Firavun’un İbrahim’e Hediyesi

By | 9 Mart 2015

firavunun-ibrahime-hediyesiHz. İbrahim, karısı Sârâ’yı Firavun’un yanından ayırdı. Onun Allahü Teâlâ katında ne kadar makbul bir kul olduğunu anladı. Büyük Rabbine şükretti.

Sârâ obanın yanına gelince:
— Ey İbrahim! dedi. Allah beni azgın kâfirden korudu. Allah’a hamd ve şükürler olsun!

İbrahim sonra Firavun’un Sârâ’ya hediye verdiği cariyeyi hizmetinde kullanmaya başladı. Cariyenin adı Hâcer’di. Ve o, Hz. İbrahim’den Hazret-i Muhammed Mustafa (Ona salâvat ve selâm olsun)’ ya kadar gelecek bir neslin büyük anası olacaktı.

Hazret-i İbrahim, Mısır’dan ayrılıp Şam’a gitmek için hazırlığa taşladı.

Firavun da memurlarına:

— İbrahim ve karısını bütün mal ve eşyası ile serbest bırakınız. Ülkemizden çıksınlar! buyruğunu verdi.

Hz. İbrahim de yanında karısı Sârâ, bütün malları ve eşyası ve kardeşinin oğlu Lût olduğu halde Mısır’dan çıktı… Kenan diyarına yol almaya başladı. Çünkü, Firavun’un kötülük yapacağından korkmaktaydı.

Güneş kızgın, çöl uzundu… Günler günleri kovalarken Kenan diyarının güney tarafına geldiler. Ama kafilede sığırlar, keçiler, koyunlar gayet çok üremişti. Arabalarda denk denk eşya ve eşyanın arasında altın ve gümüş külçeler vardı. Menzil menzil yollar aldı. Buralarda ilk konukladığı Beytel-El ile Ay arasındaki yere geldi. Burada Sunak ve Mescid’de Allah’ın adına dualar etti, şükürlerde bulundu.

Hazret-i İbrahim’le birlikte gelen yeğeni Lût’un da birçok koyun a sığırları vardı. Çadır halkı kalabalıktı. Bu yerlerde amca ve yeğen
birlikte oturamazdı. Dar yer onları besleyemezdi. Çünkü ikisinin de malı ve hayvanları çoktu. Mallar konacak yer, hayvanlar otlayacak geniş otlak isterdi.

Bir gün, Hazret-i İbrahim’in sığırlarını otlatan çobanlarla Lût’un çobanları arasında bir kavga çıktı. O zamanlar bu topraklarda Kenânlılarla Periziller oturuyordu. Onlar da bu kavgaya şahit olmuşlardı.
Hazret-i İbrahim Lût’a:

— Kerem eyle Lût! dedi. Ne benimle senin aranda, ne de benim çobanlarımla senin çobanlarının arasında kavga, gürültü olmasın. Çünkü biz kardeşleriz. İşte, bütün bir ülke senin gözlerinin önünde değil mi? Senden dilerim, benden ayrıl.

Lût, düşünceli duruyordu. Hazret-i İbrahim kollarını uzatarak bir istikameti, bir yönü gösterdi ve sözüne devam etti:
— Eğer şu sol tarafa gidersen ben sağa giderim. Yok eğer sen sağa gidersen ben sol tarafa giderim.

Bu yerleri görmek için Lût yavaş yavaş başını yukarıya kaldırdı. Karşısında Ürdün ovalarını gördü. O Ürdün ovaları ki bu zamanlarda bereketli bir topraktı. Suları bol bol akıyordu. Tıpkı Soğra yolundaki Rabbin Cenneti Mısır diyarı gibi idi.
Lût:

— Ben şu Ürdün topraklarını kendime seçiyorum! dedi. Oradan Doğuya doğru, Ürdüne yol aldı. Sığırları, adamları, arabaları onun ardından ilerlediler. Artık Lût ve İbrahim birbirinden ayrılmış oluyor, ayrı yaşamaya başlıyorlardı.
Hazret-i İbrahim ise:

— Ben burada Kenan diyarında oturacağım! dedi.
Lût, Ürdün havzasının şehirlerinde oturmuş, çadırlarını kurdurmuştu.

O zaman Allahü Teâlâ, büyük Meleği Cebrail ile İbrahim Halilül Rahmana şu emri buyurdu:

— Şimdi gözlerini kaldır ya İbrahim! Şu bulunduğun yerden Kuzeye, Güneye, Doğuya ve Batıya bak bir kere! Çünkü gördüğün bütün bu ülkeyi ebedî olarak senin nesline, senden üreyen halkına mülk olarak vereceğim. Senin çoluk ve çocuğunu toprağın tozu kadar bol edeceğim. Öyle bir kimse toprağın tozunu nasıl sayamazsa, senin neslin de öyle sayılmıyacak kadar çoğalacaktır. Kalk, bu ülkeyi enine, boyuna dolaş. Çünkü bu diyar senin olacaktır. Onu sana veriyorum. .

Hazret-i İbrahim:

— Sana şükürler olsun ey yüce Allah’ım! diye dua etti. Çadırım obasını kaldırdı. Hebran mevkiine geldi. Orada Memre korusuna yerleşti. Burada Yüce Allah için bir mescid, kurban kesilecek bir yer yaptı.