek miydin? der.

Azrail de:

— Ben sana haberci yolladım.

1- Saçların siyahtı beyazlaştı.

2- Vücudun kuvvetliydi zayıfladı.

3- Vücudun dimdikken kamburlaştı.

— Ey Yakup (a.s.) bunlar benim, insanoğluna ölümlerinden önce gön­derdiğim habercilerdir, der.

 

Dörtlük:

Günler aylar geçerken günahım artmadadır Ölüm meleği gelmiş kalp gaflet etmededir Dünyada nasip sana, gurur ve pişmanlıklar Dünyada kalmayı kalp, boşuna gütmededir!

Ebu Ali Dahhak anlatıyor:

Hasta salih bir dostumu ziyaret etmek için yanına gittim. O büyük bir şeyhdi. Öğrencileri etrafında halka yapmış. O ise ağlıyordu.

— Ey Şeyh! Seni hangi dert ağlatıyor, yoksa dünya sevgisi mi? dedim.

O:

— Bilakis kaçırdığım namazlar için ağlıyorum, dedi.

Ben:

— Bu nasıl olur? Sen devamlı namaz kılardın, dedim.

Şeyh:

— Evet kıldım. Ama başımı gafletle secdeye koyarak, yine başımı sec­deden gafletle kaldırdım. Şimdi de gafletle ölüyorum, dedi.

Arkasından da derin bir nefes çekip bu şiiri okudu:

Düşündüm, mezardan kalkacak günü Düşündüm mahşere varmayı elbet Düşündüm mezarda sabahlarımı Yalnızım dünyada zevklere nisbet Düşündüm, enine boyuna her şeyi Amel defterimde rezilliğimi Allah’ım bağladım ben sana ümit Beklerim İlâhi rahmet etmeni.

Uyunul-Ahbarda Şakik Belhi’nin şöyle dediği nakledilmektedir:

— insanlar üç şey söylerler, ama onun aksine davranırlar.

1- insanlar, biz Allah’ın kuluyuz-kölesiyiz, derler. Fakat hür gibi arzu­larına göre davranırlar.

2- Şüphesiz Allah rızkımızı vermeyi va’detmiştir! derler, fakat kalbleri dünya malını biriktirmekle tatmin olur.

3- Şüphesiz ölüm vardır, derler. Fakat dünyada ölmeyecekmiş gibi ça­lışırlar. Böylece davranışları ile verdikleri söze ters düşmüş olurlar.

—Ey kardeşim sen kendine dikkatle bak! Hangi bedeninle Allah’ın huzuruna çıkacaksın; hangi dille ona cevap vereceksin, yaptıklarını sorduğu zaman ne cevap vereceksin? Çok iyi düşün!.. Sorulacak sorular için doğru cevaplar hazırla. Allah’tan kork zira Allah yaptıklarımızın hayır ve şer olan­larından da haberdardır! Mü’minlere Allah’ın emirlerini öğütlemeyi asla terk etme!

Bir hadisi şerifte Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

—Arşın direğinde şu yazılmıştır:

“Kim bana itaat ederse, mükâfatını veririm; kim beni severse onu severim! Kim dua ederse, duasını kabul ederim! Kim ki, af dilerse onu bağışlarım!”

Akıllı müslüman, Allah’a korku ve sevgi ile ibadet etmeli sırf, O’nun rızasını samimi olarak istemeli, O’run verdiği kadere razı olmalı, O’ndan gelen belalara katlanmalı, verdiği nimetlerine şükretmeli, az nimet verdiği zaman kanaatkâr olmalıdır. Nitekim bir hadisi kudside şöyle buyrulmakta- dır:

“— Benim kaderimden, taktirimden razı olmayan, belalara katla­namayan, nimetlerime sabretmeyen, az verdiğim zaman kanaat etme­yen kendisine başka ilah arasın!”

Haşan Basri (r.a.)’ye bir adam:

—Ben yaptığım ibadetlerden tad almıyorum!” diye sorar. Haşan Basri

(r.a.):

—Umulur ki sen Allah’tan korkmayan bir insanın yüzüne bakmışsın! Kulluk; Allah için her şeyi terketmektir, der.

Başka bir sofi Bayezid-i Bestami’ye gelerek, Haşan Basri’ye sorulan soruyu aynen sorar.

Bayezid:

—Sen Allah’a değil ibadete tapıyorsun! Ne zaman Allah’a taparsan o zaman ibadetin tadını alabilirsin, der.

Adamın biri, namaz kılarken “yalnız sana kulluk ederiz” ayetini oku­yunca akimdan kendisinin gerçekten Allah’a kulluk ettiğini geçirir. O anda gizli bir ses ona: “Hayır sen yalan söylüyorsun, halka tapıyorsun!” der. O da tevbe eder aklindakilerden uzaklaşır tekrar namaza döner. Namazda yine ay­nı ayete gelince aynı ses, “hayır yalan söylüyorsun, malına, şerefine kulluk ediyorsun” der. Bütün servetini dağıtır sonra “tekrar namazda aynı ayete sıra gelince o ses: “Hayır sen elbiselerine tapıyorsun” der. Üstündekiler hariç hepsini dağıttıktan sonra namaza durur. Aynı ayeti okurken aynı ses: “İşte şimdi doğru söylüyorsun, çünkü Allah’a kulluk ediyorsun” der.

Revanukul Mecalis’te “anlatıldığına göre, adamın biri, heybesini biri­sine vermiş ama kime verdiğini hatırlıyamamış. O düşüncede iken namaza başlar. Namazda heybeyi kime verdiğini hatırlar. Namazı bitirdikten sonra hizmetçiyi çağırarak:

—Falancaya git ondan heybemi al, der.

Hizmetçi:

—Ne zaman hatırladın, diye sorar.

Efendisi:

—Namaz kılarken!..

Hizmetçi:

—Ey efendim siz Allah rızasını değil de, heybeyi arıyormuşsunuz,

Adam hizmetçinin bu samimiyetine, ihlasına saygıdan köleyi azad eder.

—Akıllı insan dünya nimetlerine gönül bağlamayarak, Allah’a kalben bağlanır. Akibetini düşünür ve ahireti için hazırlık yapar.

Nitekim Allah şöyle buyurmaktadır:

‘Her kim, ahiret nimetlerinin çoğalmasını dilerse onun istedikleri- Çoğaltırız. Buna karşılık dünya nimetlerini isteyenlere -elbise, yiye­cek, içecek- de payları verilir. Fakat onun ahirette alacak bir şeyi kal- maz– (Çünkü dünya nimetlerine olan istek, ahiret sevgisini yok eder.)”

Bunun içindir ki, Hz. Ebu Bekir (r.a.) 40 bin dinarını gizli sadaka 40 bin dinarını da açıktan sadaka olarak vermiştir Öyle ki kendisinin hiç bir şe­yi kalmamıştır. Gerek peygamberimiz (s.a.v.) ve gerek yakınları dünyadan yüz çevirmişler, nefsin azgın arzularının hiçbirini yerine getirmemişlerdir. Hatta peygamber (s.a.v.) Hz. Fatma’yı evlendirdiği zaman, cehiz olarak koç derisinden bir post ve ağaç kabuğundan bir yastıktan başka bir şeyi yoktu.